|on beş|

4.5K 292 71
                                    

Keyifli okumalar dileği ile~~~

Yazım hataları olursa kontrol etmeden atıyorum kusura bakmayın.

Biraz duygusal bölümle geldim♡
.
.
.

Hava çok güzeldi. Ormandaki büyük evimizde Jungkook ile kahvaltı yapıyorduk. Üzerimde onun kokusu ile dolaşıyordum. Ve bu beni çok mutlu ediyordu.

"Çilek istermisin?" diye meyve tabağını bana uzatmıştı. "İyi gelir.." demiş göz kırpmıştı.

"Yerim yemesine de, neye iyi gelir anlamadım?"

"Kızgınlığına iyi gelir" demiş sonra pis sırıtarak gülmüştü.

"O zaman sen de ye, çünkü fermonları beni öldürecek seviyyede..." dediğim şeyle şaşkınlığa uğramıştı. O da kızgınlık geçiriyordu farkında değildi, ama akşam beş tur yapınca onun da rüzgarları esmeye başlamıştı.

"Sakin kalmaya çalışıyorum." demiş, bardağındaki soğuk suyu içmişti. Ben de çileği ağzına yavaşca almış, onun gözlerinin içine bakarak dudaklarım arasında sıkıştırmıştım.

Karşımda oturan benim canavarımdı, ruh eşimdi, sevgilimdi...

"Sen de yemek istermisin, sevgilim?" diye sorduğumda ayağa kalkmış, masanın yanından geçerek benim karşıma gelmişti.

"Ne dedin sen?" diye gözleri dudaklarıma kaymış, ben ise hala gülümseyerek çileği yiyordum.

"Yemek istermisin diye sordum."

"Hayır ondan sonra, ne dedin?" bir eli belimi kavramış, diğer eli yanağımı avuçlamıştı. Fermonlarını salmaya başlayınca içimdeki omeganın sakin kalması zor oluyordu.

"Sevgilim..." diye mayışmış tonda fısıldamıştın.

Aramızdaki santimleri kapatarak dudaklarımı dudakları arasına almıştı. Derin başlayan öpücüğün sonu nerde biticek çok iyi biliyordum.

Beni biraz kaldırmış, öpüşmeye devam ederken mutfak masasında olan her şeyi tek eli ile yere sermiş, beni masaya yatırmıştı.

İkimizde gülerken öpüşmeye devam ediyorduk. Bacaklarımın arasındaki yerini benimsemişti adeta. Çok güzeldi, her şey çok güzeldi.

"Birileri geliyor..." diye dudaklarımızı ayırmış, fısıldamıştı. "Kaç kere dedim beni rahatsız etmeyin üç gün diye."

"Üç gün mü?" şaşırarak söylediğim şeye kıkırdamış, üstüme daha çok gelmiş beni tekrar öpmüştü.

"Bu üç günde seni yiyecektim," üstümden kalkmış, kırmızı gözlerine rağmen gülmüştü. Beni de kaldırmış, "ama malasef ki, Yoongi buraya geliyor..." diyerek yanağımı öpmüştü.

Kapının tıklatıkması ile Jungkook bir kaç küfür etmiş ve beni güldürşmüştü.  Mutfaktan çıkmış, ben ise deli gibi sırıtıyordum. Dün gece ve bu olanlar...inanamıyordum tabiki de. Bir düğünümüz olmasa bile, artık birbirimizin tamamlanmış eşiydik. Bu çok güzel hissettiriyordu. Kendime gelip, mutfakta yere serilen tabakları yavaşca almaya başlamıştım. Belimin ağrıları hala geçmiş sayılmazdı ama yine de çok haraket edince acıyordu.

Bunu es geçmiş, işime devam etmiştim. Yarı çıplak olduğum için mutfaktan çıkmamış-ki çıksam hemen Jungkooklar'la karşılaşıcaktım ve o kıskanıcaktı- mutfağı temizlemeye koyulmuştum.

Hızlı olmamla on beş dakikaya her şeyi bitirmiştim. Kendime biraz sakinleştirici bitki çayı yapmak istedim. Fakat içerden gelen yüksek sesle durmuştum.

«𝐑𝐞𝐝 𝐖𝐢𝐧𝐞»|𝑻𝒂𝒆𝑲𝒐𝒐𝒌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin