|four|

12.6K 664 270
                                    

Keyifli okumalar ile~~~
Umarım beğenirsiniz. Oy verib yorum yapmayı unutmayın. Bide eğer ki yanlışlarım varsa gözardı etmeyin. Söyleyin....
.
.
.
.
Sabah uyandığımda yatağımda dünyanın en güzel kokusuna rastlamıştım. Kaç gündür belimdeki ve karnımdaki ağrı geçmiş, yerini en tatlı mayışma hissine bırakmıştı. Kollarında belki de hayatımın en huzurlu uykusunu çekmiştim.

Kolları belimi sarmalamış, beni kendine sımsıkı çekmişti. Başım çıplak göğüsüne yaslanmış, yanağım altında o güzel kalp atışlarını hiss ediyordum. Kokusu çok güzeldi. Uzun siyalıklarında bir tutam kırmızılıklar vardı. Sanki bir kuzgun gibiydi. Tatlı dudakları dün geceden beri ilgi alanıma dahil olmuştu. Alt dudağının altındaki 'ben' çok güzeldi. Vücut ısısı beni benden alıyordu.

Dün gece evime gelmişti. Benim zorda olduğumu hissetmişti, korktuğumu anlamıştı.

Çünkü ruhlarımız mühürlüydü..

Dudaklarıma kapandığı ilk andan beri beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Fakat fazla ileri gitmemiştik. Odama çıkmış, tatlı sakinleştirici sözleri ile toparlanıyordum. Kurdumun sadece ona ihtiyacı vardı. Bu yüzden kokusu bile beni mayıştırır, sakinleştirirdi. Beni yatağıma yatırmış, kendisi de yanıma yatmıştı. Ve sonuç bu haldeydik.

Gece bana ilk itirafını sunmuştu. Daha gözlerine bakmadan bana aşık olduğunu anlatmıştı. İlk defa o gün onun kokusunu hiss ettiğimde, telaşlandığımda, o bana aşık olmuştu.

Mavi'm demişti bana...

Sabahın ilk sesleri ormandan yankılanıyordu. Kuşların güzelce şarkı okuduğunu duyuyordum. Ve bu şarkılar altında gözlerimi en güzel manzarama dikmiştim.

"Manzara güzel mi?" gözleri kapalı, yeni uyandığı için çatlayan boğuk sesiyle beni utandırmıştı. Sonra başını bana çevirmiş, aramızda santimler kala sıcak gülümsemesini sunmuştu.

"Günaydın güzelim"

Güzelim dedi...biraz daha öldürseydi keşke...

"G-günaydın" kekelediğim için kendime küfür çekmiştim içimden.

"Utandın mı sen?" elinin birini belimden ayırmış, yeni uyandığım için dağılmış olan sarı saçlarıma götürmüştü. Alnıma yapşmış telleri, ince parmakları ile kulağımın arkadına sıkıştırmıştı.

"Mavi'm..." dudaklarından öyle güzel dökülüyordu ki bu kelime... "Gözlerin çok güzel, bana geldiğim yerdeki okyanusu hatırlatıyorsun. Saçların ise...saçların sanki bir güneş. Aralarında benim işığım yatıyor gibi. Keşke daha önceden seni bulsaydım Taehyung-ah.."

Sonra santimlik kalan arayı kapatmış, kanımın yeniden çekilmesine sebep olmuştu. Kirazları benimkileri bulmuştu. Çok huzurlu hissediyordum. Daha dün tanıdım, fakat kurdum kurduna mühürlenmişti ve yanımda olması beni güvende hissettiriyordu.

"Hadi kalkalım" demiştim dudaklarını çekince, kısık sesle. Ellerini ayırmış, biraz gerinmiş ve o da yataktan ayaklanmıştı.

Kızgınlık yüzünden çok terlemiştim. Ve kötü koktuğuma emindim, fakat beni utandıran diğer sebeb beni her halimle kucaklayıb, uyuyan adamdı.

"Sen iyimisin?" endişelenerek ayaktan kalkmış, banyoya taraf, yanıma gelmişti.

"İyiyim. Merak etme." demiş ve gülümsemiştim ona.

"Güzelim, biliyorsun gitmem gerek" demiş, kollarını belime dolamıştı. Üst bedenlerimizin çıplak oluşu umrunda değilmiş gibi daha fazla yaklaşmıştı. Ama haberi bile yoktu ki, ben burda geberiyordum. Kokusu ayrı güzel, kuzguni bakışları ayrı güzeldi. Kollarına tutunmuş, ayaklarımı minicik kaldırmış, yanağındaki yaranın üzerine öpücük bırakmıştım.

«𝐑𝐞𝐝 𝐖𝐢𝐧𝐞»|𝑻𝒂𝒆𝑲𝒐𝒐𝒌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin