|one|

19.8K 1.1K 418
                                    

Heyecan bastı bidakk..
Öhöm. Şimdi. Umarım bu kitabı diğerleri gibi seversiniz. İlk defa omegaverse yazıyoom dmsmms. Uzatmayacağım zaten. Taekook'um ile kutsuyorum sizi. Keyifli okumalar~~
Oy vermeyib yorum yapmayanın instagramı kapansın. Amin.

.
.
.
Soğuk bir sonbahar gecesi. Köyün yakınlarındaki büyük bir zirvede oturmuştum. Aslında bu gece ay bedirlenecekti. Çoğu zaman yanlız başıma buraya gelirdim. İzlemek için.

"Tae!"

Bana seslenmesi ile arkama bakmıştım. En iyi anlaştığım arkadaşım benim. Beni yine yanlız bırakmıyordu.

"Jimin? Hoş geldin. Otursana." kayanın üzerinde biraz yana geçib ona da yer açmıştım.

"Yer misin?" avucunu açmış bana küçük tatlı böğürtlenlerden sunmuştu.

"Sağol. Ama şuanda canım bir şey istemiyor."

Mutsuzdum. Günler gelip geçiyordu. Ne ailem vardı, ne de sevdiğim adam. Sadece bir kaç arkadaşım vardı. Köyde her zaman çiçek yetiştirmekle dolanırdım. Bazen Jimin de bana yardım ederdi. Fakat bazı günler dışarı çıkmaya korkuyordum. Kızgınlık dönemlerimde evden dışarı adım atamazdım. Dışarda Alfalar vardı ve istemeden onların görüş alanına giriyordum. Ben aslında bir Alfa istemiyordum. Onlara itaat etmek hiç hoşuma gitmemiştir. Türüm sadece doğurmak ve çalışmak için yaratılmıştı. Ben ise böyle doğmak istemiyordum. Bazen korkuyordum. Alfalardan bir kaçının gazabına uğramıştım yanlışlıkla. Fakat o zaman beni Jimin kurtarmıştı. O günden sonra asla evimden dışarı çıkmadım.

"Tae, üzülme. Bak bir gün her şey güzelleşecek. O da gelicek. Olmazsa zaten bir Alfa ile çıkarsın." beni umutlandırıyordu. Güzel gülümsemesini bana sunmuştu. Zaten gülüşü bulaşıcıydı. Ben de ona bakıb gülmüştüm. O ise tekrar manzaraya karşı dönmüş meyveleri yiyordu.

"Jimin, sen benim en iyi kardeşimsin." ona sıkıca sarılmıştım. O da bana karşılık vermiş sıkıca sarılmıştık.

"Sen de benim Tae"

Ay artık bedirlenmişti. Bu manzaradan ona bakmak çok güzeldi. Biz kurtadamların gözlerinin rengi hislerine göre değişirdi. Mutluydum ve bu yüzden gözlerimin mavi olduğuna emindim.

"Jimin gözlerinin rengi değişti!" onun da göz rengi mora değişmişti. Betalar ve Omegalar arasında çok fark vardı.

"Seninki de mavi oldu Tae!" küçük çocuklar gibi seviniyorduk. Fakat bir koku alana kadar.

Güçlü fermon salgılıyordu. Kokusu buraya kadar geliyordu. Başımı Jimin'in omuzundan kaldırdım. Etrafa bakmaya başlamıştık. Fermon kokusu o kadar net hissoluyordu ki, aşağıdan Alfalar bile ulamaya başlamıştı. Biri geliyordu. Hem de çok tehlikeli biri.

"Jimin, gitmemiz gerek!"

Ayağa kalkmış, Jimin'in elinden tutmuş köye inmeye çalışıyorduk. Koku gittikce yoğunlaşıyordu. Korku içinde ormanı geçmiş, köye ulaşmıştık. Ulaşdığımız anda ise büyük bir küfür savurmuştum içimden. Ortalık Alfalar ile doluydu.

Bize yaklaşan iki Alfa gördüm. Zaten korkudan istemsizce fermon salgılıyordum. Bi de üstüne onlar...

"Yukarda ne işiniz vardı?" Gri saçlı, uzun boylu, siyah gözlü bize bakıb sormuştu. Ben cevab verecek durumda değildim. Bu yüzden benim yerime Jimin soruyu cevablamıştı.

"Sadece Ay'ı izliyorduk. Sonra bir koku hissettik. Yoğun fermon kokusu. Sanırım çok güclü biriydi. Sonra da işte korkumuzdan geri geldik." hızlıca anlatmış ve bitirmişti.

"Namjoon!"

Arkadan bir Beta seslenmişti. Önümüzde duran ve soruyu soran adam arkaya dönmüş ve yaklaşan Betaya bakmıştı.

"Bu bir Delta. Sanırım Baş Alfa'nın söylediği. Sonunda geliyor. Hazırlık yapmalıyız." heyecanla konuşmuştu.

Bi dakika ne?! DELTA MI?!

Jimin ile haberin şokundan yüzyüze bakmıştık. Karşımızda duran Alfalar bile şok geçirmişti. Yüzyılda bir doğan tür. Şuanda bizim köye geliyordu. Artık başımızda duracak bir liderimiz olacaktı. Bu iyiye işaretti.

"Hoseok, sen git diğerlerine söyle. Hazırlık yapsınlar. Lider geliyor." sevinç ve gurur hiss ile Namjoon denilen Alfa konuşmuştu. Diğerinin de isminin Hoseok olduğunu anlamıştık.

"Siz ise... Siz ikiniz. Gelin benimle." Beta olan Jin hyung bizi işaret etmiş ve seslenmişti. "Baş Alfa sizi görmek istiyor."

Baş Alfa bizi mi görmek istiyor?! NE?!

Bu gün artık ne kadar şaşıracaktım bilmiyorum.

"Jin hyung, ben korkuyorum." demiştim. Gerçekten korkuyordum.

"Taehyung, korkma. Ben yanınızdayım." her zaman merhametli olmuştu bize karşı. Zaten çok arkadaşım yoktu. Ama onlar bana kardeşleriymişim gibi bakıyorlardı. Bu güzel hissettiriyordu. Sözünü ikiletmeden, Jimin ile kolkola girmiş Jin hyung'un arkasınca yürüyorduk. Ağaçlardan yapılmış evleri geçmiş, Baş Alfanın olduğu yere gelmiştik.

Evinin önünde küçük ateşler yakılmıştı. Zaten çatısında olan işaret başçının evi olduğunu anlatıyordu.

"Taehyung, lütfen sakinleş" Jimin elini koluma koymuş, sakinleştirici fermon salgılıyordu. Ben zaten korkudan uçmuştum. İstemeden fermon salgılıyordum ve etrafda olan Alfaların görüş alanına girmiştim. Hırıltılı sesler eşiğinde eve gelmiştik.

"Geçin böyle!" Jin hyung kapıyı açmış, bize beklememizi söylemişti. İkimiz de korkuyorduk. Fakat aldığımız koku bizi biraz daha ürkütmüştü.

Adım sesleri diğer odadan geliyordu. Baş Alfa geliyordu. Ben geleceğim için korkarken, Jimin başka bir fermon salgılıyordu. Anında bunun farkına varmış ona 'dur' demiştim. Ama o bunun istemsizce olduğunu söylemişti. Sanırım kızgınlığı başlamıştı. Bakışlarımız ve fısıltılarımızı bölen şey ise boğuk bir ses olmuştu.

"Bu koku nasıl da güzel!" muhteşem ihtişamı ile karşımıza geçmişti. Giydiği ipek gömlek ve deri pantolonu ile dikkat dağıtıyordu. Yüce Min YoonGi...

"B-ben özür dilerim efendim!" saygıdan başımızı eymiştik ve bu sırada Jimin kekeleyerek konuşmuştu. Salgıladığı fermon kokusundan haberi olsaydı...

"Sanırım, siz gelicek olan Deltamızın kokusunu duyan ilk kişilersiniz..Hm?" çalışma masasına doğru adımlamış ve oturmak için küçük gövdeği arkaya çekmişti.

"E-evet efendim!" ben de kekeliyordum. Fakat beni takmadığı belliydi. Gözleri Jimin'in üzerinden bir türlü ayrılmıyordu. Jimin zaten titremeye başlamıştı. Salgıladığı fermon kokusu Alfayı delirtecek diye korkuyordum.

"O zaman, size yanımda çalışmak için şans veriyorum. Biliyorsunuz, uzun zamandır Deltamızı bekliyorduk. Onun gelişini önceden haber vermişlerdi. Ama ilk siz onu hissettiniz. Ve size güzel bir hediyye etmek mecburiyyetindeyim." oturacağına yaslanmış, gözlerini Jimin'den ayırmadan konuşmuştu. Bize büyük şans sunmuştu. Hayatımızı değiştirecek bir şanstı bu.

"Artık benim yanımda çalışacaksınız!"

Karar verilmişti. Artık dışarıya korkmadan çıka bilicektim. Baş Alfa'nın yanında olmak dokunulmazlık gibi bir şeydi. Bu hiss beni mutlu etmişti. Hayati tehlike yaşamadan istediklerimiz yapa bilirdim. Fakat bu düşüncelerden sıyrılmama sebeb olan o sesi duyduk.

En güclü ulama. Gelmişti. Delta artık burdaydı...
.
.
.
Düşüncelerinizi yazın. Kısa bölümler olucak.

BÖLÜM GÜNCELLENDİ

«𝐑𝐞𝐝 𝐖𝐢𝐧𝐞»|𝑻𝒂𝒆𝑲𝒐𝒐𝒌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin