Veda

844 81 36
                                    


(Sizden bilyonlarca kez özür diliyorum. Bu aralar çok yoğundum o yüzden bölüm gelmemişti ama şimdi geldi! Umarım seversiniz. Çok uzatmadan hadi başlayak <3)


POV: Tsukiko

En son sığınağa geldiğimizde Dabi bana daha yakın davranmaya başlamıştı. Gerçi bende eskisine göre ona karşı soğuk davrandım. Bir hâtâ yaşandı ve bir daha yaşanmasını istemiyordum. Bu olay hakkında ne kadarda konuşmak istemesemde Toga bir türlü susmuyor ve ikide bir konuşuyordu.

"HEY TSUKİKO! Dabi ile ne yaptınız? Otelde kalmışsınız. Kesin bir şey yaptınız. Hadi söyle söyle söyle söyle söyle söy-"

"Kapa çeneni Toga."

dedim ve önüme döndüm. O sırada da bize bakan Dabi'yi görmüştüm. Benimde onu gördüğümü görünce sırıtmıştı. Ne sırıtıyorsun lan!? Agh boşver sene senle hiç uğraşamayacağım. Şimdi önemli bir işimiz var.

 U.A.'e gidip Bakugou Katsuki'yi tekrardan kaçırmamız lazım. Şu Shigaraki'nin evcilik oyunlarını nerdeyse hiç anlamıyorum. Neden bir çocuğun peşinden gidersin ki? Gerçi bu beni hiç alakadar etmez ama saçma geliyor. Neyse neyse biz işimize bakalım. Birazdan onların yurduna beni ışınlanma gücümle gireceğiz. Kurogiri ile portal açmayacağız çünkü benim yöntemim daha hızlı ve zaten az kişi gideceğiz. Ben, Toga ve Dabi. Herkes hazırlıkları yapınca bende bizi U.A.'e ışınladım. Koridorlarda yavaşça gezerken Bakugou'nun odasını buldum. El haraketleri ile Dabi ile Toga'yı içeri girmelerini işaret ettim ve ardından yavaşça içeri girdim. Onlarda arkamdan gelmişti. Bakugou denen velede bayılması için burnuna peçete ile bir şey tutmuştum. Böylece uyanmayacaktı. Toga da plan için Bakugou'nun kanınıda almıştı. Böylece Bakugou gibi davranıp kameralara kendini gösterip Bakugou kendi kaçmış gibi yapıcaktık. Sonraki aşama ise Bakugou'nun sahte U.A.'den ayrılma notunuydu. Taklit yeteneyim iyi olduğundan bu işi bana bırakmışlardı. Onun sahte notunu yazdım ve bizi tabi ile çalıların arkasına ışınladım. Toga ise dediğim gibi Bakugou'nun görünüşünü bürünüp kaçıcakmış gibi yapıcaktı ve sonra yanımıza gelicekti. Bende bizi sığınağa ışınlayacaktım. Her şey planladığımız gibi gitmiş ve sığınağa gelmiştik. Bakugou'yu zincirlerle bağladık ve bir odaya kapattık. İşimiz burda bitmişti. İşimiz bittiğine göre de daha önceden Shigaraki'den aldığım izin ile bir yere gidicektim. Biri ile konuşacaktım. 

Hemen gideceğim yere ışınlandım ve birkaç çalışanla konuştuktan sonra içeri girdim ve girer girmez hücrenin içinde parmaklıkların arasında bana bakan adama baktım. O kişi benim babamdı. Baba demek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama sonuçta biyolojik olarak öyleydi. Ona yaklaştım ve eğildim. Yüzündeki ifade korkuydu. Bende zaten bunu görmek istiyordum. Bana sorarsan en büyük ceza birini öldürmek değil. Birinin hayatını mahvetmek ve ölmeyi istemesini sağlamaktı. Ona sırıtarak baktım ve ona alayla soru sordum.

"Nasılsın baba?"

Yüzündeki ifade daha dehşetli olmuştu. Belli ki kendi yaratığı canavardan korkuyordu. Soruma cevap vermedi ve gözünden süzülen yaşla beraber o titrek sesiyle konuştu.

"K-kurtar beni burdan..."

Bunu her duyduğumda gülerdim ve şimdide gülmeye başlamıştım. Bunu her söylediğinde çok ironik gelirdi çünkü ben küçükken onun tarafından tecavüze uğrarken, işkence görürken ve bir sürü insanı beni zorlayarak öldürmemi sağlarken bende hep aynı cümleyi kurardım ama ne üzücü ki bu cümle seni hiç bir zaman kurtarmazdı. Yani ne kadar fazla bu cümleyi kullansa bile onu asla ama asla burdan çıkarmayacağım. Sonuçta intikam almak güzeldir. Ne kadarda sadece salaklar intikam peşinde olsada, bende o salaklardanım! Onun suratına bir tekme geçirdim ve ordan başka bir yere ışınlandım. Son olarak birini daha görmem lazımdı. Bu sefer sıra annem denen kadındaydı. Evine saniyesinde ışınlandım. Ortalık darma dağıdı. Masada bir sürü farklı hap vardı. Kıyafetler yerdeydi ve bütün tükettiği hazır yemeklerin çöpleri yerlerdeydi. Bir sürü içtiği viski ve biraları da unutmamak lazımdı. Bazı yerlerden böcekler bile çıkıyordu. Onun odasına doğru gittim ve kapıyı yavaşça açtım. Bütün evde kapının gıcırtı sesi yankılanmıştı. O gıcırtı sesi ilede yerde umutsuzca yatan annem bana doğru bakmıştı. Annem babama kıyasla daha durgundu ve gözlerinde bir tane bile ışıltı yoktu. Dipsiz bir kuyu gibiydi. O gözler bir yerden çok tanıdık geliyordu. O benim eski gözlerimdi. Bana sadece uzun bir süre sessizce baktı. Yüzünde bir tane bile mimik yoktu. Kenara baktığımda uyuşturucu aldığını fark etmiştim ve hiçte az bir miktara benzemiyordu. Zaten böyle olacağını tahmin etmiştim. Ona biraz daha baktım ve hiç bir şey yapamayacağımı anlayıp odanın kapısına doğru yol aldım. Tam kapıdan çıkıcakken arkamdan annemin cılız sesini duymuştum.

"Kızım... Ben çok pişmanım. Biliyorum pişman olmam bir şey değiştirmeyecek. Biliyorum bir kaç güne belki de birkaç saate yada bir kaç dakikaya ölüceğim ama şunu bil ki. Seni seviyorum ve bunu çok geç anladığım için çok özür dilerim. Senin böyle olanın suçu ben olduğum için çok özür dilerim. Sana 'Kurtar beni' demiyeceğim. Sadece beni sen öldürmeni istiyorum. Eğer bu Dünya'dan gidiceksem senin ellerinden gidiyim."

Arkamı yavaşça döndüm ve yüzündeki ifadeye baktım. Çok az olsa bile gülümsüyordu ve bu gülümseme gerçekten içtendi. Ona eğilerek yaklaştım ve cebimden her zaman taşıdığım bıçağı yavaşça çıkarıp onun kalbine sapladım. Sapladığım gibide çıkarmıştım. Cebimdeki peçete ile kanlı bıçağımı sildim ve o sırada annem yavaşça bilincini kaybediyordu. Gitmeden önce açık kalan gözlerini kapadım ve ayağı kalktım. Işınlanıp evden uzaklaştım ve kafamın içinde şöyle bir ses duydum. 

"Teşekkürler kızım..."

Hiç onu böyle öldüreceğimi düşünmemiştim. Öldürmeyi çokta zahmetli bulmama rağmen onun dileyini gerçekleştirmiştim. Neden bilmiyorum ama içimden bir ses yapmamı söylemişti. Ne kadarda böyle olucağını düşünmesemde şu an hiç pişman değilim. Veda etmek o kadar da kötü olmamıştı.

(İvit, bölüm bitti. Umarım ama umarım beğenmişsinizdir. Uzun zamandır gerçekten yoktum ama sonunda yazdım Allaha şükür. Sizi beklediğim içinde çok özür dilerim. Neyse o zaman öbür bölümlerde görüşmek dileği ile :3)

Dabi x OCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin