1 saat önce meşgul insanlarla dolu olan koridor şimdi bomboştu. Bridget merdivenlerden indiği sırada Bayan Margrate'ın karikatürünü masanın üzerinde unuttuğunu hatırladı. Söylediklerinde ötürü pişman olduğunu da söyleyemezdi çünkü bunu yapmayı uzun zamandır istiyordu ve O bütün bunları duymayı çoktan hak etmişti. Keyfini yerine getirebilecek şeyin ne olduğunu çok iyi biliyordu.
İlk işi bildiği en büyük alış veriş merkezine gidip gözüne kestirdiği bütün mağazaları dolaşmak oldu. Şirketteki son işini de hallettikten sonra tıpkı planladığı gibi beğendiği elbiselerin tümünü hiç yorulmadan teker teker denedi ve hoşuna giden ne olduysa satın aldı. Sıra ayakkabılara geldiğindeyse topuklusundan topuksuzuna, bağcıklıklısından bağcıksızına ne varsa denedi ve sonunda 6 çift ayakkabıyı ısmarladıktan sonra soluğu bir başka mağazada aldı.
Yeni bir şeylere sahip olmanın verdiği haz, onu daha fazla satın almaya zorluyordu. Her biri bir sonrakini tetikliyor ve farkında olmadan kolları torbalarla doluyordu. Almayı düşündüğü birkaç şey daha vardı ama taşıyabileceğini hiç mi hiç sanmıyordu. Onun yerine buzdolabını doldurmak için alt kata inip markete doğru ilerledi.
*
Havanın kararmaya başladığı bir saatte Bridget, alış veriş arabasıyla kedi mamalarının olduğu reyona doğru ilerliyordu. Elindeki paketleri girişte bırakmak yerine sepetine koymayı tercih etmiş ve arabanın diğer yarısını da kendisine bir ay yetebilecek bir yığın erzakla doldurmuştu. İkinci kez konservelerin yanından geçtiği sırada gözüne takılan hazır pudinglerden 5 kutu alıp sepetine attı.
Market, günün bu saatinde yine her zaman olduğu gibi son derece kalabalıktı. Reyonların arasında dolaştığı sırada Bridget, hemen yanındaki konserve reyonunun önünde genç bir kızla annesinin birbirleriyle tartışmalarına kulak misafiri oldu.
"Kaç kere söylemek zorundayım acaba. Sadece bir sinema... " Genç kız hiddet dolu gözlerle annesine baktı.
"Bana sesini yükseltme Bree. Gidemeyeceğini söyledim işte o kadar! "
" Film izlemenin ne zararı olabilir ki? " dedi Bridget. Sesli düşünmüştü.
"Sizde kimsiniz? O garip arkadaşlarından biri mi yoksa Bree?" dedi kızın annesi.
"Tanımıyorum. " dedi Bree ve Bridget'ı gözleriyle süzdü.
" Genç bayan kim olduğunuzu bilmiyorum ama ..."
Bridget kadının söylediklerini dinlemeden kedi mamalarının olduğu reyona doğru yürümeye başladığı esnada yanından geçen genç kadını gördü.
"Helen!" dedi Bridget arkasını dönerek. "Ne kadar da dalgınım!"
Uzun kahverengi saçları, iri gözlü, oldukça hoş görünen genç kadının yüzündeki tebessüm arkadaşını gördüğü anda şaşkınlığa dönüştü. Helen, Bridget'ın apartmana taşındığı ilk gün tanıştığı dostuydu. Tam karşısında oturuyordu. Kız kardeşiyle birlikte, annesinin moda evinde stilist olarak çalışıyordu. Her şeyini paylaşabileceği sırdaşıydı.
" Bana neden öyle bakıyorsun Helen?"
" Farklı göründüğün için olabilir mi? " dedi Helen gülümseyerek ve Bridget'ı incelemeye devam etti.
"Beyaz pantolon ve siyah çizgili gömleğine ne oldu ?"
" Sıradan şeyler giymekten sıkıldığımı fark ettim. Hepsi bu."
" Senin için epeyce masraflı bir gün olmuşa benziyor."
"Harika şeyler aldım Helen. Denemek için sabırsızlanıyorum. Ayrıca senin içinde birkaç şey var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Terapi
RomanceModa dergisinin sıradan bir çalışanı olan Bridget, hiç de sıradan olmayan bir ruh hali içerisinde... Dışarıdan göründüğü gibi normal biri mi yoksa yolunda gitmeyen bir şeyler mi var? Bridget'ın iç dünyasını keşfe çıkmaya hazır mısınız?