5 Kasım 2019
Hiç birine hayran oldunuz mu? Her hareketini, her bakışını, dudaklarından dökülen her kelimeyi zihninizin en güzel yerine sakladınız mı? Veya iki kol arasını yuva bilecek kadar güvendiniz mi? Karşımda oturan kişiye her baktığımda, ben bu soruları hiç düşünmeden cevaplayabileceğimi biliyordum. En güzel yaşlarımda ise, böyle hissedebildiğim için kendimi çoğu insandan daha şanslı buluyordum. Gözlerim, yüzünün her ayrıntısını incelerken yıllardır ona böyle dikkatli bakmadığımı fark ettim. Bu sabah, geçen onca yıldan farklı bir güzelliği barındırıyordu yüzünde. Dudaklarında beliren tebessüm, gamzelerinin çıkmasına sebep olurken ben de gülümsedim. İlgilendiği telefondan başını kaldırdığında, gözlerime baktı. Dikkatim hızlı bir şekilde dağılırken, yüzüme yasladığım elimi göğsümde birleştirip arkama yaslandım.
''Kime gülümsedin?'' diye sordum bir anda. Sorunun saçmalığını, ağzımdan çıktıktan sonra fark etsem de toparlamak için hiçbir çaba sarf etmedim. Yüzünde oluşan şaşkınlık ifadesi kısa bir an gözler önüne serildiğinde, hızlıca toparlanıp tekrar gülümsedi.
''Sana.'' Dedi kısaca. Bu sefer şaşırma sırası bendeydi.
''Ne alaka?' diye sordum kaşlarımı çatıp. ''Komik bir şey mi yapıyorum.''
''Sana gülümsemek için bir sebebe ihtiyacım yok.'' Ayağa kalkıp yanıma geldiğinde elini bana uzattı. ''Ama yine de bakışlarının nedenini merak etmedim değil.'' Uzattığı eli tutup, ayağa kalktım.
''Sana bakmak için bir sebebe ihtiyacım yok.'' Diyerek onu taklit ettim. Kaşları büyük bir abartıyla havalandı. Kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde evin bahçesine doğru yürümeye başladık.
Dışarı çıktığımızda, bizi bekleyen Volkan ve Nisa'yla göz göze geldiğimde tebessüm ettim. Aylar öncesinden yapılan kamp planı için, yoğun ısrara maruz kalmış, ve dayanamayıp kabul etmiştim. Onlara karşı oluşan soğukluğum, büyük seviyede gitmiş ve yerini tatlı bir dostluğa bırakmıştı. Ve bu dostlukta Çınar'ın payı oldukça yüksekti.
''Eylül.'' Dedi Nisa büyük bir mutlulukla yanıma gelirken. Kollarını bedenime dolayıp sıkıca sarıldı. Anlık kasılan bedenim yüzüme de yansıdığında bu durumu hemen toparlayıp ben de ona sarıldım. ''Son dakikaya kadar geleceğine inanmamıştım.''
''Ne yalan söyleyeyim ben de.'' diye eklediğinde, yanıma gelen volkan, sarılmak yerine kolunu omzuma attı. Yüzüne kondurduğu anlayış ifadesiyle göz kırpıp gülümsedi. Nisa'ya oranla onunla aramda sessiz bir bağ oluşmuştu. Nasıl yapıyor bilmiyordum ama bir şekilde beni anlıyor ve bunu bakışlarıyla hissettiriyordu.
''Siz arabaya geçin, ben çadırları koyup geliyordum.'' Dediğinde, Volkan'ın arabasına yönelmiş, Nisa ve ben arka koltukta yerimizi almıştık. Çınar da sürücü koltuğuna yerleştiğinde kafamı ön koltuğa uzatıp sordum.
''Sen neden sürmüyorsun?''
''Gideceğimiz yolu Çınar daha iyi biliyor.'' Dedi kısaca beni cevaplarken. Bu sırada Çınar da arabayı çalıştırmıştı.
''Bu arada.'' dedi Nisa benim gibi kafasını öne uzatıp. ''Nereye gidiyoruz, hiç bahsetmediniz.'' Merak dolu bakışlarım Çınar'a döndü.
''Kayıp göl.'' Bakışlarını yoldan çekmeden cevapladı.
''Daha önce hiç duymamıştım.'' dediğinde Nisa arkasına yaslandı. ''Ürkütücü bir ismi var.''
Kafamda beliren fikir, yüzümde sinsi bir gülümseme oluşturduğunda keyifle arkama yaslandım. Dikiz aynasından bakan bir çift göz bu gülümsemeye şahit olurken, kafasını 'hayır' anlamında salladı. Aradan geçen kısacık sürede, kafamdan geçen düşünceyi anlamış olması beni şaşırtmamıştı. Çünkü geçirdiğimiz zamana bakarsak, bu durumun olmaması saçma olurdu. Aramızda geçen gizli diyaloğu fark etmeyen ikili, konuşmayı kendi aralarında devam ederken. Çınar'ın sol arkasından, öne doğru eğildim. Bedenim Nisa ve Volkan'dan uzak olduğu için konuşmalarımızı duymayacağından neredeyse emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAYIŞ
Teen Fiction''Sana cenneti yaşatmak için, seni cehenneme ittim.'' Kafamı gökyüzüne kaldırdım. Bir damla yaş süzüldü kirpiklerime. ''Seni her gün mutlu etmek için, bir gün üzdüm.'' Kirpiklerimden akan damla, yüzüme bir yol çizerken hayal kırıklığının esiriydim. ...