2. Bölüm

3K 203 19
                                    

"Baba bende tarlaya geleyim." dedi Agir. Son günlerde tarladan çıkmaz olmuştu. Bulduğu her fırsatta Zilan’ı sıkıştırıyor biraz olsun yumuşasın diye dil döküyordu. Ama ne çare ki Zilan yeşil gözlerini yerden kaldırmadan yoluna gidiyordu.

"Olmaz oğul sen bu gün hayvanları meraya götür. Amcan günlerdir hayvanlara bakıyo. Daha Berdan askerden dönmedi. Amcan uğraşamaz "dedi babası.

Agir, eğdiği boynu ile kabul etti babasının buyruğunu, çaresiz gidecekti. Aklında sevdiği çıktı evden,hayvanları toplama zamanıydı. Kapı kapı gezip aldığı hayvanları önüne kattı. Elindeki çırpıyla yol gösterdiği koyunlara.Hayvanları sulağa bırakıp az ötede çeşmenin karşında soluklandı.

İki genç delikanlı belirdi bir anda çeşmeye uzanan uzun, dar patikadan. Hayvan sürüsünün kuru topraktan kaldırdığı tozları dağılırken iki gençten birinin, "Allah kimsenin başına böyle acı vermesin" dediğini işitti Agir, az doğrulup kulak kabartı gençlerin konuşmasına.

" Ne etti bilmem ama elinden zor almışlar." dedi. Uzunca olan genç uzaklaşmaya başlayan gençlerin ardından merakla baktı bir vakit. Sonra huysuzlanan hayvanları önüne katıp toprak yolun sol tarafındaki otlağa sürdü hayvanları. Hayvanlar otlarken söylediği yanık türküler ile yüreğindeki sevdayı dilendirdi.

Gözlerini kısmış uzaklara bakarken, yüzünde acı dolu ifadeyle düşünüyordu, bu özlem, bu sevda sonu olacaktı.

Dikenli teller ve sık söğüt ağaçlarının arasından çıka gelen hışırtı ile Agir usulca otlayan hayvanları bırakıp o tarafa yürüdü. Daha önce birkaç kez rast geldiği yaşlı molla kâh yerden kurumuş otları koparıp sağa sola atıyor, kâh sürünün insana huzur veren seslerini ve hareketlerini büyük bir huşuyla izliyordu.

Agir adamı izledi bir vakit , sonra mollanın da bakışları sürüden Agir’e döndü. Konuşacağını tahmin bile etmediği molla, hırıltılı ve donuk sesi ile "Kimlerdensin?" dedi.

Agir, Şimşir Ahmed’in oğlu olduğunu, çeşmenin karşısındaki evde kaldığını söyledikten sonra yaşlı molla lafı fazla dolandırmadan, neden sürekli aynı türküyü söylediğini sordu.
Agir o an derin bir sessizliğe gömüldü. Ardından sevdalı olduğunu söyledi.

Yaşlı molla:
" Hele derdin fazla derindir ama ucu bucağı görünmeyen kuyunun bile dibi vardır oğul. Madem yandı yüreğin sevda ateşiyle o zaman gereğini yap git iste" dedi.

" Nası istiyem molla efendi gönlü yok?" dedi Agir.
Molla,Agir’in omzuna elini koydu destek olsun diye:
‘’ O zaman o gönlü yapacan oğul. Eğer yüreğinde sevda yoksa o gönüllü yapmak senin vazifen burada böle yanık türküyle gönül avutulmaz." dedi.

Molla daha fazla söz anlatmadı. Agir’i derin düşüncelere düşürüp ağaçların arasında kayboldu.

Agir beklemeden evinin yolunu tuttu. Bu işi anca onlar çözerdi. Hayvanları sahiplerine teslim edip bir heyecan evine koştu.

" Daye daye " Agir tahta kapıdan girer girmez dayesine koştu.
Zelal daye elindeki havluyla elini kurulayıp :
" Ne oldu oğul ne bağırıyon?" dedi.
"Daye yardım et.Beni anca sen kurtarırsın bu işten." dedi Agir .
"Hele ne işi oğul gel otur da anlat." dedi Zelal daye.

Agir, anasının yanına oturdu, dayesi merakla Agir’e bakıyordu.
"Daye, Dinar’ın Zilan’a sevdalandım kurbanın olam...."
"Helee benim yiğitler yiğidi oğlum demek gelin ister." Dedi Zelal daye.
"Daye ne olursa senden olur, babamı ikna etsen anca sen edersin, ne olur gidek Zilan’ı isteyek" dedi Agir.

Zelal kadın, oğlunun haline gülse mi iyi bir azarlasa mı bilemedi, deli oğlu neredeyse önüne katıp bugünden istetecekti kızı.
" Sen meraklanma oğul hele bi baban gelsin" dedi Zelal daye.

Agir, dayesinin kendisini desteklediğini anlayınca rahatlamıştı. Üzerine geçirdiği gömlekle evden koştur koştur çıktı. Gideceği yer belliydi. Derme çatma  evlerin arasında gözünün seçtiği kerpiçten yapılmış tek katlı evin önünden geçti, bakışları evdeydi. Köylü tarlasını sürmeye gittiğinden çoluk çocuk dışında kimse yoktu. Agir etrafı kolaçan etti. Evde hiç hareketlilik yoktu. Bir umut dedi yüreği.

Evin etrafında dolanırken yanında bacısıyla eve dönen Zilan’ı gördü. Bacısının yanında sessizce yürüyordu. Agir etrafa bir kez daha bakıp adımlarını hızlandırdı. Önlerinde durduğunda başını ilk kaldıran Zilan oldu Agir’i görünce gözleri şaşkınca açıldı.

"Benimle gel." dedi Agir sert sesiyle. Zilan sesini çıkaramayacak kadar korkuyordu. Korkusu Agir’den değildi elbet, biri onları görürse bacısının da kendinin de adına leke çalarlardı.
"Git kurbanın olam biri görecek" dedi Zilan fısıltıyla.
"Benimle gelmezsen gitmem" dedi Agir.

Zilan yanındaki bacısına bakıp Agir’e başını salladı. Bacısı aradan süzülüp eve koşmaya başlayınca
Agir önde Zilan ardında yürümeye başladılar. Agir evin arkasındaki samanlığa girdi. Az sonra peşinden Zilan’da girdi.

" Ne edersin sen, beni de bacımı da çaldıkları lekeyle öldürürler hiç mi merhamet etmezsin!" dedi Zilan dolan gözleriyle.

"Gözünden akan tek damlaya ölürüm Ronahiya çavê min(gözümün nuru)’’
Parmağı sevdiğinin sürmeli yeşil gözlerine gitti. Yaşı silerken Zilan’ın gözü çoktan kapanmıştı.

" Kalbimin dermanı.’’  derken Agir’in yüreğinin göğsünden çıkacaktı, sevdiğinin yüzünü okşarken, kokusu burnuna çalınıyordu. Yaklaştırdığı başını sevdiğinin boynuna o kokuyu iyice içine çekti. Zilan’ın titreyen eli başına gidince elini itecek sandı ancak titreyen eli kara saçlarında gezinmeye başlamıştı gözünden bir damla yaş sevdiğinin boynuna süzüldü.

" Kurban olduğum" dedi Agir boynuna biraz daha sokuldu, dudakları boynuna sürtündükçe iki genç de kendinden geçiyordu.

"Gitmen gerek biri görecek" dedi buğulu sesiyle Zilan .

" Nası gönderirim seni,hele de şindi kokunu bilmişken nası bırakam ronahiya çavê min?( gözümün nuru)" Agir’in muhtaç çıkan sesi Zilan’ın yüzünü güldürmüştü. Titreyen kınalı eli Agir’in göğsünde asılı kalmış onu kendinden uzaklaştırmak ile gövdesine sokulup gücünü hissetmek arasında kalmıştı.

Agir’in kara gözleri ise sürmeli yeşil gözlere tutulup kalmıştı; "Bi kez adımı duysam kiraz dudaklarından o vakit giderim." Zilan, yüreğinin kıpırtısına kulak verdi. Agirîn ismi ilk kez dudaklarından döküldü:
"Agir kurbanın olam etme ikimizi de öldürürler."

Agir'in elleri sevdiğini sarmak için var olmuşçasına sahiplendi sevdiğinin titreyen bedenini. Hissettiği bedeni içine sokup bir ömür yanından ayırmamak istedi, yüreği eşini bulmuştu.

" Seni helalim edip bu evden telinle duvağınla alacam. Korkma seni istemeye gelecez." Sözleri üzerine kolları arasındaki beden ilkin heyecanla titredi ardından cevap vermediyse de Zilan’nın kolları çekinerek Agir’e sarıldı.

İkisine de bir ömür gibi gelen vakitten sonra istemese de sevdiğini bıraktı Agir. Zilan’ın çıktığı samanlıkta biraz bekledikten sonrao da dikkat ederek çıktı samanlıktan.

YANIK TÜRKÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin