Efsunkâr

2.2K 137 12
                                    

İyi geceler dostlar, umarım iyisinizdir. Benim için upuzun bir ara oldu. Bölüm yazamayacağım kadar yoğun bir iş tempom var 😔 Daha önce söylemiştim sizlere bölüm  yazmak, hikaye okumak  benim için dış dünyadan soyutlanıp,  özgürce hayal kurmak demek. Bu yüzden burada olmayı, sizlerle bir şeyler paylaşmayı çok seviyorum.Lafı fazla uzatmadan yeni bölümle sizleri başbaşa bırakıyorum🦋

Keyifli okumalar,  

Şirvan elinde tuttuğu tepsiyi büyük bir dikkat ile yere serdiği sofraya bırakırken akşam ezanı okunuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Şirvan elinde tuttuğu tepsiyi büyük bir dikkat ile yere serdiği sofraya bırakırken akşam ezanı okunuyordu.
 
Odasındaki ufak tefek dağınıklığı düzenleyip usulca yer döşeğinde huzurla uyuyan karısının yanına çöktü.
 
Gözleri sevgi ile parlarken gördüklerini ilmek ilmek kazıdı. Yarım yamalak kırgınlıklar ile bezenmiş zihnine.
 
Karısının açık kahve saçları baş koydukları tek yastığa son baharda dökülen yaprak misali dökülmüş, gerdanından aşağıya doğru şölen sunmuştu. Güzel yüzü uykunun verdiği rehavet ile gevşeyip kiraz dudakları aralanmıştı.
 
Sirvan o nefese kurban olup bir ömür iki dudağının arasında yaşamak istedi. Yüreğinde taht kurmuştu. Ahu gözlüsü
 
Gözleri bulduğu hazineyi özenle incelemeye devam etti büyük bir hevesle.
 
Gür kirpikleri ahu gözlerine gölge düşürürken o gözlerde kendini görmediğine dertlendi Şirvan.
 
Ne büyük bir nimetmiş meğer sevdiğinin gözlerinde kendini görmek.
 
Şirvan belki de o an can bulmuştu dünya âleminde. Etten kemikten topraktan gelme insan olmak dışında birde yar olmuştu. Yarenine
 
Gözlerinin mavisi bile anlam kazanmıştı. Gözlerine hayranlık ile bakan karısının sayesinde. 
 
Üzerine özenle örtüğü örtünün açıkta bıraktığı kısımdan önü işlemeli beyaz gecelikten görünen dolgun göğüsleri, Yana dönmüş bir şekilde uyuduğu için gözler önüne serilmişti.  
 
Gerginleşen bedeni ile sesli bir şekilde yutkundu. Önünde mükellef bir yemek duruyordu ve Şirvan hayatı boyunca hissetmediği açlığı hissediyordu.
 
Durduğu yerde rahatsızca kıpırdadı. Onun varlığını hissetmiş gibi Asmin araladığı dudaklarında ilahi bir isimi  fısıldar gibi fısıldadı ismini rüya âleminde. 
 
Şirvan, Asmin’in uyandığını düşündü ilkin ancak Asmin kapalı gözlerini açmadan aralık dudaklarından iniltiye benzeyen sesler çıkararak uyumaya devam etti.
 
Şirvan uykusunda bile adını sayıklayan karısına hayranlıkla baktı.  Daha fazla uzak kalamadı ay parçasından ilkin yastığa dökülen ipek saçlarını okşayıp öptü. Ardından kokusunu içine çekti.
 
"Asmin.. Ay parçam"
 
Efsunlu sesi Asmin'in huzurla uyuduğu  uykusundan çekip alırken ahu gözleri titreyerek açıldı.
 
Odadaki sessizliğin sahanında gözler buluştu ilkin Asmin yatığı döşekte yanında oturmuş ona sevgi ile bakmakta olan kocasına gözleri parlayarak baktı. Yüzünde beliren tembel gülümseme Şirvan'ın içine kor alevler salarken;
 
" Bilseydim.. Bilseydim ki böylesine güzel bir denizin kıyısında uyanacağım, uykuya düşman kesilir, o kıyıdan bir an bile ayrı kalmazdım "
 
Şirvan içine sığmayan mutlulukla ne yapacağını bilemedi. Ömründe böylesine sözler duymamış, böylesine değer görmemişti. Duyduğu büyülü ses ona öyle sözler söylüyordu ki..
 
Utanmasa anasının koynunda uzanıp ağlayan çocuk gibi ağlayacaktı. İçli içli
 
Yüreği bedenine sığmayacak kadar büyümüş, dar gelmişti koca bedenine..
 
Mavi gözlerinin dolduğunu hissedince bakışlarını çevirdi. Ay parçasından
 
Elleri saçlarına gidip, heyecanla saçlarını karıştırırken yeni yetme delikanlılara dönmüştü.
 
Ona dünyanın eşsiz bir varlığı gibi bakan karısına gülümseyip, hatırına gelen yemek ile oturduğu yataktan kalkıp; 
 
"Ne zamandır açsın, yemek hazırladım  kalk haydi" deyip doğruldu.
 
"Onca vakit uyudum. " dedi mahcup sesiyle.
 
Şirvan karısının yüzünü avuçlarının arasına alıp, pembeleşmiş yanaklarını okşadı.
 
Elinin altındaki ten alev alevdi.
 
" Eyi ki uyudun gülüm. Bunca acıya bir de bize hizmet mi edecen. " dedi sevgi ile.
 
Hatırına karısının bir gece önce ki solgun hali gelince yüreği sızladı.
 
Karısı her şeyi ile onun olacağı gece adet olmuştu. Onun o acı ile iki büklüm olduğu hâline ilkin anlam veremese de sonrasında yatağa geçen kan ile ayan olmuştu her bir şey.
 
Asmin'i o gece sarıp sarmalamış, odasından çıkarmamıştı.
 
Yüreğine hâsıl olan kaybetme duygusu ile ne edeceğini şaşırmıştı. Asmin iyi olduğunu söylese de solgun yüzünü gören  Şirvan bir an bile yalnız bırakmıyordu Asmin'i
 
Asmin yattığı yataktan kalkıp kocasının hazır ettiği sofraya otururken yüzünden eksik olmayan gülümsemesi kocasının yüreğine şenlikti.
 
Şirvan bir ömür kölesi olmaya dünden razıydı Asmin'in
 
Asla gocunmaz, bir an bile erinmezdi onun için yapacaklarından.
 
Asmin elindeki kaşığı sinideki tabağa götürüp yemeğinden bir kaşık aldı. Kocasının elinin değdiği yemek en mükellef yemekten bile güzel olmuştu.
 
Midesini şenlendiren yemek ile karnını doyururken  ömründe görmediği şefkati kocasından görmüş olmanın şaşkınlığı ve mutluluğu vardı.
Utancını bile unutmuştu.
 Bir günde olsa odadan çıkmamış kocası ne demiş ise onu yapıp dinlenmişti. Anası gelip arada kontrol ediyordu. Şirvan ne demişse anası bile telaşa kapılmıştı.
 
Şirvan karısının midesine giden her kaşıkta doyduğunu hisseti. Sanki kendi kursağından geçmişti yemek.
 
Asmin başını kaldırıp kendisine sevgiyle bakan kocasına baktı. O gözlerde gördüğü sevgi ile ne yapacağını şaşırıyordu.
 
Nasıl şaşırmasın geldiği günden bu yana yüzüne bakmayan kocası nasıl olmuşsa Asmin'i görür olmuştu.
Hemide ne görmek mavi gözleri bir an üzerinden ayrılmıyordu. Hele o parıltısı yok muydu Asmin bir çift göz uğruna yanacaktı bir ömür
 
"Ne edersin sen deniz gözlü?” Asmin’in buğulu sesiyle Şirvan başını kaldırıp ahu gözlere baktı. Karısının buğulu sesiyle sual sormadığını bilirdi elbet lakin ne diyecekti. Oturdukları sofrada  iki gönül bir birbiri için atmaya meyilliydi.
“Yüreğimin sesini dinliyom Ay parçası yüreğim bir çift Ahu göze yenik düştü.Ondan gelecek her şeye razı..”
Asmin duydukları ile hızla çarpan yüreğinin buyruğu ile titreyen elini kaldırıp kocasının sakalı yüzüne çıkardı. Avucuna batan kıllar ile gülümsedi. Kocasının mavi gözleri onun gülümsemesiyle parladı. Sakalı yanağı okşayıp sevdi.
Bir vakit yüreklerini sevda ile doldurdukları büyülü anda kaldılar, bir vakit sonra Şirvanın ısrarı ile yatağa uzanan Asmin kocasının sofrayı toparlayıp odadan çıkmasını izledi.
 
Asmin kocasının bu hallerine şaşıp kalıyordu. Görülmüş şey değildi. Erkeğin ev işlerini görmesi karısına hizmet etmesi,Asmin kocasının her hareketinde biraz daha kapılıyor,sorgusuz suvalsiz uçsuz bucaksız mavilerde derinlere dalıyordu.
Asminin dalan ahu gözleri kocasının odaya girip kapıyı kapatması ile odağını buldu. Şirvanın her adımı ile kalbinin ritmi hızlanıyordu.
Şirvan ise karısının iç çekerek kendisini izlediğinden haberdar yürek titreten bir yavaşlıkta heybetli bedenini soyup üzerine geceliklerini giyip yatakta karısının boş bıraktığı tarafa yatıp, karısını kucaklayarak göğsüne yatırdı.
Kokusunu içine çekip saçlarını okşadı. İpek saçlar büyük elinden kayıp geniş göğsüne döküldü.
“ Gözümün ışığı, Asmin’im”
Kocasının yürek yakan sesiyle duyduğu sahipleniş ile gözleri doldu Asmin’in
“ Deniz gözlüm” diyebildi sadece ne dese az kalıyordu sanki göğsüne başını koyduğu kocasına.
“Senin için hazırlanmıştım deniz gözlüm, saçlarıma elin deyecek diye güllü sabunla yıkamıştım. Mavi gözlerinin değeceği bedenime ipekten gecelik giymiştim. Kavuşamadık, senin olamadım.” Dedi Asmin buruk bir sesle o gece hatırına geldikçe içi gidiyordu.
“Sen evinin eşiğinden içeriye girdiğim an benim oldun Ay parçası, Ahu gözlerini gördüğüm gün yüreğimde yer edindin. O gece olmasın varsın. Üzerinde ipekler olmasa ne yazar, eşin benzerin var mı şu cihanda. Bizim yüreklerimiz bir oldu Ay parçası varsın bedenlerimiz de biraz geç kavuşsun” dedi Şirvan karısından yayılan çiçek kokusunu içine çekerken.
“ Senin beni seven yüreğine kurban olurum deniz gözlüm. Öyle korktum ki.. Bir başkası için yanan yüreğin beni sevmez diye deniz gözlerin beni görmedikçe canım yandı. Sana dar gelen bu ev benim mezarım olacaktı. Ne ederdim beni sevmesen, yüreğinde o kadın olsa..”
Asmin farkında bile olmadan gözyaşlarını kocasının göğsüne akıtıp içli içli ağlıyordu.
İlk evlendikleri zamanlar hatırına gelmişti. O zamanlar susup içine gömdükleri gün yüzüne çıkıyordu.
Şimdi başını göğsüne yaslayıp sevgi gördüğü kocası ilk zamanlar yüzüne bile bakmıyordu. Nasıl unuturdu o bir ayı.
“Ağlama gözümün nuru” bir yalvarıştı. Şirvan’ın ağzından çıkan
Titreyen elleri yaşlı gözleri silerken içi yanıyordu. Asmin’in gözünden akan her bir yaşta.
“ Eğer seni görmesem nasıl yaşadığımı bile bilmeden yaşardım. Ay parçası gözlerim bile seninle değerlendi. Dilim yanık bir türkü ile yanmış, dermanını yitirmişti. Yalancı bir sevda uğruna yanıp kül olmuştum.Ne zaman ki seni gördü gözlerim işte o vakit yüreğim sevdayı tattı. Evim ev oldu. Ben ömrümde bir tek seni sevdim ay parçası. Bir tek sende yandım.”
Asmin ilk kez bu kadar açık konuşuyordu kocasıyla tüm kırgınlıklar acılar gün yüzüne çıkmıştı. Ancak ikisi de acılarını bir kenara bırakıp sevdalarını dillerine dolamışlardı. Farkında bile olmadan ilk kez o gece ayan olmuştu. Sevdaları
Yüzleri birbirlerine dönük uzandılar, ilk adımı Asmin attı. Elleri ile keşfe çıktı kocasının bakmaya doyamadığı yüzünde gezindi elleri; sakallı yanağından karakaşlarına kadar özenle dokunup keşfetti. Şirvan kendini karısına bırakmıştı. Titreyen ellerin her bir dokunuşunda cayır cayır yanıyordu. Dudağına dokunan parmak ile istemsiz aralandı dudakları.
Bu ikisinin de sonu oldu. Şirvan hırlayarak saldırdı. Asmin’in dudaklarına tadını aldıkça daha da sertleşip karısını kendisine çekip kalın kollarıyla sardı.
Asmin bedenini yasladığı sert sıcak bedene sürtünüp öpücüklerine karşılık verdi. Şirvan haşince saldırdı bedenine Asmin’in kalçalarını yoğurup sıkıştırdı.  İkisinin de nefesi tükenince ayrıldılar
Şirvan’ın göğsü körük gibi inip kalkıyor hırıltılı nefesini veriyordu.
Asmin de ondan farksız değildi. Eli öpülmekten şişmiş dudaklarında nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.
“ Diri diri yaktın beni ahu gözlü. Hele de nasıl dayanırım şimdi ben”
Asmin ilkin anlamasa da daha sonra bakışlarını aşağılara indirdiğinde kocasının siteminin sebebini anladı. Yüzündeki gülümseme ile eli kocasının şişkinliğine gitti.
Elinin değdiği yer alev alevdi.
Bu dokunuş ikisini de inletirken Asmin içgüdüleri ile hareket ederek elini şişkinliğin üzerinde gezdirdi. Bu dokunuş ile kocası inleyip başını arkaya yatırdı. Gözlerini sıkı sıkı yummuştu.
Asmin elini pijamasından içeri sokup sertliği kavradı. Nefesi kesilirken aşağı yukarı hareket ettirdi.Elini kocasının iniltileri ile bedenini yaklaştırıp sürttü. Hareketlerini hızlandırırken kocasının kendinden geçmiş görüntüsü ile mest oldu. Yüzü kızarmış aralık dudaklarından firar eden hırıltılı nefesi ile nefesini kesiyordu Asmin’in
Asmin ilk kez tattığı bu heyecan ile oldukça mutluydu kocasıyla özgürlüğü tanımıştı.
Elinin hareketlerini hızlandırdı. Bu kocasının sonu olmuştu. Eline bulaşan sıvıyla Asmin gülümseyerek doğrulup kocasından uzaklaştı.
Ne yapmıştı böyle?
Tüm bedeni titriyor yanakları yanıyordu. Gözleri yeni yeni kendine gelen kocasına takıldı. Mavi gözleri fırtına sonra güneşi gören deniz gibiydi.
Tutuk bir andı. Şirvan da Asmin gibi doğruldu gözlerine kısa bir bakış atıp yataktan çıktı.
Asmin ardından baktı bir vakit Şirvan banyoya girince oda yataktan çıkıp üzerine giyeceği kıyafetlerini hazırladı.
Yüzünde beliren gülümseme ile banyoya baktı su sesleri geliyordu.
Utanması yoktu. Aksine mutlu, oldukça cesurdu.
Kimin aklına gelirdi ki. Sırf adet oldu diye kocasına teslim olamayan Asmin’in kocasını böyle mutlu edebileceği..
Asmin bunun bir başlangıç olduğunu fısıldayan sese hak verdi. Bugün bunu yapabildiyse kocası ile bir olduğunda kim bilir neler yapardı.
Yatağa girip kocasını beklemeye koyuldu. Gözlerine düşen ağırlık ile uykuya dalarken Şirvan da son suyunu dökünüp banyodan çıkmanın telaşındaydı. Abdestini alıp banyodan çıktı.
Heycan ile girdiği odalarında karısının uyuduğunu görünce yüzünde beliren gülümsemeye engel olamadı.
Bedenini saran arzu yerini tatlı bir şefkatte bırakmıştı. Bakışları karsının kendisi için hazır ettiği kıyafetlere gitti. Nasıl bir armağandı Şirvana bu güzeller güzeli.
Üzerini giyip karısının uykuya daldığı yatağa girip karısını sıkı sarıp huzurla uykuya daldı.
 
"Ey aşk! Hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye.
Bil ki sevgidendir özlemin özü. Odur sana asıl özlem duyan.
Çünkü tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş.
Ve ateş önce sevilene ondan sonra sevene düşer. "
 
Gökyüzünden düşen yağmur köylünün yüzünü güldürürken yağan yağmurun ardından sevinç ile harmanı toplamaya tarlalarına varıyordu.
 
Canla başla çalışmanın ardından günün yorgunluğunu atıp akıttıkları teri atmak için köy kahvesinde toplanıyordu.
 
Buke jandarmanın koruması ile köyden gideli neredeyse bir hafta olmuştu. Bu bir haftada;
 
Köy halkı derin bir sessizlik içindeydi. Olanları unutmamıştı elbet kimse.
 
Halının dibine toz saklar gibi üstünü kapatmıştı.
 
Komutanın korkusu ile bir süre sessizliğe gömülmüş Şirvan ve ailesine imalarını eksik etmese de sessizliğini korumuştu. Köylü
 
Şirvan doğan güneş ile evinden karısının koynundan çıkarak ayrılıyor vardığı tarlada evinin rızkını kazanmak için canla başla çalışıyordu.
 
Yorgunluk ile buğdayların ekili olduğu tarlaya baktı. Hasat yakındı, olgunlaşan buğdaylar güneşte altın rengini alıp serpilmişti.
 
Tarlanın kenarında çapaladığı küçük toprak örtüsüne ektiği çilekler iyice büyümüştü. 
 
Yorgunluğunu yok sayıp tarlanın kenarındaki çilekleri büyük bir dikkat ile topladı.
 
Çileğin mis kokusu iştahını açsa da nefsine yenik düşüp bir tane bile yemeden yanında getirdiği bakır bakraca dikkat ile koydu.
 
Olgunlaşmış çilekleri topladıktan sonra filizlenmeyen çilek fidelerinin dibini çapalayıp, su verdi.
 
Heybetli bedeni güneşte kavrulup açıkta kalan teni yanıp kararmıştı.
 
Öyle sıcağında yapacak iş almayınca elindeki bakracın üzerini örtüp, evinin yolunu tuttu.
 
Köy yolundan ilerlerken, bir kaç delikanlının toplanıp türkü söyleyerek oturduğu boş tarlaya takıldı gözleri.
 
Gençler keyif ile sohbet ediyor, önlerindeki azıklarını yiyorlardı. 
 
Bu görüntü Şirvan'nın yüreğinin hasret ile sızlamasına sebep oldu.
 
Bir zamanlar o da gençlerin arasında yer alır, sohbetlerine katılır, yeri geldiğinde yanık sesi ile türkü söylerdi.
 
Zaman ilerledikçe fedakârlık ile uzattığı yardım eli onu köydeki herkesten uzaklaştırmış, kötü gözle bakmalarına neden olmuştu.
 
Şirvan kırgındı köyünün insanına, namussuz yaftası ile nice mazlumun zulüme uğramasına seyirci kaldıkları  yetmez gibi birde el uzatıp,  yardım edene de kara çalıyorlardı.
 
Oysa zulümü edene kalksaydı o eller bir olsaydı yürekler nice masum can, zulmunu gördüğüne esir düşüp evlenmezdi.
 
Kırgındı yüreği bunca zulüme kör olan köylüye..
 
En çokta Agir'e kırgındı Şirvan
 
Bir kez bile kapısını çalmayan dert ortağına, ona gözcülük ettiği gün hayatı tepetaklak olmuştu.
 
O vakit kızgın olduğu kardeşine şimdi minnet duyuyordu. Onun sayesine yuvası olmuştu Ay parçası
 
Ancak son olaylarda bir kez bile kapısını çalıp yanında olmamıştı bunun kızgınlığı geçmiyordu.
 
Köyün bilindik yollarında ilerlerken duyduğu adım sesleri ile arkasını döndü.
 
"Hele bakın kim varmış burada" Buke'nin babasının nefret dolu gözleri ile Şirvan’a bakıyordu. 
 
Şirvan onu duymazdan gelip yanındaki Agire baktı. Kayınbabasının yanında süt dökmüş kediden bir farkı yoktu. Ancak bakışlarındaki özlem gözle görülecek kadar fazlaydı.
 
Başını sallayıp yoluna devam edecekken;
 
"Komutan köylünün gözünü korkutup sustursa da herkeş esahta ne olduğunu bilir. Kızımın namusunu kirlettin bunu yanına koymayacam!" Dedi nefret ile
 
Şirvan sinirle yakasına yapışıp "Höst ulan godoş! Gücün yetiyodusa evine gelip malına, namusuna kast eden Zinara göstereydin erkekliğini! Yaşına başına bakmam eyiden bi ıslatırım seni! adam ol" dedi Şirvan ardından tuttuğu gibi yere savurdu.
 
"Ulan sahip çıkmadığınız namusunuza  sahip çıktık. Az minnet duyun it soyları!" Diye söylenerek yoluna devam etti.
 
Göğsü körük gibi şişerken hızla yürüyor etrafına öfke ile bakıyordu arkasında tekrar adım sesini duyunca bu kez sinirli arkasına "Ulan eceline mi susadın!"  
 
"Kardaşım az dur hele" Agir'in yalvaran sesiyle çattığı kaşları ile ona baktı.
 
"Neye duracam?" Dedi Şirvan sinirle.
 
" Bilirim bana kızgınsın. Ama biz seninle kardaşız Şirvan bunca vakit birbirimizin derdine ortak olduk..." Şirvan sözünü kesip;
 
" Kardaşız ya! Ulan bunca vakit evim taşlanırken bir kez bile kapımı çalmadın. Yardım etmedin. Ulan o kız sen karının bacısı! Beni bırak karını da mı hiç düşünmedin kardeşi bu haldeyken" dedi nefretini kusarak
 
Agir eğdiği başını kaldırmaya çekinirken arkadaşının haklı sözleriyle ne diyeceğini bilemedi.
 
"Nasıl getireydim.. Karım yüklü duyduğundan beri gözünün yaşı dinmedi. Anamlar desen karıma etmediğini bırakmadı. Odadan dışarıya başını çıkarmaya çekiniyo başı yerde. Onu evde koyup çıkmaya bile korkar oldum." Dedi Agir çaresizlik ile.
 
Şirvan duydukları ile ne diyeceğini şaşırmıştı.
 
"Bi tek senin evini mi taşladı köylü sanıyon. Bize neler ettiler, sevdiğim düşük yapacaktı nerdeyse anam tutturdu. Bacısının adı çıktı.  Babasının evine götür Zilan'ı deye ne edeceğimi şaşırdım" diye devam etti Agir
 
"Ne diyeceğimi şaşırdım Agir, Bizim tarlanın dere boyunda cemşit emminin yeri var orayı alırız size ev yapar oturturuz karınla seni." Dedi Şirvan
 
Agir duyduklarıyla başını yerden kaldırıp kardaşım dediği Şirvan’a baktı. Ne diyeceğini şaşırmıştı. Onca olandan sonra Şirvanın bu iyiliğine nasıl karşılık verirdi ki..
 
“ Onca şey oldu Şirvan, seni sevdiğinden ettim ilkin sonra en zor zamanında yanında duramadım…”
 
“ Ben Buke’yi hiç sevmemişim Agir, ne olduysa eyi ki oldu. Rabbim sevdaların en güzelini nasıp etti. O Zinar namussuzuna bile teşekkür edecem neredeyse” dedi gülerek.
 
Öylesine bir mutluluğu tatmıştı ki. Dünya yaşanır bir yer oluvermişti.
 
“ Şükür kardaşım “ dedi Agir mutlulukla.
 
“Zilan bacımı da al bize gelin, anangilde ettiği hatayı anlar.Bir vakit kalırsınız bizde, hasattan kalan paraya dokunmadım. Tarlayı alır evi yapmaya başlarız, el birliği ile “ dedi Şivan
 
“Allah razı olsun kardaşım. Hızır gibi yetiştin imdadıma” dedi minnet ile
 
İki arkadaş eski günlerinde özlemi ile sohbet ede ede evlerinin yolunu tuttular.
 
*****************************************************
 
 
“ Kızla ben evlenirim bin başım.” Dedi Murat heves ile

Muhsin bin başı ak düşmüş saçlarını karıştırırken gözleri Murat’ın üzerinde gezinip onu tarttı. Murat’ı tanırdı görevinde başarılı olsa da söz konusu kadınlar olunca oldukça çapkındı. Kulağına gelenleri duyduğunda görevine son vermeyi bile düşünmüştü. Ama Murat’ın arkası sağlamdı.

Binbaşı başını sallayıp ona beklentiyle bakan Murattan ayırdı bakışlarını.

Mehmet hazır ol da binbaşının emirlerini beklese de konudan oldukça uzaktı.
 
“ Komutan Mehmet!” binbaşının sert sesi ile Mehmet;
 
“Emredin komutanım” dedi
 
“ Yeni görevin köyden getirdiğin Buke ile evlenip, sınırdan kaçak mal getire örgütü yakalamak!” dedi binbaşı
 
 
Mehmet duyduklarını sindirmeye çalışırken ne diyeceğini şaşırmıştı. Ne yapacaktı şimdi?

Emir demiri keser miydi gerçekten?
 

YANIK TÜRKÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin