"Beni özlediniz mi?" dedi sırıtarak Perseus. Annabeth aniden Percy'e sıkıca sarıldı, Percy biraz şaşırarak karşılık verdi. Annabeth çekildi ve Percy'e dikkatlice baktı. "Neredeydin sen? Kheiron seni aramamızı istemedi." Percy gülümsedi.
"Ah o ihtiyar... Ben gidersem her zaman dönmenin bir yolunu bulurum Chase. Ve nerede olduğuma gelirsek. Hera ile küçük bir tartışma yaşadım ve kendimi biraz uzakta buldum hafızamı kaybettim falan filan."
"Hera ile tartışma mı yaşadın? Neler oldu böyle sana." Percy yorulmuş gözlerle baktı. "Hera'nın işleri işte. Merak etme onunla ilgileneceğim. Zamanı gelince."
O sırada Kheiron geldi ve mutlu gözlerle Percy'e baktı. "Döneceğini biliyordum Perseus." Percy Kheiron'a baktı böyle olaylar daha önce de yaşanmıştı ve her zaman geri dönmüştü.
"Beni tanıyorsun Kheiron. Hera beni biraz Roma taraflarına gönderdi." dedi Kheiron'a bakarak. Kheiron kaşını kaldırdı. Roma kampı söz konusuysa genelde bi savaş çıkardı.
"Roma tarafları mı? Nedenini anlayabildin mi?" Perseus içini çekti "Nedeni umrumda değil. Hera ile kapanmamış bi hesabım var. Yaptıklarına pişman olacak.
İkiside yanlarında Annabeth'in olduğunu unutmuştu. Annabeth'in kafası karışmıştı. "Siz neyden bahsediyorsunuz? Roma ne alaka?" Perseus Annabeth'e baktı "Boşver bilmesen daha iyi, neyse ben ne demiştim sana? Bana bir tatlı borçlusun Chase." dedi sırıtarak.
Annabeth gülümsedi. "Pekala, pekala. Ama yinede yardımına ihtiyacım yoktu kendi başıma kurtulabilirdim." dedi Percy'nin omzuna dokunarak. Percy kahkaha attı, "Aaa, tabii kesin öyledir canım. Bidahakine yardım etmeme gerek yok o zaman Chase."
Gece yarısı
*Tak tak tak*
"Kimsin ve neden gece yarısında kapımı çalıyorsun?" dedi Percy homurdanarak.
"Şşş. Benim Percy."
Percy kapıyı açtı karşısında sarı saçlı bir kız duruyordu. "Evet bu saatte kapımı çalmak için iyi bir sebebin olmalı o zaman Annabeth. Ve ben sana karın kaslarıma bakmamanı söylememiş miydim?" dedi sırıtarak. Annabeth gözlerini devirdi. "O zaman bir tişört giy ve benimle gel Yosun Kafa." dedi. "Yosun Kafa mı? Umarım bu takma isim falan değildir. Yoksa benim de sana bi takma isim bulmam gerekir." Annabeth gülümsedi. "Orasını sonra konuşuruz. Şimdi gel benimle." Percy ellerini kaldırdı. "Tamam, tamam."
Göl Kenarı
"Evet babamla konuşmak için mi burdayız? çünkü bayadır konuşmadım." dedi Percy sarkastik bi şekilde. "Hayır şapşal gel uzan kuma." Percy kaşını kaldırdı. "Aaa tamam."
Percy kuma uzandı ve Annabeth de yanına uzandı. "Yıldızları mı izleyeceğiz?" dedi Percy. "Evet sayılır. Bak sadece şu tarafa bak" dedi parmağını uzatarak. Biraz o şekilde beklediler, ve birden bi yıldız kaydı. Percy şaşırdı. "Tabi ya Halley Kuyruklu Yıldızı." Annabeth kafasını salladı.
"Evet. Şimdi bir dilek tutmamız gerek" ikiside dilek tuttuktan sonra Annabeth Percy'e baktı "Dileğin neydi?" Percy yıldızlara baktı. "Mavi krep istedim" dedi gülümseyerek. Annabeth Percy'e garip garip baktı. "Şaka şaka. Ama gerçek dileğimi söylemem, yoksa gerçekleşmez." dedi sonra.
"Umarım iyi bir dilek tutmuşsundur. Sende benim dileğimi sormayacak mısın?" ikiside kumun üstünde oturdu. "Ne dilek tuttuğunu biliyorum zaten." Annabeth şaşkınca baktı. "Ve o dileğin gerçekleşicek." dedi ve Annabeth'i kucağına aldı. "Sen ne yapıyorsun? Bırak beni!" dedi Annabeth ve Percy Annabeth'i göle attı, Kısa süre sonra kendisi de atladı. Suyun içinde bi baloncuk oluşturdu ve Annabeth'e baktı, Annabeth'i belinden tuttu ve onu öptü.
"Dileğin gerçek oldu Chase."
Evet yine uzuuun zaman sonra bir yeni bölüm. Umarım sizi tatmin etmiştir. Yine uzuuuun zaman sonra görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulan Kahraman
Fanfiction-Hiç biriniz beni bilmiyordunuz! Fakat onları yapan O Değil BENİM!! Adım ise.... Kapak: Daughterofkaos123