Kayıp 🍂

629 37 47
                                    

Keyifli okumalar...
Bu bölüm Selin060815 istediği üzerine yazılmıştır.

İpek/Ev
İpek bir ölüden farksız olarak uyanıp yavaş adımlarla banyoya gitti. Aynadaki yansımasını görünce kendini tanıyamadı. O heybetli İpek Tekin'den eser yoktu. Omuzları taşıdığı acının ağırlığından çökmüş, gözleri ağlamaktan kızarmış, göz altları yer çekimine meydan okumayı bırakmıştı. Bir müddet kendini inceledi. Nasıl göründüğünü umursamıyordu bile. Hatta bu şekilde görünmek vicdanını rahatlatıyordu. Evladını kaybeden bir anne nasıl olurda iyi görünebilirdi ki zaten? İstemsizce eli karnına gitti. İki gün öncesine kadar karnında dünyayı taşıyordu ama şimdi... Elini karnının üzerinde gezdirdi. Bebeğinin hareketlerini hissedeceği günü sabırsızlıkla beklerken, hiç hareket etmeyecek olan bebeğine dokundu. Bebeğinin kaybıyla birlikte geleceğe dair umutlarını ve hayallerini de kaybetmişti. Acaba nerede hata yaptım diye düşünüyordu. Bu soruya cevap bulamadıkça kendini daha fazla suçluyordu. Gözyaşlarını silip banyoda fazla zaman kaybetmeden giyinme odasına geçti.

Hastane
İpek, hastane yöneticisi ve tıp fakültesi dekanı kimliğine bürünüp yüzündeki acıyı maskelemeye çalışarak hastaneye girdi. Her ne kadar normal İpek Tekin gibi görünse de onu çok iyi tanıyan ve sürekli izleyen bir çift göz bu maskenin altındaki hüzünlü bakışları rahatlıkla görebilirdi. Belki de bu yüzden koridorun başındaki Ateş'e görünmek istemeden hızla odasına geçti.

İpek/Oda
İpek çantasını dolaba bırakıp sandalyesinin yanında asılı duran doktor önlüğünü giydi ve makamına oturdu. İşte İpek Tekin buydu ve bu günlere böyle gelmişti. Onun sığındığı kalesi hastanesiydi. Ona en iyi gelen ilaç ise çalışmaktı. Acıların en büyüğünü yaşıyor olaması bile İpek Tekin olmasını engelleyemiyordu. (Yazar notu; Ah İpek... Keşke bu kadar güçlü olmak, bütün acılarını tek başına yaşamak zorunda kalmasan. Yorulduğunda tereddüt etmeden başını yaslayacağın bir omuz olsa keşke 🥺)

İpek kendini işine vermiş, saatin nasıl geçtiğini bile anlamamıştı. Kapısı aniden açılınca Ateş'in geldiğini anladı ve bu durum onu fazlasıyla gerdi. Çünkü Ateş İpek'i bir bakışından ne hissettiğini anlayacak kadar iyi tanıyordu. Ateş her zaman oturduğu koltuğa oturdu.

Ateş: Yardımına ihtiyacım var.

İpek Ateş'in yüzüne bakmaktan kaçınıyordu. Çünkü eğer göz göze gelirlerse Ateş İpek'in zor bir süreçten geçtiğini anlardı. Bu yüzden gözlerini önündeki dosyadan çekmeden konuştu.

İpek: Ne oldu yine Ateş?

İpek'in yüzüne bakmaması Ateş'in dikaktini çekmişti.

Ateş: Küs müyüz?

İpek hâlâ önündeki dosyayla ilgileniyordu.

İpek: Onu da nereden çıkardın Ateş?

Ateş: Ne bileyim sabahtan beri benden kaçıyorsun. Şimdi de yüzüme bile bakmıyorsun. İnsan ister istemez düşünüyor acaba ne yaptım da bana küstü diye?

İpek: Sadece çok yoğunum. Sen niçin gelmiştin?

Ateş: Bir vakam var. Çocuğun ailesiyle tedavi konusunda anlaşamıyoruz. Diyorum ki sen bir el atsan.

İpek Ateş'in biran önce gitmesini istiyordu. Bu yüzden itiraz etmeden Ateş'in isteğini kabul etti.

İpek: Tamam Ateş ilgileneceğim. Söyleyeceklerin bittiyse gidebilirsin.

İpek'in itiraz etmemesi Ateş'i şaşırtmıştı. Şüpheci bakışlarını İpek'in üzerinde gezdirip ayağa kalktı.

Ateş: Bu yoğunluğunun sebebi bir şeylerden kaçıyor olman olmasın sakın.

Bir Ateş&İpek Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin