Bölüm 2

60 21 2
                                    

               Bugün hava çok güzeldi. Kendime hayatımı şöyle bir sorgulamak için izin verip yatağa attım kendimi, yatağa doğru inişe geçerken telefonun orda olduğunu fark ettim, ama artık çok geçti, telefonun üstüne doğru serildim.

" Heh! Çok güzel oldu, aferin bana! "

                Telefona bakmak gelmiyordu içimden, kırılmış olmasından korktuğum için, sonra boş verip tavanı izlemeye başladım, gözümde bir şeyler canlandırmaya başladım, gözümde bir çiftlik canlandı saçma bir şekilde, gezinmeye başlamıştım öylece, etrafta inekler, koyunlar, tavuklar vardı. Koyunların yanına doğru ilerlemeye başladım, yanına vardığımda çok farklı olduklarını fark ettim, normal bir koyunun aksine koyunların yünlerinin şekilleri farklıydı, birinin üçgen, birinin yuvarlak ve en tuhafı ise birinin ki muz şekline sahip olmasıydı, çok garipti.

                Sonra bakınırken bir köpeğin karşımda bana doğru baktığını fark ettim ve hırlıyordu, dişlerini görebiliyordum, kalbim yerinden fırlayacak gibi hissediyordum. Üstüme doğru koşmaya  başladı birden, bunu görünce görünce ayaklarım kıçıma vura vura başladım koşmaya, köpek o kadar hızlı koşuyordu ki korkudan ben ondan daha hızlı koşuyordum ama tahmin edilen son başıma gelmişti, vücudum da bir acı bir sızı hissediyordum kıçımı ısırmıştı aç köpek! Birden hayali bir acı da olsa irkildim olduğum yerde.

                İçimden " Kurduğum hayallere bak yaa! Ne yaşıyorum lan ben! " diye söylendim kendi kendime.

               Ama bir gariplik hissettim, kıçımda bir titreşim vardı, acaba gerçekten köpek ısırdı mı diye düşündüm bir an, sonra telefonun altımda olduğu aklıma geldi, titreyen şey oydu. Ayağa kalkıp telefonun titreme sebebine baktım, biri arıyordu, arayan Burak'tı. Telefonu alıp açtım.

" Alooo! " diye bağırdı Burak.

" Kanka sağır değilim niye bağırıyorsun acabaa ? "

" Eğer kendine gelmediysen, gel diye bağırdım canım benim, geç kaldın da. "

" Olabilir, insanca alo demeni tercih ederim yine de. "

" Ya neyse boş ver sen onu, hadi evin önünde bekliyorum, çıkmıyor musun ? "

" Tamam iniyorum şimdi. "

" Bekliyorum aşkımm! "

               Telefonu kapatıp üzerimi değiştirip dün hazırladığım çantayı da aldıktan sonra hazırdım artık.

" Allah'ın sapığı. Allah'ım gör bak kimlerle sınıyorsun beni, kimlerle yola çıkıyorum benn! " diye söylendim aşağıya inerken.

               Dışarıya çıktığımda Burak'ın bir ağaçla konuştuğunu şahit olmuştum.

" Merhaba güzel kız, nasılsın ? Buralarda yenisin galiba, yoksa böyle odun gibi bir kızı görmemek mümkün değil. Bana yapraklarından bir tane verir misin acaba ? "

               Şöyle bir iki saniye şokun etkisinden kurtulmayı bekledim sonra Burak'a doğru seslendim.

" Valla o ağaç sana yaprak verir mi bilemem ama birisi sana ilk önce beyin verse daha iyi olur! Oğlum iyi misin sen ? Ne bu hal, saplık yaramıyor bak söyleyeyim sana, böyle devam edersen sayende mahallemiz yem yeşil ağaçlarla dolu bir alana sahip olacak, kendine gel! "

               Burak beni görünce utanarak hemen gözlerini yumdu. Kendime " Ne biçim arkadaşa sahibim ben! " diye soruyordum. Aslında bu sorunun cevabı belliydi kendim normal değilim ki etrafımda ki insanların normal olmasını bekleyeyim, saçma olurdu yani.

               Olanları bir süreliğine unutmaya karar vererek yola koyulduk. Üç kilometre kadar yol yürüdükten sonra kamp alanına varmış ve çadırları kurmaya başlamıştık. - iki beceriksiz bir çadırla cebelleşiyor desek daha doğru olur. -

               Bir iki saat uğraştıktan sonra çadırı kurduk ama hava kararmıştı, acıkmıştık da , bir an önce ateşi yakmak gerektiğini bildiğim için Burak'a " Kanka hadi dağılıp çalı çırpı bir şeyler toplayalım ateşi yakmamız gerekiyor. " dedim.

" Tamam, sen sağ taraftan git ben sol taraftan gidiyorum. " diyerek onayladı.

               Yarım saat kadar elime ne geçtiyse topladım. Tekrar kamp alanına doğru ilerlerken, Allah karşıma bir şey çıkardı. Sabah ki hayalimi çok sevip gerçekleştirmek istedi herhalde. Hemen on metre ileride bir köpek bana bakıyordu.

" Heh! Şimdi ayvayı yedin Merih efendi, bu sefer nasıl kurtulacaksın! "

 Köpek bir iki kere havlayınca, bende bağıra bağıra koşmaya başladım. 

" Yarışmacımız Merih, Merih hazırlandı, Merih çok hızlı bir şekilde koşuyor ve Merih yere bir öpücük bırakıyor. "

               Koşarken ağacın köküne takılıp yere kapaklandım birden. - Burak hep senin yüzünden elin ağacıyla flört edip duruyorsun sonra olmadık yere kök bırakıyorlar -  Köpek bana doğru yaklaşmaya başladı hırlayarak. Ne yapacağımı düşünürken aklıma ağaca tırmanmak geldi. Hemen toparlanıp ağaca tırmanmaya başladım, yeterince yüksekliğe geldiğimde bir dala oturdum. Köpeği aradı o sırada gözlerim, ağacın altındaydı, bana bakarak bir süre havladı sonra Burak'ın sesini duydum, Burak'a doğru seslendim.

" Burak buradayım, sesime gel, sesime doğru gel! " diye bağırdım.

Burak durumu fark edince eline bir taş alıp köpeği kovaladı ve uzaklaştırdı.

" Kahramanım benim, beyaz prensli atımm! " diye dalga geçtim.

Burak' ta " Bu beyaz prensli atın istersen kovduğu ejderhayı geri getirebilir. " diye kızdı, sonra da " Hadi in aşağıya Merih dalga geçme sırası değil acıktım ben yaa! " diye sızlandı.

               Bir çırpı da indim hemen sonra topladığım dallar korkudan etrafa saçılmıştı, geri toplayıp kamp alanına doğru ilerledik. Geldiğimizde ilk olarak dalları bir araya toplayıp etrafını taşlarla çevirdik ve çakmakla tutuşturduk. Artık bir kamp ateşimiz vardı.

Burak'ta " Hadi kanka ateşte hazır olduğuna göre yemek için bir şeyler hazırlayabiliriz artık. " dedi.

Bende yemek malzemelerini getirmesi için Burak'a bakıp beklemeye başladım.

Burak, " Kanka öküzün trene baktığı gibi ne diye suratıma bakıyorsun öyle ? "

" Malzemeleri getirmeni bekliyorum Burak, niye olacak! "

" Ne malzemesi, senin getireceğin malzemeleri mi, getirmedim deme bana sakıın ! "

" Hay böyle işin ben! " diye bağırdı Burak.

               Aç kalmıştık görünen o ki. Korktuğum başıma gelmişti geride dönemezdik artık bu saatte hava kararmıştı ve kısa bir yol da gelmemiştik, üşenmeyip dönsek bile  sırf annemin ağzına düşmemek için aç kalmayı tercih ederdim. Sonra Burak bana doğru döndü, bende ona baktım. Ne yapacağımızı ikimizde bilmiyorduk.           

Hayatın Bana Verdikleri - Masmavi Bir HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin