Beğenin lütfen 😽
1 hafta sonra:
Saat akşam 8'e geliyordu. Suna'nın yemeğini yapmış ve odamda oturuyordum.
Gece, kucağımda kıvrılırken onu okşamaya başladım. "Bayadır babamı görmüyoruz, ha Gece?"
Gece sanki sinirlenmiş gibi miyavladı. Hafifçe güldüm, "Haklısın, yavşak herif. Tanrı bilir biz aklına bile gelmiyoruzdur."
Gece kafasını kaldırdı ve koluma sürtmeye başladı. Sanırım haklı olduğumu söylemeye çalışıyordu.
Bu aralar Suna'nın geliş saatleri de çok değişiyordu. Yani benim okul çıkış saatimde gelmiyordu tabii ama, ilk zamanlar gece eve dönerken; artık bazenleri akşam 7-8 gibi de geliyordu.
Kapının çalışı ile irkildim. Suna mı gelmişti? Onun anahtarı olmalıydı.
Ayağa kalktım ve hızlı adımlarla kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda kimse yoktu, sadece yerde bir kutu vardı.
"Kargo mu?" Sağa sola baktım ve kutuyu elime aldım. Kargo olsa kutunun bantlanması falan gerekmiyor muydu? Bu kutunun ağzı bantlanmamıştı.
Daha kapıyı bile kapamamışken kutunun hafif aralık ağzından içindeki kağıt parçasını gördüm ve elimi içine sokarak kağıdı aldım.
Kaşlarımı çatarak kağıdı okudum,
"Kullanışlı olur :)"
Bu, babamın yazısına benziyordu. O olamazdı herhalde, değil mi?
Tedirgin bir şekilde kutunun ağzını tamamen açtığımda çığlık atarak kutuyu yere fırlattım.
Titrek adımlarla geri geri gitmeye çalışırken ayaklarım birbirine bağlandı ve yere düştüm.
Hızlı nefesler alıyor, gözümden yaşlar akıyordu.
Aynı zamanda hâlâ, yerde sürünerek kutudan uzaklaşmaya çalışıyordum.
İp vardı kutunun içinde. Ucu bağlı, bir ip. Hani şu, kendisini ipe asarak intihar etmek isteyenlerin kullandığı ip. Annemin kullandığı ip.
Ellerim ve vücudum daha da çok titremeye başlamış, gözlerimden yaşlar daha hızlı akmaya başlamıştı.
Birkaç dakikam o şekilde geçerken kapıdan bir ses duydum. "Kapı neden açık? Lora-"
Bu, Suna'ydı. Kapının önünde kaşlarını çatmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Birkaç saniye sonra spor çantasını omzundan atarak hızlı adımlarla yanıma geldi ve yere çömeldi. "Neyin var?! Noldu? Sorun ne?"
Hâlâ titrerken kutuya bakmaya başladım. "K-kutu..."
Suna'nın gözleri kutuya kaydı.
"Kutuyu... At..."
Suna, hızla ayağa kalktı ve eline kutuyu aldı. Gözleri kutunun içindeki şeye kaydı.
Kaşları çatıldı, tam kutuyu alıp gidecekken yerdeki notu gördü ve onu da eline aldı.
Nota birkaç saniye boyunca kaşları daha da çatılarak baktı ve elinde buruşturarak hemen evden çıktı.
Daha 1 dakika geçmeden geri geldi. Kutu yoktu, not da yoktu.
Hemen yanıma çömeldi ve omuzlarımdan tuttu, çok nazik tutuyordu. Sanki incitmek istemiyormuş gibi.
"Kutuyu attım, notu da attım... İyi misin?"
Titrek gözlerle etrafıma baktım. Ev, şu an bana çok korkutucu geliyordu.
Derin bir nefes almaya çalıştım ve ağzımı araladım.
Suna biraz daha eğilerek gözlerime bakmaya başladı. Aynı zamanda da yüzümü inceliyordu.
"Söyle, ne istiyorsun? Söyle, yapalım."
Yerde duran elimi sıktım. "Evden..."
"Evet, evden? Gidelim mi?"
"Gidelim..."
Suna, gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve bu sefer bileğimi tutarak beni ayağa kaldırdı.
Bileğimi de çok nazik tutuyordu. Kendisi tamamiyle nazikti.
Benimle kapıya ilerlerken mırıldandı, "Tamam, gidelim evden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suna x Reader (Haikyuu x Reader)
FanfictionSadece ev arayan bir kızdı oysaki. Nereden bilebilirdi ki, evinde yaşamaya başladığı çocuğun, ruhunu kurtaracağını?