Beğenin lütfen 😽
Elimi çeneme yaslamış, sıkıntıyla birkaç dakika sonra bitecek dersi dinlemeye çalışırken yanıma biri oturdu.
Kim olduğuna bile dönüp bakmamıştım, umrumda değildi.
Yanımda oturan kişinin bana baktığını hissediyordum ama yine de dönüp ona bakmıyordum.
Masada bana yaklaştı ve kulağıma doğru diğerlerinin duyamayacağı şekilde konuştu. "Selam Lora!"
Göz ucuyla ona baktım. Yüzü tanıdık gibiydi sanki... Kimdi ki bu çocuk?
Başımı, selam verircesine hafifçe salladım ve önüme döndüm. Çocuk tekrardan kulağıma bir şeyler söylemeye başladı.
Ona döndüm, "Kimsin sen?"
Yüzündeki gülüş birkaç saniyeliğine soldu ama sonra tekrardan gülümsemeye başladı. "Ben Kuroo. Daha önceleri de yanına geliyordum ya, konuşmak için."
Kuroo... İsmi de sanki biraz tanıdıktı, ama hiçbir zaman tam olarak çıkartamıyordum.
'Evet, işte bu o! Hatırlıyorum!' gibi şeyleri hiçbir zaman söyleyemiyordum.
Hoca, dersin bittiğini söyler söylemez eşyalarımı alarak ayaklandım.
Sınıf kapısına ilerlerken Kuroo'da hâlâ yanımda, bana bir şeyler söylüyordu.
Göz ucuyla ona baktım, sırtında gitarı vardı.
"Burası konservatuar bölümü değil." Diye mırıldandım sessizce.
"Evet, biliyorum! Seninle konuşmak için geliyorum!"
Benimle konuşmak için mi geliyordu? Ben daha kimseyi umursamadığım için, insanların isimlerini ve yüzlerini zar zor hatırlarken; bu çocuk benimle konuşmak için mi geliyordu?
Kapıdan çıkıp koridorda yürümeye başladık. Kuroo hâlâ yanımda yürüyordu.
"Salak salak işler yapma." ona döndüm, "En arkadaş olunmayacak kişiyim, emin ol."
Kuroo tam bir şey diyecekken adımlarımı hızlandırdım ve okuldan çıktım.
Otobüse binerek babam ile kaldığım eve gitmeye başladım.
Günlerdir kendime kalacak bir ev arıyordum. Babam ile yaşamak tam bir işkenceydi.
Eve girdim ve ayakkabılarımı çıkararak odama ilerlemeye başladım. Babam salondan her zamanki gibi bağırmaya başladı. "Geldin yine, yavşak!"
Adam kesinlikle ölmemi istiyordu. Ama maalesef bunu kendim yapamazdım. 'Kendisini öldürmek' anlamına gelen kelimeyi söylemek bile beni çok kötü hissettiriyordu.
9 yaşımdayken annem öldü, daha doğrusu intihar etti. Gözlerimin önünde, kendisini ipe astı.
Annem depresyondaymış, tabii ben küçük olduğum için hiçbir şeyin farkında değildim. Bana hep mutluymuş gibi davranırdı.
Annem öldüğünde babam beni suçlamaya başladı, aslında; annem ölmeden önce onunla iyi anlaşırdım.
Babam, annem öldükten sonra; annemi hep zora soktuğumu, ona zorlu şeyler yaptırdığımı, annemin benim yüzümden daha kötü olduğunu söyleyip dururdu.
Bu dedikleri doğru mu, hiçbir zaman öğrenemeyecektim.
Ne de olsa annemin mezarından çıkıp, sorularıma cevap verme imkânı yoktu, değil mi?
Odama girdiğim gibi bilgisayarımı açtım. İnsanları evlerine alan bazı kişiler oluyordu, iyilik melekleri sanki...
Birkaç gündür o siteye bakıyordum. İnsanların bilgileri orada yazıyordu, eğer beğenirsem arayıp konuşabilirdim.
Yaklaşık 1 saat sonunda birini buldum, kısaca bilgilerine baktım.
İsim: Suna
Soy İsim: Rintarou
Yaş: 24
Meslek: Voleybolcu
Fotoğrafı da vardı ama sadece göz ucuyla bakmıştım, hatta göz ucu ile bile sayılmazdı.
Her neyse, kötü biri değil gibiydi. Telefonumu elime aldım ve numarasını aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suna x Reader (Haikyuu x Reader)
FanfictionSadece ev arayan bir kızdı oysaki. Nereden bilebilirdi ki, evinde yaşamaya başladığı çocuğun, ruhunu kurtaracağını?