Jungkook üç katlı apartmanın içine girip, orta kattaki 4 numaralı dairenin ziline bastı. Yoongi'nin giyme dediği kombini giymişti ve her an heyecandan bayılabilirdi. Beklerken yerinde ileri geri sallanmaya başlamıştı ki kendinden biraz kısa ve daha zayıf olan beden kapıyı açtı. Şu an yüz yüze olduklarına inanamıyorlardı.
Yoongi karşısındaki uzun ve yapılı bedeni görünce şaşırmadan edemedi. Sadece yüzünü ve omuzlarını gördüğü için böyle bir şey beklemiyordu. Arkadaşını daha fazla kapıda bekletmemek için geri çekildi ve geçmesini bekledi.
"Hoş geldin Jungkookie. Montunu alayım. Şuradaki terlikleri giyebilirsin, senin için çıkarttım."
Jungkook montunu verip, terlikleri giydikten sonra maskesini çıkarttı ve asılan montunun cebine sıkıştırdı. İkili kapının girişinde birbirlerine bakmaya başladığı sırada yanlarına Bayan Min geldi.
"Ayol çocuklar ne dikiliyorsunuz burada. Yoongi görüştün mü Jungkook'la? Bir sarılın öpüşün. Sonra da odana geçersiniz. Ben de atıştırmalık bir şeyler hazırlarım. Hoş geldin bu arada Jungkook."
Uzun genç gülümseyip eğilerek teşekkür etti arkadaşının annesine. Sonra da arkadaşına döndü. Bayan Min de mutfağa geçmişti zaten. Şimdi, sarılıp öpüşecekler miydi? Jungkook için fark etmezdi. Hatta bunu istiyordu. Aynı düşüncelerYoongi için de geçerliydi. O yüzden ilk hamleyi yapıp kollarını Jungkook'a dolarken yanaklarını da yapılı gencin yanaklarına değdirerek öpmüştü. Fakat Jungkook daha bir hamle yapmadan geri çekildi.
Uzun genç moralini sarılamadığı için bozmayıp gülümserken Yoongi bu sefer arkadaşının elinden tutmuş ve onu odasına doğru yürütmeye başlamıştı. Odaya geçtiklerinde kısa olan, arkalarından kapıyı kapatıp, odanın ortasında dikilen bedene döndü.
"Otursana, Taehyung'da gelir birazdan. Tuvalete gitmişti de." Yoongi kıkırdayıp çalışma masasının üstüne otururken Jungkook da onun yatağına oturmuştu. "Taehyung, şu temas bağımlısı olan kuzenin, değil mi?" kısa olan başıyla onaylayıp fısıldadı.
"Shh, aramızda bu bak. Duymadın ona böyle dediğimi. Ee, nasılsın? Kolay bulabildin mi evi?"
Jungkook şu an çok utanıyordu. Evet sebep yoktu utanması için hatta Yoongi'nin söyledikleri de çok normal cümlelerdi fakat bakışları onu utandırıyordu. Yanaklarının kızarmadığını umarak -ki büyük ihtimal kızarmıştı çünkü çok feci yanıyorlardı- soruları cevapladı.
"Kolay buldum. Çok yakınmış zaten. İyiyim bu arada. Sen nasılsın?"
Yoongi de omuz silkip rahatça cevapladı. "Aynı işte. Uykum var." ikili sessiz odayı kıkırtılarıyla doldururken kapı açıldı ve içeri Taehyung girdi.
"Ya hyuung~ acıktım ben."
"Öhm, Tae misafirimiz geldi. Selam ver hadi." kuzeninin kendisine yapışmadan önce Jungkook'un burada olduğunu belirtti. Yaşça küçük olan, biricik hyungunun sınıf arkadaşını süzerken dudaklarını büzdü. Kendinden daha yakışıklı ve güçlü görünüyordu. Bunlar moralini bozsana gülümseyip baş selamı verdi. "Hoş geldin biricik hyungumun sınıf arkadaşı."
Jungkook da gülümseyip selam verirken kendini tanıttı. "Jungkook adım. Kısaca Kook'da diyebilirsin. Seninki ne?" dostça yapılan başlangıçla yumuşadı Taehyung. "Adım Taehyung, sen de bana kısaca Tae diyebilirsin." sözü biter bitmez Yoongi'nin koluna girip onu ayağa kaldırdı. "Siz acıkmadınız mı ya? Ben çok açım. Yengem mis gibi yemekler yapmıştır şimdi. Yiyelim hadi." Yoongi yerinde duramayan kuzeninin elini tutup sakinleştirmeye çalıştı. Çok hiperaktif biriydi ve ciddi anlamda Yoongi'nin tam tersiydi.
"Annem buraya getirecek zaten. Otur da sohbet edelim biraz."
Hareketlerini durdurup dudaklarını büzdü ve yere oturdu dalgalı saçlı. Beyaz tenli de, bir süredir kendilerini izleyen arkadaşının yanına oturacaktı ki kuzeni elinden çekip yere, yanına oturtturmuştu. Yoongi kalçasının acımasıyla sesini yükseltti biraz. "Siktir, götüm! Taehyung derdin ne senin?"
"Üzgünüm hyung... benim tanıma otur istedim." Jungkook, kuzenlerin tartışmasını istemediği için eğilip o da yere oturdu. Gerdin havayı dağıtmak için konuşmaya başladı. "Halın da yumuşakmış Yoongi." diyerek kıkırdadığında Yoongi de güldü. "Annemin mükemmel zevki işte."
Tae'nin de konuşmasını isteyen Jungkook ona odaklı bir soru sordu. "Ee Taehgung, senin derslerin nasıl?" buğday tenli gergince dudaklarını dişleyip hyungunun bacağına elini koydu. Dersleri pekte iyi sayılmazdı ve bunu şimdi söylemeye utanmıştı.
Jungkook'un gözü Yoongi'nin baldırındaki ele takılırken bakışlarını Yoongi'ye çıkartı. Kendisini izliyordu. Ne ara çattığını bilmediği kaşları düzeltirken tekrardan Taehyung'a döndü. "Sanırım ders muhabbetini sevmiyorsun. Peki nelerden hoşlanırsın?" küçük olan duyduğu soruyla genişçe sırıttı ve Yoongi'ye sarıldı. Hatta üstüne çıktı bile denilebilirdi. "Yoongi hyungdan çok hoşlanırım mesela. Ona dokunmayı ve onunla konuşmayı hatta onun hakkında konuşmayı bile çok severim. Sen nelerden hoşlanırsın?"
Jungkook da az değildi. İstemsizce bu konuda Tae'yle kapışmak istedi. "Yoongi'yle ders sırasında mesajlaşmaktan ve gece ona ders anlatmaktan hoşlanıyorum ben de."
Jungkook da dahil odadaki herkes şaşırırken içeri giren Bayan Min de duyduklarıyla gülümsedi. "Hadi bir şeyler yiyin, sonra devam edersiniz sohbetinize. Jungkookcum sen benimle gelir misin, içecekleri getirelim."
***
-mk şu bakış açısında kendimi geliştiricem lan. İnat ettim güzel yazacağım bir kerede
-bu fotoğrafta da Hoseok'u kırpıp bir yerde kullanırım kesin. Uzgünüm Hoseok...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Online Lesson - |YoonKook|
FanficKovid-19 sebebiyle tüm eğitim kurumları online olmuştu. Bunu fırsat bilen Yoongi de en sevdiği şeyi yaptı ve istediği gibi saatlerce yattı. Fakat son sınıfa gidiyordu ve yeni sınıf başkanları Jungkook, sınıf öğretmeninin verdiği görevle Min Yoongi'y...