4. Geçmişin Can Kırıkları

5.8K 326 298
                                    

                            Eğer yüreğindeysem,
                            ne olur sil gözyaşımı.

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian, Mark Eliyahu • Kül

                                             🔥

Hayal kırıklığı, sanırım peşimi asla bırakmayacaktı. Ben ileride yaşayabilecek olduğumuz bir ilişkinin temelleri için, kendime ondan uzak durarak eziyet ediyordum.

İçimde ona karşı büyüttüğüm tüm hisler ve bugüne kadar adım kadar iyi bildiğim imkansızlıklar tekrar kafamı sert bir şekilde çarptığım ağaç olmuştu.

Onun bana karşı duyguları olduğuna inanmak istiyordum, bana karşı hissettiği tek şey cinsel bir çekim olmamalıydı.

İrem'in telefonda bekleyen sesini duyduktan sonra cevap bile vermeden banyoya doğru yürüyüp çalmadan kapıyı açtım.
Aynanın önünde saçlarını düzelten Atlas'ın yüzüne bile bakmadan telefonu mermerin üzerine bırakıp kapıyı sertçe kapatıp odadan çıktım.

Eğer hala İrem'le bir ilişkisi varsa ve bunu benden saklıyorsa, işler o zaman hiç iyi gitmeyecekti.
Atlas'ı tanıdığım süre zarfı boyunca emin olduğum tek bir özelliği vardı.
Sadakati.

Bana karşı sadakatli olması gereken bir durum asla olmasa da, sevgili oldukları süre boyunca İrem'e en ufak bir ihaneti bile olmamıştı.
Yine birliktelerse, bana yakınlaşarak ona ihanet etmezdi.

Keşke bu cümleyi, benim sevgime ihanet etmezdi diye kurabilseydim.

Sinirimi kimseden çıkartmak istemediğim için kendimi evin bahçesine attığımda kafamı gökyüzüne kaldırdım.

Biz seninle aynı ülkede bile değildik.
Ama kalbin hep kalbimle atıyordu..

Gözlerimden düşen yaşları fark etmeksizin geçirdiğim dakikalardan sonra omuzuma biri dokundu.
Arkamı döndüğümde göz göze geldiğim Atlas, küçük bir tebessümle beni izliyordu.

"Küçüklüğünden beri aynısın, bana ne zaman sinirlensen gidebileceğin en uzak yere giderdin, yani evin bahçesine." durdu ve tebessüm edip iç çekti.
"Büyüdün Alev, ben seni sinirlendirmedim ama sen, benden gidebileceğin en uzak yere gittin."
Sözleri ucu ateşten bir ok misali kalbime saplandığında, gözlerinin içine bakacak gücüm yoktu.

"Gitmem gerekiyordu Atlas Abi, bunu sen de biliyorsun."
Cümlemin karşısında alaycı bir tavırla güldü.
"Tüm değerlerimi çiğneyip, en yakın dostumun kız kardeşine dokunduğum gün. Beraber büyüdüğüm bir kızı, babasını babam kadar sevdiğim bir kızı öptüğüm gün.
Annesini, annem gibi gördüğüm bir kızla uyuduğum günün sabahı. Gerçekten tam olarak o gün mü gitmen gerekiyordu Alev?"

-Flashback-

Dışarıda yağan yağmurun damlaları sanki kaynardı da, göğsüme düşüyordu.

Ailelerimizle birlikte Şile'ye gelmiştik fakat yağan yağmurdan dolayı hiçbir şey yapamıyorduk.
Su, ortaya çok yaratıcı bir fikir atıp yağmurda biraz gezmek istediğinde sanırım herkesin çılgın tarafı tutmuştu ve hep beraber dışarı çıkmışlardı.
O ise henüz gelmemişti, ama gelirdi.

Zaten o sadece bana gelmezdi.

Atlas'a olan hislerimi ona yalnızca 2 gün önce açmıştım.
Benim için çok zor olsa da artık yaşanması gerekiyordu.
Hiçbir tepki vermeyip beni üzmek istemediğini ve biraz kafasını toparlamak istediğini söylemişti.
Haklıydı çünkü muhtemelen ben de aynısını yapardım.

PERDELERİN ARDINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin