Bölüm 9 - Fedakarlık

28 1 0
                                    

   Gözlerimi açtığımda Yuşa yanımda değildi sanırım gitmişti derken mutfaktan sesler geliyordu. Kendimi daha iyi hissediyordum yataktan güç bela kalkarak mutfağa doğru yol aldım sonuçta benimde bir şeylerin ucundan tutmam gerekiyordu. Mutfağa vardığımda Yuşa yumurtaları kaynatmak üzere özel tasa koyarak su doldurmaya başadı. Ah yine mi yumurta? "günaydın" dedim sesim bu sefer dünden daha kararlı ve netti. Bana gülerek baktı ve saniyesinde yüzü korku ifadesini aldı ne oluyordu? "Ada gözlerin! ne oldu gözlerine?" yanıma geldi endişelenmişti " ne var gözlerimde?Yuşa sakin ol!" ovuşturdum yanıma geldi, ellerimi indirdi "dur! daha beter yapacaksın doktora gidelim çok kötü gözüküyorlar" ne doktoru? banyoya gittim bu göz meselesini benimde öğrenmem gerekiyordu. Aynaya baktığımda acı gerçekte karşı karşıya idim Gözlerimin rengi mora çalıyordu ve hafif kanlanmıştı "bir bu eksikti" bana meraklı gözlerle aynadan baktı "doktora gidelim ister.." sözünü kesitim "yo hayır doktorluk bir şey değil oluyor bazen, gözlerim bozuk o nedenle stres yaptığımda veya başka bişey olduğumda böyle oluyor psikolojik bir şey" hala korkuyordu "bu nasıl geçer peki" ona gözlerimi devirdim "bana acınası halde bakmayı keser misin tamam zombiye benziyorum ama göz damlası var onu kullanayım geçer" rahatlamıştı hafif güldü. "Ciddi anlamda zombi gibisin" elimle onu yumrukladım "acımadı ki " diye dalga geçti omzuna çarpıp odamdan ilacı aldım "yardımcı olabilirim" dedi."Yatmam gerekecek ayakta yapamazsın" salona yönlendirdi beni koltuğa oturdu, dizlerinin üstüne en kabarık yastığı koyarak başımın dahada yüksekte olmasını sağladım. "ben gözlerimi gericem sen damlayı damlat" başını salladı sağ gözümü ellerimle alttan ve üstten olarak gerdim, damla şişesini gözüme yaklaştırırken elleri titriyordu , zarar vermekten korkuyordu."istersen ben yapayım" dedim "yo hayır ben yapacağım" diyerek geçiştirdi. Gözlerime dikkatlice damlattığı damlayla gözlerimi kapadım "oldu mu? yapabildim mi?" diye sordu "evet oldu sıra solda" dedim. Sesinde hala endişe vardı. Sol gözümü aynı şekilde açtım ve damlanın akmasına izin verdim sol gözüme damlayan sıvı gözümü yakmıştı, yerimden refleks olarak oynamak zorunda kaldım "ne oldu?" ona gözümün yandığını söyleyerek dahada endişeye sokamazdım. "Hayır yok bişey damlanın yayılması için gözlerimin bir kaç saniye kapalı kalması lazım" dedim.Beklerken bir anda dudaklarını alnımda hissettim "niye böyle bir şey yaptın? " dedim beni alnımdan öpmüştü ve garipti bıraktığı his bambaşkaydı "içimden geldi" dedi masumca. Kalkmama yardımcı oldu "morluklar gitmeye başlamış" dedi "öyle mi süper o zaman" dedim. "O sarışını hiç bu kadar çaresiz görmemişsindir o her zaman güzel" diye devam ettim bana hayret edercesine baktı "benimle ilgili kararları hep ailem veriyordu bu zamana kadar ama şimdi değişti sevgilimi bile onlar seçmişlerdi ona hiç sarılarak uyumadım ben, onu kucağımda taşıyacak kadar minicik olmadı ve senin kadar doğal olmadı" bu açıklamayı bana neden yapıyordu ki "hadi üstüne bir şeyler giy üstündekiler çok ince" Birlikte kahvaltı ederken tabağımı hazır bir şekilde önüme koydu "ye" yine emir yine emir bıktım ama "kahvaltı sevm.." sözümü kesti "kahvaltı sevmediğini biliyorum ama yemek zorundasın ilaç içeceksin ve aç karnına bunu yapamazsın" ağzına bir dilim ekmek attı "benim hakkımda bu kadar çok şey bilmen beni korkutuyor" dedim gözleri bana döndü ah o mavi gözler "senin hakkında öğreneceğim çok şey var" dedi ve güldü. Çatalımı elimden aldı ve peynire batırdı ve ağzıma götürdü. Ağzımı açıp çatalın yerini bulmasına yardım ettim, çatalı geri çekti "aferin sana devam edebilirsin şimdi, yemek yedirmeleri için fazla gençsin" güldü.Kahvaltımı bu sefer biraz daha istekli yemiştim.

   Kahvaltı masasını birlikte topladık ve salona geçtik. Bana içeriden elinde bir buket papatya ile geldi. İnanmıyordum papatyalar çok canlıydı, ama onların bir gün ölecek olmaları içimi acıtmıştı. "Ha bu arada" diye ekledi Yuşa elindeki papatya demetini bana doğru uzattı, "yeni kurbanların" güldü.Yüzümü buruşturdum, papatyalar mis gibi kokuyorlardı. Üstünde bir kartvizit vardı kartviziti açtım "dünyanın en masum katiline" yazan yanına da ufak bir gülücük kondurulmuş bir buket papatya vardı kucağımda. "Teşekkür ederim" dedim ve boşta kalan elimle ona sarıldım birden fazla ileri gittiğimi farkedip geri çekildim "afedersin fazla ileri gittim" onunla uyudun Ada! daha ne kadar ileri gidebilirsin cevabını beklemeden mutfaktan su alıp salona geçtim. Buketi diğer papatyaların yanına yerleştirdim."Çok güzel gözüküyorlar, fakat günün birinde ölecek olmaları üzücü" suyu vazonun içine doldurdum "hem onları öldürüyorsun hemde onlara bakıyorsun hangisi?" suyu masaya biraz sert bir şekilde bıraktım."Senin benim papatlarımla derdin ne?" vazoyu düzeltti "bu kadar güzel şeyleri hem sahipleniyorsun, benim diyorsun, hemde öldürüyorsun neden?" sesi yükselmişti ama öfkeli değildi "bu seni ilgilendirmez" dedim benimde sesim büyük harflerden oluşuyordu artık."Bi sebebi olmalı Ada yoksa bunlara niye kıyasın" bağırıyordu bana. "Çünkü..." sabrı kalmamıştı "çünkü ne Ada çünkü ne!" ağlamaya başlamıştım hemde çok şiddetli bir şekilde "çünkü.. sadece onlar benim için herşeyi yapmaya hazırlar ve sonunda başlarına geleceği bile bile benden vazgeçmiyorlar" bu cevabı beklemiyordu "mutlu musun şimdi?" oracıkta yere çöktüm yanıma geldi .Sarıldı "Emin ol bir gün papatya katili olmaktan vazgeçeceksin ve bu senin en mutlu günün olacak"

Boş SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin