Bölüm 5- Sensizlik başa bela

81 1 0
                                    

    "Neredesin sen?" diye somurttum Sevil'e.Her zaman geç kalırdı, geç kalmaktan ve beklemekten nefret ederdim,koşarak bize doğru geldi nefes nefese kalmıştı,makyajını tam yapamamıştı ve eyelineri yamuk çekmişti,onu hiç böyle görmemiştim. "Arkadaşlar kusura bakmayın geç kaldım ya" bir yandan saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. "Neyin var senin böyle?" diyen Rıfat'a karşılık "çocuğun ismini öğrendim" dedi. "Neymiş ismi? ne söylesene" kardeş değil misiniz ne kadar erkek düşkünü çıktınız "Yuşa" bunu duyan Betül; "Yuşa mı! öyle isim mi olur ya?" Betül haklıydı o ne öyle süper kahraman ismi gibi, atılan Sevil oldu. "Hiç de bile çok etkileyici bence " bu çocuğun konusu en az üç kere dönüyordu grubumuzda, ve ben sıkılmıştım daha doğrusu hoşuma gitmiyordu. Doğal olarak "iştah açıcı konuşmanız bittiyse A bloğa gitmemiz lazım 15 dakika sonra ders başlayacak" diyen Rıfat'a katılıyordum.Koridorda yürürken Mert'in sarışını bize doğru geliyordu. Ah süper işte! bu kadar güzel olmak zorunda mısın? endamlı bir şekilde önümüzden geçerken, Rıfat'ın dahil tüm erkekler gözünü ondan alamıyordu Rıfat ve Özgür'ün ortasında bulunmamın avantajını kullanarak onları bu hipnozdan kurtarmam gerekti. En iyi arkadaşlar bunun içindir, sağ elimle Özgür'ün sol elimle Rıfat'ın koluna aynı anda cimcikledim, aynı anda sıçradılar tam isabet!  kaşlarımı çattım ve "Günaydın!" dedim.İlerlemeye devam ettik.Pis sarışın...

     Okul bu aralar beni çok yoruyordu ve yaklaşan bir çok sınavım vardı.Derslerim ortalamanın üstündeydi,aslında tembel denilecek bir başarıda değildim.Ama ortalamanın altına düşmemek istiyordum.Bizimkilerin yanından erken  ayrılıp  evime doğru yola çıktım günlerce evde tembellik yapasım vardı. Evim okula 15 dakika mesafedeydi o yüzden  yanlızca havalar bozuk olduğunda taşıt kullanıyordum . Her zamanki gibi uzun bisiklet yolunu tercih ettim.Yolu uzatsam da bu yol hem boş hemde yolun tamamı, ıhlamur sarmaşıklarıyla başından sonuna kadar uzanıyordu bu yola o nedenle ıhlamur yolu deniyordu.Mis kokan ıhlamurları koklayarak evime ulaştım.Dolaptan bir elma çıkardım, elma severdim bana gizli bir enerji verdiğini düşünürdüm.Her perşembe pazardan mutlaka elma alırdım.Kitaplığımdan yarım kalan kitabımı aldım ve okumaya başladım ama sarmayınca bıraktım okumayı, kendimi veremeyince okuduğumdan hiç bir şey anlamıyordum. Günlük ödevlerim bittikten sonra televizyonu açmamla telefonumun çalması bir oldu telefonumun zil sesinden nefret ediyorum telefon ekranımda Özgür'ün ismini gördüm ve açtım,  "efendim?" sesini duymak güzeldi. "Bir kaç elektronik eşya almam lazım, yardımcı olur musun?" hemen kabul ettim. Özgür benden başkasıyla alışverişe çıkmazdı çok kararsızdı ve ona ancak ben sabredebiliyordum. Bir keresinde Rıfat ona; "seninle alışverişe çıkacağıma diş ağrısı çekerim daha iyi" demişti diş ağrısı mı.. ah hayır alışverişi seçiyorum buluştuk ve şehrin merkesine kurulmuş, büyük elektonik eşya mağazasına girdik. "istersen ayrılalım sende başka bir şeylere bak işin bitince yanıma gelirsin" diyerek öneride bulundu. Onayladım ve kulaklıkların olduğu yere gittim kulaklığımı Nisan kırmıştı ve tekinden ses gelmiyordu. Çok acı bir şey telefonumun rengi beyaz olduğu için beyaz rengi seçtim etiketi yazmıyordu. "Pardon bakarm.." ah bir bu eksikti çarptığım adama bakmadan aldıklarımı toparlamaya çalışıyor bir yandan da özür diliyordum. Konuştukça elimdekiler sürekli düşüyordu "ben...ben özür dilerim şey etiket... soracaktım.. ben.. çarptım.. kulaklık.." Ada çeneni kapalı tut artık! kafamı kaldırdığımda elimdekileri tamamen düşürmem bir oldu. Yuşa karşımda duruyordu "sen..." dedi.Kaşlarımı çattım "sen!" dedim "bak, ben afedersin o gün çok sarhoştum ve.." sözünü yarıda keserek "kes! bişey duymak istemiyorum" kucağına aldıklarını ittirerek vicudunu geriye doğru sarstım. Yerden kulaklığımı alırken "ben cidden özür dilerim kafam iyi değildi anladın işte" yüzüne baktığımda yeşinin içinde boğulan mavi gözleriyle bana bakıyordu "bakıyorum da beni hatırlayacak kadar kafan yerindeymiş." Bu kadar etkiyelici olmak zorunda mı bu gözler? gözlerinin içine baktığımda sanki boğulacak gibi oldum öylesine derindi ki. Ada! saçmalıyorsun şu an seni öpmeye çalışan bir serserinin gözlerinden hoşlanıyorsun "kendimi affettirmeliyim sana" bana doğru yaklaştı.Bir kaç adım geri çekildim "senin affını istemiyorum, beni rahat bırak yeter" bana boş bir şekilde baktı "hadi ama yapabileceğim bir şeyler vardır mutlaka" derin bir nefes aldım. "Yapabileceğin bir şey var aslında" dedim, "nedir?" diye sordu beni gerçekten merakla bekliyordu." beni rahat bırakman ve karşıma çıkmaman, benim için yapabileceğin en mükemmel şey olacaktır" bana acınası gözlerle baktı, benden gerçekten bir şeyler beklemişti, ama neden böyle bir şey yapıyordu ki buna gerek yoktu. Gözleri dikkatimi dağıtıyordu, tam ağzımı açıp konuşacakken, arkadan Özgür'ün bana seslendiğini duydum. Elimle geliyorum işareti yaptım, Yuşa'yı gördüğü için meraklı bakışlarını üzerimden çektim ve kasaya doğru gidecekken Yuşa kolumdan tuttu.Gözlerine bakma! gözlerine bakma! "bu kadar mı yani? bir şey demeyecek misin? benden bir şey istemen gerekir" ona baktım " ne isteyeceğim ki senden? benden ne bekledin?" omuz silkti elini bana doğru tutarak parmaklarını her bir maddede açmaya başladı "hmm bir düşüneyim benimle bir yemek,veya evime davet etmem yada küçük bir öpücük" "öpücük" kelimesini üstüne basa basa söylemişti.Pis pis sırıttı, "bunlar ne şimdi? senden gerçekten bunları isteyeceğimi mi düşündün cidden?" hafif güldü "diğer kızlar hep benden bunu isterler" gözlerimi kıstım ve omuz silktim "kendini bu kadar önemli görme, bağzıları için bir şiir yeter" diyerek orayı terk ettim.Zafer hissediyordum.

Boş SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin