"Ada neyin var senin?" elinde iki tane büyük,birisi pembe birisi mavi kupalarla taptaze kahvelerle gelen Özgür'ün merakli sorusunu cevaplamam gerekiyordu. Açıklama yapmam gerekiyordu, "yok bir şey" dersem iyice şüphelenirdi bir şeyler uydurmalıydım. Kahveyi bana doğru uzattı ve yanıma oturdu. "Teşekkür ederim" hadi ama meraklı bakışlarını üzerimden çeker misin? "önemli bir şey değil" inanmadı hadi ama "evet dinliyorum seni" dedi. "Şu Yuşa denen sarışına çarptım ve elindekileri düşürdüm hepsi bu" doğruyu söylüyorum " o çocuğu hiç gözüm tutmadı ne konuşuyordunuz? nereden tanıyorsun onu? " Özgür beni öpmeye çalıştı o, ama sana söyleyemem ki "saat çok geç olmadı mı? senin gitmen gerekmiyor mu.?" Dedim konuyu değiştirmek için ama Özgür konuşmaya kararlıydı. "beni evinden mi kovuyorsun?" dedi hafif gülerek. Bir kaç saat geçtikten sonra Özgür gitmek zorunda kaldı annesinin ona ihtiyacı varmış.Özgür'ün annesi yatalak ve Alzheimer hastası. Her geçen gün daha beter oluyor Özgür'ün sadece ismini hatırlıyor, arada Özgür'ün annesine onun oğlu olduğunu hatırlatması gerekiyor. Onu uğurladıktan sonra, en sevdiğim koltuğuma kurularak televizyonda sevdiğim animasyon filmi buldum, izlemeye başladım. Aradan bir müddet geçti ve birden kapı çaldı saate baktım yediye geliyordu bana bu saatte kimse gelmezdi ki. Nisan bu saatte dışarı çıkmazdı, Özgür desem daha bugün gelmişti belkide birşeyini unutmuştu etrafa bakındım Özgür'e ait bir eşya yoktu zil hala çalmaya devam ediyordu beklesen ölür müsün her kimsen
Kapıyı açmamla Mert'i karşımda görmem bir oldu bir hışımla içeri girdi "kim o çocuk?" diye bağırmaya başladı. Ne oluyordu? anlamıyordum bir şey, kimden bahsediyordu? "kimden bahsediyorsun sen? bağırma burası yol geçen hanı değil" sinirliydi "o yeni gelen çocuktan bahsediyorum Yuşa mıydı neydi o züppeden" Yuşa ne alaka? ne oluyoruz konular benden hızlı gelişmeye başladı "Yuşa nereden çıktı ne diyorsun sen?" yerinde duramıyor salonda bir ileri bir geri volta atıyordu "yapma Ada seni bugün Serpil görmüş o çocukla aranızda ne var?" bir saniye bir saniye kıskanıyor mu bu beni?, demek sarışının ismi serpil hmm bu durumdan faydalanmalıydım aklımın bana verdiği düşünce yanlış olsada hoşuma gitmişti, onun da üzülmeye hakkı vardı. "Sanane" dedim umursamaz gibi görünmeye çalışarak. Bana döndü "ne demek sanane onunla aranda ne var? iki günlük çocukla çıkıcak kadar seviyesiz ola.." cümlesini tamamlamadan ona okkalı bir tokat attım bu ne cüret tamam elim biraz ağır olabilir tokat sesi bayağı kalın geldi, umarım canı çok yanmamıştır, neler saçmalıyorum ben bu çok ağırdı. Bağırarak devam ettim karşılık sırası bendeydi "sen beni ne sanıyorsun?" attığım tokat beni fena gaza getirmişti. "Sen beni diğer kızlarla karıştırdın galiba hem sanane benim kiminle olup olmadığımdan seni ilgilendirmiyorum bile terkedip giden sen, aradan zaman geçince karşıma çıkan sen, başka biriyle gördü diye evime gelip hesap soran yine sen, ne istiyosun bırak artık beni acı çekmemden mi hoşlanıyorsun hayatımın her bir sanıyesini aşk acısı yaşayarak mı geçireyim? dünya senin etrafında dönmüyor Mert kabullen artık o sarışına da söyle benimle uğraşmasın şimdi defol evimden" onu ikinci kovuşumdu gözyaşlarımı tutamayacak duruma geldim bana yaklaştı. Kendimi geri çektim "sana bunları yaşatmamam gerekirdi" dedi bu mu? sadece bu mu? daha fazlasını diyebilirken bu mu yani? önümden geçerek kapıya doğru ilerlerken ayak seslerini ardından kapının kilit sesini duydum ve ağlamaya başladım beni bir kaç kelime söylerek yine yanlız bırakmıştı, vazonun yanına gittim bir papatya daha kopardım bi papatyanın daha katili olmuştum.
Okula vardığımda moralimin bozuk olduğunu farkeden ilk kişi Rıfat oldu şaşırmıştım."Neyin var?" diye mesaj attı telefonuma."Yuşa ile çarpıştım ve Mert dün akşam evimi bastı" dedim ve yolladım."Bunu sonra konuşuruz" diye cevap geldi ardından. Ona bakarak kafamı salladım "Ada senin uykun mu var?" diye soran Nisan'a yanıtım bir kaç dakika geç olmuştu. "Evet uykumu alamadım" "dün yine animasyon mu izledin? " diyerek kahkaha atan Sevil'e bakışım bayağı ciddi oldu kahkahası kesildi. Anismasyon güzeldir! kim ne derse desin "izninizle ödemem gereken faturalar var" dedim ve masadan kalktım sinirimi bozmuştu."Bende senle geleyim benimde bir kaç işim var" dedi Rıfat "tamam" dedim ve ayrıldık. Fatura işini hallettikten sonra Ihlamur yolunda yürümeye başladık uzun uzun konuştuk. Sokağın sonuna doğru ilerlerken karşıdan Yuşa ve yanında hatunu belirdi ah işte süper buluşma "geri dönelim istersen" diyen Rıfat'a "hayır devam edelim" dedim Rıfat'a adımlarım eşlik etti ve karşı karşıya geldik. Hatunun yanında cüce gibi kalmıştım sinirim bozulmuştu "bakın burada kimler varmış" diyen Yuşa'ya sevgilisi eşlik etti. "Sizin gibiler buralarda mı takılırsınız" Rıfat'ın yüzü sinirden kızarmaya başlamıştı "görüyorum gözündeki morluğu geçirmek için bayağı çaba sarf etmişsin" sayı Rıfat bir Yuşa sıfır Yuşa'nın yüzü birden düştü hoşuna gitmemişti sevgilisi atladı "evet kapıya çarpmıştı doktor gereken müdahaleyi yaptı" ah sevgilisi tam bir salak Rıfat ona öyle bir vurmuştu ki en çelik kapı olsa bile öyle moraramazdı gözü halada izleri kalmıştı Rıfat'ın eli ciddi anlamda ağırdı sinirlendiğinde en sevdiğini bile tanımayabilirdi. "Bir dahakine dikkat et barların önünde sarhoş olup kızları öpmeye çalışma" Rıfat'a şaşkın gözlerle baktım cümlesini söylerken sinsi bir sırıtış attı. Bu cümleden sonra sevgilisi "ne barı? ne kızı aşkım?" ah anlatsın sana aşkısı ne kızıymış ve Rıfat iki Yuşa sıfır ve tuş kazanan Rıfaatt yüzü iyice düştü "ben sana sonra anlatacağım gidelim buradan" dedi yürümeye devam ettik "evet süperdin Rıfat böyle yeteneklerin olduğunu bilmiy..." birden Rıfat'ın çığığını duydum "Ada kenara geç!" kolumdan tuttu beni çekerken birşey sert bir şekilde çarptı ve yere yığıldım etraf bulandı. Bir saniye kan mı o? etraf karardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş Sokak
Roman pour AdolescentsGüneş bugün doğmaya üşenmiş gibiydi.Odama gelen ışık hüzmesi yüzümü tokatlarken bedenimi kaldırdım.perdeyi kapattım.Işık bana göre değildi.Hiç bir zaman güneşi sevmemiştim.Karanlık benim en iyi dostumdu. Aynada yorgun bir Ada gördüm.Gözlerim...