Bölüm 5 Sen Ağlama

32 8 12
                                    

Hatice teyze iyileşeli birkaç gün oldu. Hastaneden çıktıklarında bütün ekip Yusuf'ların evinde toplanmıştık. Hatice teyze iyileşene kadar hergünü Hatice Teyze'ye hizmet ederek geçirdik. İki kişi yemek hazırlarken diğer ikili de temizliğe girişiyordu. Bazen Yusuf'un bu evi tek başına nasıl çekip çevirdiğini anlayamıyorum. Her şeye nasıl yetişebiliyor? Hem okula gidiyor, yani bazen okulu kırsa da gidiyor, hem sınıf üçüncüsü hem evin neredeyse tüm işini yapıyor. Anlaması zor.

Sınıftaydık ve şimdiki ders edebiyattı. Edebiyat dersimize giren Murat hocamıza bayılıyorum. Gerçekten harika bir insan. Bazen kendi ailemizin bile bize inanmadığı konularda o bizi destekliyor. Onunla konuşurken bazı büyükler gibi bizi küçük görmüyor, aksine konuşurken gülümsüyor ve büyük küçük farketmeden her fikrimize değer veriyor. Onunlayken dersler çok daha keyifli.

-Evet çocuklar yerlerimize geçelim. Hadi bakalım.
Herkes yerlerine geçti ve selamlaştıktan sonra derse başladık.
-Geçen hafta da söylediğim gibi bugün hikaye konusuna geçiş yapıyoruz. İlk olarak Dede Korkut hikayelerini işleyeceğiz.
Sıraların arasında dolaşarak konuşmaya başladı hoca.
-Dede Korkut hikayeleri, Oğuz devletinin düşmanlarıyla ve olağanüstü güçlerle savaşlarını anlatan kahramanlık konulu eserlerdir. Bu hikayeler dokuz ile on birinci yüzyıllarda yaşanmıştır. Peki Dede Korkut diye biri var mıdır, biliyor musunuz?

-Hocam bakın şimdi Yağmur onun da var olmadığını söyleyecek.
Dedikten sonra bana döndü Serkan. Birden adımı duyunca afalladım. Bu çocuğun benimle derdi ne?
-Evet söylerim.
-Yaşlı başlı adama yapma bari. Adam o kadar hikayeler yazmış, Oğuz devletiyle birlikte düşmanlarla savaşmış. Mezarında ters döndü şuan.
-İyi de adam zaten yok. Mezarı da yok.
Hocanın konuşmasıyla ona döndük.
-Yağmur haklı Serkan. Dede korkut diye biri yok. Dede Korkut her hikayenin sonunda yer alan bilge kişidir. Bu hikayeler de anonimdir. Haydi şimdi sayfa otuz beşi açalım. Bir dede korkut hikayesi bulunuyor. "Kanlı Koca oğlu Kan Turalı."

Tenefüs zili çalınca bir sonraki dersimiz beden olduğu için sınıfça eşyalarımızı alıp soyunma odasına gittik. Kızlar için ayrılan bölüme gidip kıyafetlerimi değiştirmeye başladım. Açıkçası Yusuf'un bu sefer ne giyeceğini çok merak ediyorum. Yusuf her beden dersine farklı bir kılıkta gelir. Hani kıyafet balolarında giyilen kıyafetler var ya, işte tıpkı onun gibi. Geçenlerde dedektif gibi giyinmişti. Beden dersi boyunca herkesi sorguya çekti. Bir de ciddi ki sormayın. Her girdiği kılığa o kadar kolay adapte oluyor, rolünü o kadar iyi yapıyor ki gelecekte çok iyi bir oyuncu olabilir.

Üstüme yazılı beyaz bir tişört, altıma siyah bol bir eşofman giyindim. Tişörtü eşofmanın içinde yada üstünde tutmak konusunda kısa süreli bir kararsızlıktan sonra içine koymaya karar verdim. Neşe herzamanki gibi çok güzel gözüküyordu. Paçası ve beli lastikli koyu yeşil eşorfmanın üstüne kısa beyaz bir tişört giyinmişti. İkimizde hazır olunca birlikte spor salonuna gitmeye başladık. Oturma yerlerini işaret ederek konuştum.

-Dün akşamki pepe günü çok iyiydi.
-Evet ya çok eğlenceliydi.
-Pepenin tüm bölümlerini izlemişizdir herhalde. Son kısımlar bende karanlık.
-Hepiniz sızmıştınız. Sona ben kaldım. Bende televizyonu kapatıp uyudum zaten.
Kıkırdayayak konuştu.
-Salonun her yerini biz kaplamıştık.
Bende kıkırdadım.
-Hakikaten ya.
O sırada el çırparak beden hocası gelmeye başladı.
-Hadi gençler. Toplan, toplan.

Spor salonunun etrafına dağılmış olan sınıf hocanın komutuyla toparlanıp sıraya geçmeye başladı. Neşe ve ben de kalkıp sıradaki yerlerimize geçtik.
Sınıf başkanı Açelya rahat hazır ol komutlarını yaptırıp hocaya döndü.
-Hocam birtek Yusuf eksik.
Derken Gri tavşan tulumuyla zıplayarak gelen Yusuf'u gördü. Tavşan olmuş. Üstelik kulakları ve burnu da var. Birde elinde havuç var.
-Eksikti ama geldi. Tamız hocam.

Sonradan KahramanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin