Bölüm 8 Yaralı Yusufcuk

16 4 56
                                    

-Açmıyor.
-Nerede bu çocuk.
-Her zaman haber verirdi.
-Okulun içinde de olabilir.
-Evet olabilir.
-Okulun etrafını mı arasak?
-Arıyalım. Hepimiz farklı bir kata bakalım. Ben tuvaletlere ve üst kata bakarım. Sevgilim sen bu kata, güzellik sen de alt kata bakarsın.
-Olur. Alt katla birlikte bahçeye de bakarım.
-Her sınıfa bakın herkese de sorun.
-Hadi dağılalım. Bulan diğerlerine mutlaka haber versin.

Hepinizin tahmin edebileceği gibi Yusuf kayıp. Her zaman gideceğinde haber veren Yusuf, bu sefer habersiz kayboldu ortalıktan. Endişelenmeli miyim bilmiyorum açıkcası yada kim için endişelenmeliyim? Muhtemelen yapacağı plan için hazırlanıyor ama hem derse girmeyip hem haber vermemek Yusuf'luk birşey değil. Yine de umarım o da etrafındakiler de iyidir.

Merdivenlerden inip bahçeye vardım. Görünürde yoktu. Sağa sola giderek gözüme kestirdiğim herkese Yusuf'u sordum. Her seferinde aynı cevabı aldım, "Bilmiyorum, görmedim." Ne Neşe'den ne de Arel'den haber var. Büyük uğraşlar sonucu sonunda istediğim cevaba ulaştım.
-Birkaç kişiyle beraber şu tarafa gitmişti.
Yusuf'u bulmak üzere olmanın heyecanı kapladı tüm bedenimi. Kocaman gülümsedim.
-Teşekkürler, çok sağol.
Dedim heyecanla. Sonunda buldum deliyi. Lahmacunu ben kazandım.

Hemen çocuğun gösterdiği yöne koştum. Etrafa bakınırken kimsenin olmadığı yerde duvar tarafında Yusuf'u gördüm ama onu görür görmez kafamdan kaynar sular aktı. Yüzümdeki gülümseme yok olurken içimi korku kapladı. Ona doğru bir adım attım. Yerde kanlar içinde yatıyordu.

-Yu-suf?
Benim bile duymakta zorlandığım sesim beni harekete geçirmeye yetti. Yusuf'a doğru koştum ve yere çöktüm. Yavaşça karnından çıkıp kıyafetine bulaşan kana dokundum.
-Yus-Yusuf! Yusuf iyi misin?
-Endişelenme iyiyim, merak etme.
-Ne iyisi? Kan var Yusuf. Karnın kanıyor.
Sesim titriyordu.
-Dur ben Neşe'ye haber vericeğim. Tamam mı? Hemen onları arıyacağım şimdi. İyi olacaksın.
Cebimden telefonu çıkarıp Neşe'yi aramaya çalıştım ama titreyen ellerim beni çok zorladı.
-Neşe bahçenin hayalet bölgesine gelin! Hocayı da çağırın çabuk!
-Ne oldu, iyi misin? Yusuf'u mu buldun? O iyi mi?
-Sadece gelin!
Telefonu kapatıp Yusuf'a döndüm. Elini tutup gözlerine baktım.
-İyi misin? Canın yanıyor mu?
-İyiyim merak etme. Patlamış bir bomba gibiyim.
-İnsan bu durumda bile nasıl şaka yapabilir?
O sırada hoca Neşe ve Arel'i gördüm bize doğru koşuyorlardı.
-Ölmedi de bana!
Diyerek geldi Arel. Hepsi kan ter içinde kalmıştı. Yusuf'u görünce raharladı.
-Oh ölmemiş.
Yusuf'un kısa kahkahası canı yandığı için iniltiyle sonlandı.
-Arel tişörtünü arkadaşının yarasına bastır ben de ambulansı arıyorum.
Ambulansı unuttum! Hoca olmasa aramıcak mıydım? Aptal ben!
Hoca ambulansı aradı, ardından Arel'in yerine geçti. Neşe ağlıyordu. Arel Neşe'ye sarılmış Yusuf'a bakıyordu.

-Yusuf, iyi olucaksın değil mi?
Ben endişeyle Yusuf'un saçlarına dokunurken o sıcacık gülümsüyordu.
-Ne zaman kötü olduğumu gördün?
Aslında birkaç kez ama herneyse.

Karnından kan çıkıyor ve ben burda hiçbirşey yapamıyorum. Onu kaybedicek gibi hissediyorum ve bu beni çıldırtıyor. Yusuf'un hayatı ambulansın hızına bağlı ve ambulansa yol vermeyenlerle karşılaşma ihtimali beni daha da kızdırıyor.

-Dinle, çok zaman geçirdik seninle ama vasiyetimi yazma vaktim olmadı hiç.
-Vasiyet mi? Nerden çıktı o ya? Ne saçmalıyorsun?
-Sus bakayım ne güzel havaya girmişim bozma beni. Beni iyi dinle evlat. Bebekteki yazlığımı, Eybekteki yüz milyon liramı reytingi düşük dizilere veriyorum. Üsküdar'daki ipek ve baharat yolumu... Aaa!
O sırada hoca yarasına tişörle baskı yaptığından dolayı inledi.
-Hocam napıyonuz ya?
-Yardım ediyor sana Yusuf!
-İyi tamam. Üsküdar'daki ipek ve baharat yolumu Osman oğullarına, Ağrı dağındaki sarayımı evsizlere bağışlıyorum. Evimde zulaladığım dört koli çilekli sütün bir kolisini sana, iki kolisini Arel ve Neşe'ye hediye ediyorum. Kalan bir koli çilekli sütü de mezarıma dökmeniz vasiyetimdir.
-Dur bir dakika evinde çilekli süt mü zulalıyorsun.
-O kadar şey anlattım, gerçekten buna mı takıldın?
-Bu daha olası geldi.
-Çocuklar, ne saçmalıyorsunuz Allah aşkına?

Sonradan KahramanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin