19.Aşkım için

368 27 31
                                    

Rüzgara sahilin karşısındaki Mahmut'u gösterdiğimde o masmavi gözlerini pür dikkat açarak Mahmut'a bakıyordu. Mahmut ise adamlarının koruma kalkanı içerisinde o pis sırıtışını yapıyordu. Mahmut ölmemişti. Sevinmelimiydim üzülmelimiydim bilmiyordum. Çünkü o ölseydi başım belaya girebilirdi. Ama bu sefer ölmediği için Rüzgarla benim başım derde girmişti. Bu düşünceler beynimde dolaşıp, kıpırdamadan Mahmut'a bakarken Rüzgarın;

"Mahmut!"

diye bağırmasıyla kendime geldim. Ne olduğunu anlayamadan Rüzgar yanımdan ayrılıp hızlıca sahilin karşısındaki Mahmut'a doğru koşmaya başladı. Daha Mahmut'u görür görmez bu kadar öfkelenmesi hiç iyiye işaret değildi. Bende Rüzgarın peşinden koşmaya başladım. Koşarken de;

"Rüzgar dur!" diye bağırıyordum. Fakat Rüzgarın beni dinlediği söylenemezdi. Sahilin karşısına gittiğimizde Mahmut yoktu. Adamlarıyla birlikte gitmişti. Rüzgar sinirlenerek yolun ortasında bağırdı. Ben ise korkudan hiçbir şey yapamıyordum. Rüzgara sinirliyken bir şey demek imkansızdı zaten. En iyisi onun sakinleşmesini bekleyip öyle konuşmaktı. Yavaşça banklardan birtanesine oturdum. İki dakika sonra Rüzgarda yanıma oturdu.

"Ölmemiş şerefsiz." dedi Rüzgar.

"Sinirlenerek bir yere varamazsın Rüzgar. Peşinden koştunda ne oldu? Bak seni görünce hemen kaçtı. Kesin planları var ve yakında bunları uygulamaya başlayacak."

dedim ve ağlamaya başladım. Rüzgarın karşısında ağlamayı sevmiyordum. Çünkü ben ağladıkça o daha da üzülüyordu. Her ne kadar acı hissetmesede benim ağlamamla yaşadığı duyguyu anlayabiliyordum. Bu yüzden elimle gözyaşlarımı silerek ona doğru zar zor gülümsedim.

"Ben de boş boş konuşuyorum işte. Sen beni dinleme. Bizim aşkımıza karşı hiçbir şey yapamaz o pislik."

dedim ve ona sarıldım. Rüzgar ise beni kollarının arasına alarak daha da sıkı sarıldı.

"Bu güzel günün böyle bitmesine izin vermemeliyiz. Hadi eve gidip kahvaltı yapalım. Daha iğnemi yapmadım." dememin ardından Rüzgar elimden tuttu ve ;

"Bencede. Hadi gidelim." dedi ve sahile gidip eve doğru yürüdük.

Rüzgar evin kapısını açıp direk eve girmişti. Bana yaptığı süpriz çok güzeldi, ama bir bayana önceden yol vermesi gerektiğini hala kavrayamamıştı. Odama girip iğnemi yaptıktan sonra salona geçtim ve kendimi direk koltuğa attım. Rüzgarın;

"Hadi kahvaltı hazır."

demesiyle koltuktan kalkıp masaya oturdum. Rüzgar çayları doldurup karşıma oturmuştu. Fakat hiç konuşmadan tostunu yemeye başlamıştı. Mahmut'u görmemiz hemen moralimizin bozulmasına yetmişti işte. Bir insan nasıl bu kadar kötü olabilirdi ki. Sessizliği bozmamak için bende konuşmadan çayımdan içiyordum ki Rüzgarın telefonuna mesaj gelene kadar. Rüzgar masanın üzerindeki telefonunu alıp mesajı okuyordu ve bende merakla Rüzgara bakıyordum. Mesajı okurken sinirlendiğini anlayabilmiştim. Daha fazla dayanamayarak;

"Mesaj kimden?"

diye sordum. Rüzgar ise masadan kalkıp telefonunu cebine koydu ve;

"Benim gitmem gerek. Eve gelince konuşuruz." dedi ve yanıma gelip yanağımdan öptü. Hiçbir şey dememe izin vermeyerek kapıyı açıp hızlıca evden uzaklaştı.

-Rüzgardan-

Mahmut şerefsizinin yanına gidiyordum. Bana ve Esleme yaşattıklarının acısını çıkartmaya gidiyordum. Kendi ayağıma gelmişti ve hatta mesaj atmıştı. Mesajda adresini tam olarak yazmıştı. Mahmutla yüzleşmeye gidiyordum. Caddeye geçip bir taksi çevirdim ve Mahmut'un verdiği adrese doğru yola koyuldum. Taksinin beni indirdiği yer bizim eve oldukça yakın bir yerdi. Kendine yine sığınacak bir yer bulmuştu. Hızlıca binanın içerisine girdim ve sertçe kapıyı açtım. Kapıyı açtığım anda Mahmut ellerini takım elbisesinin içerisine sokmuş o iğrenç gülümsemesiyle bana bakıyordu. Daha fazla kendime hakim olamadım ve Mahmuta bir yumruk attım. Fakat adamları iki elimden tutup beni engellemeyi başarmışlardı.

ŞİMDİ VE DAİMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin