6."Gitme"

847 82 41
                                    

Odama girdiğimde yarın için bilekliklerimi düzenledim ve çantama koydum. Çünkü yarın Rüzgar beyefendinin değerli arkadaşları geliceği için 24 saat pazarda bileklik satmaya bile razıydım. Aslında bu beni ilgilendirmiyordu. Sonuçta onun evi onun kararları,onun hayatı ama sorun bu değildi ki. Sorun benim Rüzgara sinir olmamdı. Şu an odamdan hiç çıkmasam daha iyiydi benim için , çünkü şimdi odadan çıkarım bana laf çarpıtır felan hiç Rüzgarla uğraşamazdım. Ama odadan yinede çıktım. Rüzgar koltukta oturmuş küçücük ekranı olan televizyondan dövüş izliyordu. Bende dayanamayıp;

"Sen çok meraklısın herhalde dövüşlere yani vurdulu kırdılı şeylere."

"Hıı "diye bir cevap verdi bana. Dikkatini televizyona verdiği için bana -hıı- diye bir cevapla geliyordu. Kendimi tutamayıp ;

" Bu takozdan dövüş izlemek zevklimi oluyor ?" dedim ve dememin ardından bana bakarak ;

"Senin derdin ne ? Acaba senin o küçük evinde televizyon var mıydı? İstersen biraz daha açıyım yani böyle bir takoz bile var mıydı ? Hem sen odana girsene ya da başka bir şeylerle uğraşmayı dene benimle değil."

Dedi ve tekrar televizyona gözlerini dikti.

"Tam sana yakışacak laflar söylüyorsun gerçekten. Hem sen evimin depozitosunu almasaydın şu an senin takozuna biraz daha açıyım istersen televizyonuna laf atmazdım. Seninlede uğraşmazdım. Hem asıl sen kendine bak be. Benimle uğraşan sensin. Ben zaten bulaşık yıkamak için çıktım odadan. Sana çok ta meraklı değilim."

Dedim ve bulaşıkları köpüklemeye başladım. Rüzgar bana sinir oluyordu. Hatta benden nefret ediyordu. Ama duygular karşılıklıydı tabi bende ona sinir oluyordum. Ama artık o bana bir şey söylemedikçe onunla konuşmayacaktım. Çünkü Rüzgarla doğru düzgün konuşulmazdı. Bulaşıkları yıkadıktan sonra tabakları dolaba koyarken Rüzgarın -bunlara sakın dokunma - dediği tabakların çok tozlu ve pis olduğunu farkettim.Bunlar Rüzgar için çok önemliydi demekki. Dolabın içinden tabakları çıkardım ve köpüklemeye başladım. Rüzgar sanki dövüşün içindeymiş gibi pür dikkat televizyona bakıyordu ki elimdeki tabağı yere düşürene kadar...

"Olamazzz!" diye bağırdım ve Rüzgar hızlıca yerinden kalkıp;

"Ne yaptın sen? Sana bunlara dokunmayacaksın demedim mi ben."

Çok sinirli gözüküyordu. İtiraf ediyorum sinirli hali bile çok iyiydi.

"Ya çok özür dilerim Rüzgar. Valla isteyerek olmadı, çok tozluydu bende temiz olsun diye yıkayayım dedim.Çok özür dilerim."

"Yaa demeee deme anladın mı kızım bana hiçbir şey deme."

Dedi ve hızlı adımlarla kapıyı açıp dışarı çıktı. Aptaldım ben, resmen aptal. Dokunma dediği şeylere hangi akılla dokunmuştum ki. Bende Rüzgarın peşinden koşarak ;

"Rüzgaarr ya bir durur musun ?"

Dedim ve kolundan tuttum.

"Nereye gidiyorsun ? Çok özür dilerim."

Ellerini saçının arasından geçirip ;

" Eslem bak gelme peşimden. Bak kalbini kırıcam git."

(Sanki hiç kalbimi kırmamış gibi)

"Gitmicem. Nereye gidiyorsun? Bak bende çok kuvvetli bir yapıştırıcı var gerçekten, bileklik yaparken kullanıyorum. Onunla yaparız olur mu? Çok özür dilerim yaa. "

Dememin ardından Rüzgar gözlerimin içine baktı hiçbir şey söylemeden. Bende onun o mavi gözlerine kısa süre baktıktan sonra başımı öne eğdim ve ;

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Ne söylememi bekliyorsun?"

" Bilmem. Tamam gel tabağı yapıştırıp düzelttikten sonra giderim. Hem artık daha fazlada başın ağırmaz. Borcunu da öderim zamanla. Söz. İzci sözü hemde."

Dedim ve bana cevap vermeden geri döndü bende onun arkasından yürüdüm ve eve geldik. Eve girdikten hemen sonra yerdeki kırık tabağı alıp;

"Hadi getir yapıştırıcıyı"

Dedi ve bende odama gidip hemen yapıştırıcıyı aldığım gibi Rüzgara uzattım ve yanına oturdum. Yapıştırıcıyı alıp tabağın kırık bölümüne sürmeye başladı. Ama ben onu izliyordum. Rüzgar hakkında yanılıyormuydum acaba. Bazen çok gıcık,kötü,ukala biri gibi oluyordu. Bazende ne biliyim iyi,kendi halinde biri gibi .

"Oldu heralde bu?" dedi Rüzgar.

"Evet oldu işte. Bana güvenmelisin. Eskisi gibi oldu."

Dedim ve hiçbir şey söylemedi. İkimizde öylece oturuyorduk sessizce. Ama ben kalktım ve odama gittim. Zaten az eşyam olduğu için hazırlanmam uzun sürmedi.Odanın kapısını açtığımda Rüzgar gözlerini bana dikti ve hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı.

"Her şey için çok teşekkür ederim Rüzgar. Beni evine aldığın için. Tekrar özür dilerim. Borcunu ödeyeceğim en kısa zamanda."

Dedim ve yine masmavi gözleriyle gözlerimin içine baktı. Evet doğruyu söylemek gerekirse bakışları çok etkileyiciydi.

"Hoşçakal." dedim ve kapıyı açtım. Tam dışarı çıkacakken;

"Gitme." dedi Rüzgar. Ben şaşkınlıkla arkamı dönüp;

"Efendim?"

Rüzgar hafifçe gülümsedi. Hafifçe gülümsemesine rağmen yanağındaki gamzesi belli oluyordu. Yani gülmek ona çok yakışıyordu.

"Gidemezsin işte. Borcunu ödemeden nereye gidiyorsun?. Borcunu ödeyeceksin."

"Burda kalmadanda ödeyebilirim parayı."

"Nerde kalıcaksın peki?" dedi ve ben dudağımı ısırdım ve başımı öne eğdim.

"Gitmeyeceksin." dedi ve kolumdan tutup kapıyı kapadı.

"Hadi geç oldu. Sende gir odaya uyu."

"Konuşmayacak mıyız?"

"Çenen biraz dinlensin. Yarın konuşuruz her şeyi olur mu?"

Dedi. Resmen bana geveze demişti. Ama ilk kez Rüzgarın bana -çenen biraz dinlensin- yani geveze demesi hoşuma gitmişti.

"Olur tabi. İyi geceler" dedim.

"Sanada iyi geceler."

Dedi ve odasına girdi. Şaşkındım. Şaşkınlıkla odama girdim ve bavulumu yere koydum. İğnemi yapıp yatağıma uzandım. Bugün çok farklıydı. Yorgun hissediyordum kendimi. Gözlerimi kapadım ve uyudum.

ŞİMDİ VE DAİMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin