18. Papatya

498 26 34
                                    

Rüzgar ellerimi sımsıkı tutuyordu. Adımlarımız hızlıydı. İkimizde bir an önce eve gitmek istiyorduk. Olanları hafızamızdan silip,sadece bu iki günü unutarak hayatımıza devam etmek istiyorduk. Ama ben unutacağımı sanmıyordum. Mahmutu öldürmüş olabilirdim. O tetiğe basmıştım ve bu gerçekleri değiştirmiyordu. Adımlarımı yavaşlatarak bir anlığına yolun ortasında durdum. Rüzgar ise gözlerimin içine bakarak;

"Ne oldu?" dedi. Sorusuyla ellerini sımsıkı tuttum.

"Rüzgar ya Mahmut ölmüşse?"

"Korkma Eslem. Mahmut ölmüşse,dünya bir pislikten arınmış olur. Eğer ölmemişse adamları gelip onu kurtarmışlardır zaten."

"Katil oldum Rüzgar."

"Hayır! Saçmalama. Ben hep senin yanındayım, merak etme hiçbir şey olmayacak."

Rüzgar cümleleriyle o kadar rahatlatmıştı ki beni. Tek bir kelimesiyle bile bana güven veriyordu. Ellerimi ellerinden ayırarak ona sımsıkı sarıldım. Rüzgarın ellerini belimde hissedebiliyordum.

"Seni seviyorum Rüzgar. Beni hiç bırakmayacaksın dimi?"

dedikten sonra ellerimi omzundan çekerek ellerini tuttum.

"Tabikide bırakmayacağım. İstesemde bırakamam ki zaten. İnsan sevdiğini bırakıp gider mi?"

"Gitmez tabi. Ama birbirimize şu an burda söz verelim."

Dedim. Rüzgar ise hem ellerimi tutuyor hemde kafasına öne eğerek gülümsüyordu. Gülümsedikçe de gamzesi belirginleşiyordu.

"Rüzgar hadi. Seni bırakmayacağıma söz veriyorum. Ne kadar zor durum olsada birlikte atlatcağımızada söz veriyorum."

"Bende söz veriyorum prenses. Hem de izci sözüüü.."

Diyerek gülümsemeye başladı. Ama hissedebiliyordum. Rüzgar bile bu olanlar karşısında zorla direniyordu. Ona güven vermek isteyerek istemsizce bende gülmeye başladım. Bi anda yüzümü ellerinin arasına aldı ve alnımdan öptü. Kulağıma doğru fısıldayarak;

"Seni çok seviyorum. Ölümüne seviyorum yani. Ama şimdi evimize gidelim ve sarılarak uyuyalım. Burdan bir an önce uzaklaşalım." dedi.

"Ölününe seviyorum yani derken? Ya sen bu sözleri nerden buluyorsun ?"

"Nerden buluyorsam buluyorum. Sen bunları düşünme."

Rüzgarın elini sımsıkı tuttum ve eve doğru tekrar yürümeye başladık...

Evin önüne geldiğimizde ikimizde duraksadık. Şu an tek istediğim şey hemen eve girip Rüzgarla vakit geçirmekti. Buna ihtiyacım vardı.Rüzgar elimi bırakarak kapının kilidini açtı ve eve girdik. Eve adımımı atar atmaz burayı ne kadar özlediğimi farketmiştim. Rüzgar bana hiçbir şey söylemeden direk banyoya girdi. Odundu işte odun. Hiçbir zamanda odunluğundan vazgeçmeyecekti. Ama ben onu bu haliyle seviyordum. O kadar yorgundum ki ayakta duracak halim bile yoktu. Odama girip kapıyı yavaşça kapattım ve kendimi yatağımın üstüne attım. Kafam o kadar karışıktı ki. Mahmutu vurmuştum ve hatta öldürmüş bile olabilirdim. Bu korku bana hayatım boyunca yetebilirdi. Eğer Mahmut ölmemişse Rüzgar ve benden intikam almak için her şeyi yapacaktı. Bundan adım kadar emindim. Ama şu anlık bunları düşünmek istemiyordum. Sadece sabaha kadar Rüzgara sarılarak uyumak istiyordum. Bu yüzden küçük dolabımdan mor bir tişört ve siyah bir şort çıkardım. Odamın kapısını açıp salona geçicektim ki Rüzgarın sadece alt kısmında havlusuyla, ıslak saçları ve muhteşem vücuduyla bana bakıp gülümsediğini farkettim. Gözlerimi bir an gözlerine odaklayarak ;

"Nihayet çıkabildin."

dedim. Rüzgar ise bu kadar kötü geçen günün ardından hala yanağında belirginleşen gamzesiyle bana gülümsüyordu. Bu yüzden dayanamayarak elimdeki kıyafetlerimi koltuğa fırlatıp nemli suratına bir öpücük kondurdum. Islak saçlarını elimle dağıtarak;

ŞİMDİ VE DAİMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin