X

11 5 0
                                    

Kafeteryadaki felaketten sonra Wooyoung biyoloji dersinin gelmesini ve San'la çalışmak fikrini istemiyordu.Bu gün ödevin son günüydü ve ders çıkışı San'ım evine gidip çalışmalıydılar.Wooyoung aslında ders çalışmaktan ve San'la komiklikler yapmaktan zevk alıyordu.Sadece bugünkü kafeterya olayı damarlarında endişe kanları akmasına sebep oluyordu.İçinde dolup taşan öfkesinin nedenini bile bilmiyordu.

Bu öfke tüm gününü zehirlemiş, yanına gelen herkesi kurbana çevirmiş ve ağızlarda ekşi tat bırakmıştı.Bu durum San'ın gözünden kaçmamıştı. Sınıfa girer girmez Wooyoung'un yüzünün asıklığını farketmişti, tıpkı ilk dersdeki gibiydi.Sandalyeyi çekerkenki işkenceleri, birbirlerine sokuci laflar söyleyerek anlaşmaya çalışmaları vs. Wooyoung bu tavrını San'dan uzaktan bile belli olan sahte gülüşlerle, kaçamak bakışlarla gizlemeye çalışsa da, San Wooyoung'un kanını çeken şeyin ne olduğunu merak ediyordu.

Wooyoung'a elinden geldiğince yardım etti ve ders bir göz kırpımında bitti neredeyse.Wooyoung'un tavrıysa hala aynıydı.Ölüm sessizliğinde ikisi de toplanıp çıkmaya hazırlanırken, San ne olduğunu hala merak ediyordu.Artık arkadaşlardı, ozaman neden San'a ne olduğunu söylemiyordu?Belki de San bu yeni arkadaşlık işine biraz yabancıydı ve fazla tepki veriyordu.Ama kafeteryada tüm gün sessiz olması gibi Wooyoung'a ters hareketler görüyordu.Belki de Seonghwa'ya fazla odaklanmıştı ve ne olduğunu farketmemişti.Belki de-

"Merhaba, dünyadan San'a???" Az kalsın burnuna dokunacak derecede yakın sallanan elle düşüncelerinden ayrıldı. "Yine dışlandım galiba." Wooyoung farketmeden gün boyu hoşnutsuzluğunun sebebini açıklamıştı.
"Evet. Ödevi yetiştirmek istiyorsak geceden önce eve varmalıyız." Wooyoung kıkırdadı, keyfi yükselmişti.Seonghwasız, San'la tek başına zaman geçirmek ona iyi gelmişti.

Eve yürümeye başladılar.Daha önce gitmedikleri yönden gidiyorlardı, ve Wooyoung sokakların güzelliğiyle büyülenmişti.Öğle güneşi ağacın dalladı arasından parlıyor, üstündeki yeşil yapraklar güzellik katıyordu.San'ın hep bu yoldan gelip gelmediğini merak etti. Onu sakin sokaklarda vuran güneş ışınlarının saç tutamlarını daha gözalıcı gösterirken hayal etti.

"Bu sabah neden üzgündün?" San sessizliği ikisinin de içini boşaltacağı bir soruyla bozdu.Sorunun bodoslama olup olmadığından emin olamazken, Wooyoung da kendisinin bile sebebini bilmediği şeyi nasıl açıklayacağını düşünmeye başladı.Tek diyebileceği San'ı Seonghwa'yla konuşurken görünce kıskandığı olabilirdi ki, bu da onu kaçık gibi gösterirdi.

"Eğer sorun benim yüzümdense söyle lütfen. Bu arkadaşlık işinde yeniyim ve neler yapacağımı bilmiyorum." Söyledi San elini boynuna götürürken, sakin görünmeye çalışıyordu. "Hayır! Düşündüğün gibi de-" kendi lafını kesti daha sonradan pişman olacağı bir şey söyleyerek. "Seonghwa'yla kavga etmiştim sabah, bu yüzden kötüydüm.Sana söylemedim çünkü arkadaşsınız." Yalan söyledi.San şüphelenmişti.Neden Seonghwa'yla kavga etsin ki? Ne zaman kavga etti? Tüm gün onlarlaydı.

Çok sorgulamadı. "Öyle diyorsan öyledir. Daha iyi misin?" sordu Wooyoung'dan dürüst cevap beklemekten vazgeçerek. Gülümsedi. " "Evet. Hadi yoksa ödevi yetiştiremeyeceğiz." diyerek San'ı doğru olduğunu umduğu tarafa doğru çekiştirdi.
Ne zamandan beri Wooyoung okumaya bu kadar hevesli olmuştu? Umursamadı. Artık sadece ikisi vardı. Boş sokakta cırtlak sesleriyle katılarak gülen iki genç.Evren ikisi için bir yer ayırmıştı sanki, bir anlık görünmez hissettikleri küçük bir köşe.Onları kimse ayıramazdı artık. Sadece ikisi, tepedeki güneş ve evren vardı.

Lucifer| woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin