Wooyoung'un fazladan biyoloji dersi vardı.Bu arkadaşlarıyla eğlenmek yerine, vücut bulmuş 'şeytanla' bir saat geçirmek demekti.'Arkadaşlarıyla vakit geçirmek' onun için herzaman öfke dolu olduğu kırmızı kafalı çocuk hakkında uzun monologlar söylemek, arkadaşlarına yakınmak demekti.Kenardan izleyen herkes onun bu tavırlarının arkadaşlarını sinirlendirdiğini görebilirdi.Wooyoung bu taktiği San'a da uygulamaya karar verdi.
Sınıf odasına geldiğinde San çoktan yerini almış oturuyordu.Bu San için alışıldık bir durumdu, çünkü derslerini fazlasıyl önemsiyordu.Wooyoung tüm bu derslerin uzaması fikrini saçma buluyordu ve bu San'a olan nefretini daha da artırıyordu.Gönülsüzce, sandalyeye yaklaştı, ilk günkü kadar sinirliydi tavırları.
"Birileri beni gördüğüne mutlu olmuş." San ironiyle söyledi gözlerini çocuğa dikerek. Wooyoung birkaç küfür mırıldandı San hala gülerken."Son görüşümüzden bu yana bir şeyler çalıştın mı?" bu sefer ciddi tonla sordu. "Hayır." Hayır mı? Tanrım,açıksözlü olmayı keser misin. "Pekala, yalnız çalışamıyorsan daha fazla görüşmekten başka şansımız kalmadı." hiç bir duygu belirtisi olmadan cevapladı, ama San ne yaptığını çok iyi biliyordu.Malesef, Wooyoung'un da planları vardı.
Öfkeliydi. San Wooyoung'un ona karşı nefretini avantaja mı çeviriyordu? Sırf çalışmak için mi? Küçümsenmiş hissetti.Hiç bir konudan haberi olmayan biri için San'la çalışmak mental açıdan insanı dibe sürüklüyordu.Kendi sorumsuzluğu yüzünden bu haldeydi, ama kimin umrunda? Tabi ya, neden umursasın ki.
"Ya kabul etmezsem?" cesaretini topladı Wooyoung. San kadar zeki birinin bile onun baş edemeyeceğini biliyordu. Sonuçta San onu zorla çalıştıramaz ve ya her gün kütüphaneye getirtemezdi ya. "Bende numaran olduğunu unutuyorsun, Jung. Cevap verene kadar kafanı şişiririm."
Bunu beklemiyordu.Cevap fazla sade ama mantıklıydı ve San'ın onunla baş edebileceğini hesaba katmalıydı artık. Verecek cevap bulamadı. Bunca yıldır biriktirdiği espirili cevapları ve kendinde güvenen davranışları aklının bir köşesinde bulunmamak üzre kaybolmuştu.Wooyoung'un ağzı açık, donmuş halini birkaç dakika izledikten sonra, San işine geri döndü.
"Peki, okuldan sonra bir saatlik buluşmaya ne dersin? İstersen evimde görüşebiliriz, ailem evde olmaz genelde ve kütüphaneden daha rahattır." biraz önceki olay yaşanmamış gibi masumca sordu.
Wooyoung'un geçirdiği şaşkınlığı kelimeler tarif edemiyordu. San'ın biraz önceki anlaşmazlıktan sonra olan tavırları tamamen normale dönmüştü.Bu sessiz çocukla nasıl kavga edebilirdi ki?"Tabi, adresini yazarsın bana." yanında oturduğu çocuk hakkındaki merakına yenik düşerek cevapladı.San hakkında bilmesi gereken onu rahatsız eden bir şey vardı sanki.Herkes San'ın öfkeli biri olduğunu biliyordu, ama şimdi neden süt dökmüş kedi gibiydi? Sabırlı ve soğuk biri olduğunu biliyordu, ama neden Wooyoung'a karşı sıcak ve yakındı?Düşünceleri sel gibi kafasında yükseliyordu.Kafası karışık, düşüncelere dalmışken San'ın ona bir şeyler anlattığını farketmiyordu bile.Sesi daha çok arkaplanda çalan melodik bir şarkl gibiydi.
"Ve- söylediğim şeyleri dinliyor muydun?" San'ın sesi onu düşüncelerinden sıyrılıp, gerçekliğe getirdi. "Ben-tabi ki dinliyordum!" sesi yalan söyleyen çocuk sesi gibiydi.San elini yüzüne götürüp arkasına yaslandı, inanmışa benzemiyordu. "O zaman neden bahsediyordum, Jung?" San'ın sesi damarlarına saplanan bıçak gibi hissettirdi Wooyoung'a. Seni küçük..
Zilin çalmasıyla tüm düşüncelerinden ve yaşananlardan sıyrılmıştı.Yanındaki çocuk kitaplarını toplamış, çantasını geniş omzundan geçirirken son sözünü söyledi. "Adresimi sana mesaj atacağım. Saat beşte. Gecikme, Jung." ve gitti.Hayali bir gölge gibi Wooyoung'un bakış açısından çıktı.
Rahatsız olmuştu. Sürekli kaçma-kovalama oynuyorlardı. San önce oradaydı, gerçek ve büyüleyici görünüşte, sonra ise yok oluyordu tıpkı yıldızlarla dolu gecede havaya karışan sigara dumanı gibi. Ama sadece bir kısmı onunlaydı. San'ın yokluğu Wooyoung'un özlemesine, sanki bağımlıymış gibi ona ihtiyaç duymasına sebep olması artık bir gerçekti, her ne kadar geldiği gibi bir gün gidecek oluşu bilmesine rağmen.
Yeosang bunu duyana kadar bekle, Choi San.