Sanırım ondan hoşlanıyorum.
San'ın yatağında uzanıp yağmurun penceresine vurma sesini dinleyip daldığı bir kasım akşamıydı, tıpkı Wooyoung yaptığı gibi. Wooyoung'la tanışmasının üstünden iki ay geçmişti ama aralarındaki durum sadece tanışmadan fazlasıydı.Birbirlerini okul dışında da görmek için bahaneler üretir olmuşlardı.Görüşmeleri genelde kısa ve gizli olurdu; San'ın evinde oynanan video oyunları(genelde Wooyoung'un kaybetmesiyle çıkan sinir krizleri), bahçenin derinliklerinde kaçak konuşmalar, dünyanın en sessiz kütüphanesinde paylaşılan ikili gülümsemeler ve çok daha fazlası. Sıradan birine hiç gibi görünen bu şeyler San'ın gününü aydınlatan detaylardı.Wooyoung'un varlığı San'ın tüm problemlerinin sadece toz parçalarına dönüştüğü, dünyanın kötülüklerinden koruyan kalkan gibiydi.
Aynı zamanda Wooyoung'un arkadaş grubunda da fazlasıyla saygı görüyordu.Bazılarının haklı endişelerini anlasa da, bu geçici aileye kabullenmek güzeldi.Kötü çocuk imajlyla değil de, kendisi olduğu gibi hem de.Geçmişindeki dedikodu ve yakıştırmalara rağmen sevgi gösterilmesi iyi hissettiriyordu.İnsan gibi hissettiriyordu.Bir dedikodu malzemesinden fazlaymış gibu hissettiriyordu. Okadar yakın olmuşlardı ki, Wooyoung'un yaklaşan doğum günü planına bile davet edilmişti.İlk başlarda Wooyoung'la arkadaşlıkkarından hoşnut olmasa da, şimdi her yerde genç adamı görüyordu sanki. Diğerleriyle konuşurken bile aklı mor saçlı çocukta oluyordy. Sanki evren Wooyoung yanında olmasa bile ondan başka şey düşünmesine izin vermiyordu.Suçluluk hissediyordu ama elinden bir şey gelmezdi.Sayısız "o sadece popüler çocuklarla arkadaş olur." itiraflarından sonra bile Wooyoung'un onu kullanabileceği düşüncesini aklına getirmeyi reddediyordu.
Daha şimdi bu şeyin bir arkadaşlıktan fazlası olduğunu anlıyordu.Wooyoung hakkında geldiği bu fikirle yatağa çarptı.Aklının derinliklerinde eskiden anlaşamamalarından sonra şimdi ondan hoşlanma fikri yanlış hissettiriyordu.Üstelik, Wooyoung'un erkeklere ilgi göstermemesinden dolayı böyle bir şeyin mümkün olmadığını, kızlardan hoşlandığından gittikce emin oluyordu.
Yine de hislerine engel olamıyordu. Wooyoung'un gerçek olamayacak kadar iyikalpli, tanrının gönderdiği melek olduğuna inanıyordu.Woyoung'un gülüşünün güneşi bile gölgede bıraktığına inanıyordu.Onun mükemmel olduğunu düşünüyordu, bunu hiçbir şry değiştiremezdi.
İç sesini çok fazla dinlediği söylenemezdi ama Wooyoung'a karşı hissettikleri aşktan fazlasıydı diyordu içinden bir ses.Aşk;kalp kırıklığından başka bir şey getirmeyen keçici duygu.En azından şimdi aşk hakkındaki düşündüğü buydu.