Yeosan genelde Wooyoung'un birileri hakkında şikayetlerini dinkeyen deney faresi rolünü üstlenirdi.Çocukluktan beri arkadaşlardı ve Wooyoung'dan çok çekmişliği vardı. Bugün de arkadaşının başıboş hareketleri diğer günlerden farklı değildi.
Bozuk saat gibiydi: sonsuza kadar yerinde sayan. San bir yerde beliriveriyor, Wooyoung sinirleniyor, Yeosang'a şikayetleniyor ve bu devam ediyordu. Üstelik bügünkü tek kurban Yeosang değildi.Diğer beş arkadaşı da onları bekleyen şeyin ne olduğunu biliyor(pek mutlu oldukları söylenemezdi), ve Wooyoung'un masaya indirdiği darbelerden korkmuyor değildi.
"O piçin bugün ne yaptığında inanamayacaksınız." arkadaşlarıyla selamlaşmadan konuya daldı. "Hiçbir şey?" Seonghwa sordu. Wooyoung ikisinin eskiden arkadaş olduğunu biliyordu ve Seonghwa'nın San'ı koruma çabalarını anlıyordu.Anlamadığı şey nasıl arkadaş olduklarıydı.Seonghwa soğuk biri değil, aksine herkesin ilgisini çeken emo bir çocuktu.Onu tanımayan birine göre ise herkesle takılan playboydu.Ama aslında arkadaş grubunda anne rolünü üstlenmişti.Herkesin kızdırıp eğlendiği ama yeri gelince korktuğu bir tipti.
Sırada grup dışındaki herkesin gözde öğrenci olarak gördüğü Hongjoong vardı.Komik.Seonghwa grubun annesiyse, Hongjoong da babasıydı.Böylece ikisi hep takımın başında durur, bahane olarak ise 'biz sizden üst sınıftayız' kullanırlardı.
Kalan herkes aynı sınıfta okuyordu. Bir de bir alt sınıfta okuyan, dehşet derecede güçlü Jongho vardı. Jongho fazlasıyla sorun çıkaran bir öğrenciydi ve Wooyoung'un hayatı boyunca kitaba dokunma sayısından daha çok disipline gitmişti. Wooyoung onu kızdırmayı severdi ama sınırı geçerse baş parmağıyla ikiye ayıracağını da biliyordu.Yapmasa iyi olurdu.
En sona Mingi ve Yunho kalıyordu, aptal ve double aptal ikili.Gruptaki tek çift olmalarına rağmen, 'çift şeyleri' yapmazlardı.Daha çok gittikleri yerde sorun yaratıp, grubun diğer kalanını da onun içine sokmak gibi becerileri vardı.
Bir de Yeosang vardı.Olayların bir parçası olmayan sakin, içine kapanık çocuk.Malesef, Wooyoung onu arkadaş grubuyla tanışdırdığı anda herkes benimsemiş ve kendi aralarına dahil etmişlerdi.Ama kendisi de çocukların aptal davranışlarındam zevk alıyor(bir keresinde Yunho buzdolabına sıkışması gibi), ama bunu göstermek için fazla büyük hissediyordu.Arkadaşlarını gerçekten seviyordu ve bunu görmelerini umuyordu.
Gerçeklikte bir yerlerdeyse Seonghwa ve Wooyoung her zamanki gibi kavga ediyordu.Wooyoung Seonghwayı kızdırmak hobisini gerçekleştiriyor ve sebepsiz yere kavga çıkarıyordu.Bugünkü konuysa Wooyoung'un grup dışındaki herkese karşı düşüncesizliğiydi. "Onu kaç gündür tanıyorsun? Üç mü? Bu kadar sürede onu yargılayamazsın."
"Bir yıldır onunla konuşmuyorsun! Değişmediğini nerden bileceksin? Üstelik,herkes onun hakkındaki söylentileri biliyor."Yeosang bölmese kavga uzun süre gidecekmiş gibi geliyordu. "Bak, ikinizin de ayrı fikirleri var, bırakın öyle kalsın, tamam mı?" sözler ağzından çıkar çıkmaz kafasını kafeteryanın masasına koydu(hemen pişman olmuştu çünkü masaların uzun süredir temizlenmediğini ve kurumuş ketçap kalıntıları olduğunu hatırladı).İkisi ise kavgalarına devam etti.
Yeosang'ın huzurlu öğle yemeği hayali gerçekleşecek gibi görünmüyordu ve Hongjoong ikisini sakinleştirmeden önceye kadar kalkıp gitmeyi bile düşünmüştü.Yunho ve Mingi onları tehdit için kameraya çekerken bir yandan da hunharca gülüyorlardı.
Jongho her zamanki gibi tüm kaosun ortasında hiçbir şey yokmuş gibi tepkisizce durmuştu.Ortalıktaki soruna rağmen, sözlü atışmaların verdiği sakinlik vardı.Durum ideal değildi ama hepsi bu garip sakinliğin
sürmesini ümit ediyordu.Bugün başka olay daha olmuştu.Kimse beklemiyordu ama sadece birkaç kişi şaşırmıştı duruma.Arkalarından bir kıkırdama duydular.San.
Yedi çocuğun da kafası otomatik olarak ona çevrildi bazı aşağılamalar eşliğinde."Jung,benimle anlaşamadığını biliyorum, ama gerçekten herkes kurbanın olmak zorunda mı?" sesi artık tanıdıktı.İronik ama tatlı.Tam San'lık bir ses, ya da Wooyoung'un düşündüğü San'ın sesi.
Jongho arkadaşlarının yerine de endişeyle karışık ses tonuyla sordu:"Hepsini duydun mu?" başka bir kıkırdama.Bu seferki daha yumşaktı.İçten.Sevimli.Wooyoung'un tanımındaki sesti."Denedim ama hepiniz bağırırken sesleri ayırt etmek zordu."yine kıkırdadı."Bu kadar bağırırken sesiniz kısılmıyor mu?" gergin görünüyordu. Hepsi gergin görünüyordu.Seonghwa San'a onlarla oturmayı teklif etti.(En azından fazladan bir boş sandalye vardı).
San, Wooyoung'un gözlerinden çıkan ateşi farketmeden önceye kadar kabul etmek niyetindeydi.Kendisi için bahane bulmaya çalıştı.Aç ta değildi, parası da vardı. Ama Wooyoung.Bunları düşünürken, gözlerinin Wooyung'a bakarken kül olduğunu farketti.Kafasında bakmaması için uyarı zilleri çalıyordu.Yerinden kalktı. "Um.. yemeğimi de bitirdim, belki gelecek sefere."kekeleyerek kafeteryadan çıktı.
Wooyoung tuttuğu nefesini sonunda verdi.(diğer üyeler de rahatladı çünkü San hakkındaki söylentilerden gözleri korkmuştu). Seonghwa ise üzgün görünüyordu. "Yazık oldu, onunla biraz konuşabilmeyi ümit ediyordum." yemeğine döndü ve birkaç kişinin garip bakışını üstüne çekti.
Pekala, bu gerçekten garipti.
