BED - 9.Bölüm '' Kıskaçlı Yaratıklar...Trip Yapma Bana''

1.4K 86 20
                                    

MULTEMEDİA:İZEL=FRİDA GUSTAVSSON ve Barış Akarsu'nun sesinden Trip  Yapma...


Hala inanamıyordum. Burada mahsur kalmıştık. Bu hayatımda isteyebileceğim en son şey bile değildi. Sadece ben, Uras ve birkaç böcek... Ne böcek mi? Daha fazla dayanamadım ve Uras'a sordum.

''Uras, sence burası ne zamandan beri kullanılmıyordur? Burada böcek var mıdır yani akrep yengeç tazrı şeyler hani şu suda yaşayanlar böyle kıskaçlı falan zehirli hayvanlar? Bir de biz buradan nasıl kurtulacağız?'' Susmamla bana döndü.

''Hele şükür sustun. Bir an sabaha kadar konuşacaksın sanmıştım. Sorularının cevaplarına gelince burası uzun zamandan beri kullanılmıyor bence ve burada böcek olması hani şu ''Zehirli ve kıskaçlı olanlardan'' muhtemel. Ve biz birisi gelene kadar burada beraber kalmak zorundayız. Sen, ben ve şu böcekler.'' Dedi gülerek.

Yani ben böceklerle ve Uras'la bir gün geçirmek zorunda mıyım? Nedir bu başıma gelenler. Ben böyle düşünürken pencereden baktığımda lapa lapa kar yağdığını gördüm. Daha fazla dayanamadım ve dışarı çıktım. Onunla aynı dünya da bile yaşamak istemezken aynı odanın içinde olmak, çok saçma bir şeydi. Uras'ta ne yaptığıma akıl verememiş şekilde peşimden geldi.

''Hey bu havada dışarı...'' Diyecekken kafasına gelen kar topuyla konuşmayı kesti. Ondan intikam almalıydım değil mi? Bunun için de elime geçen her fırsatı değerlendirmeliydim.

O bunu bir oyun sanmış gibi konuştu. ''Senin canın savaş istiyor galiba, şimdi görürsün. Bu işin ustası benim.''

''Ha ha ha güleyim bari işin ustasıymış. Sen işin ustasıysan bende üstadıyım.'' Kendimi överken belime gelen kar topuyla irkildim. Uras'a baktığımda peşimden bir kar topu daha atmak için geliyordu . Başka bir kartopunun isabetinde kalmamak için koşmaya başladım. Ben önüme bakmadan kaçarken ayağıma takılan şeyle yere düşmem bir oldu. Uras elinde ki kar topunu yere atıp hemen yanıma geldi.

''İyi misin? Ayağa kalkabilir misin?''

Kafamı sallayıp ayağa kalkmaya çalıştım. Ama sendeleyerek geri düştüm.

''Tamam sen kalkma şimdi boynuma sıkıca sarıl ve sakın bırakma.'' Ve beni kucağına aldı. Kulübeye geldiğimizde beni koltuğa oturttu. Ve içeriden iki bardakla döndü.

''Hmm...Mis gibi salep kokuyor. Bunlardan birisi bana değil mi? Lütfen.'' Diyerek sevimli ifademi takındım. Ve kirpiklerimi kırpıştırmaya başladım.

''Düşünelim bakalım. Ben aslında ikisini de kendim içmeyi düşünüyordum ama yarısını sana verebilirim.''

''Sana afiyet olsun o zaman.'' Dedim.Ve ellerimi göğsümde birleştirdim.

''Küsme be masal prensesi, sadece şaka yaptım.'' Dedi ve elindeki bardaklardan birini bana uzattı.

Ben ellerimle gözlerimi ovuştururken çocuk sesimi takındım ve konuşmaya başladım.

''Tamam ama şu pembe ayıcıklı bardak benim olsun olur mu?''

''Tamam al bakalım.'' Elinde ki bardağı bana uzatıp gülümsedi.

Saleplerimiz bitince her yer yerimin kızarmış olduğunu fark ettim. Kar alerji yapmıştı galiba. Vücudum biraz fazla hassastı çünkü. Ne kadar yapmak istemesem de Uras'a döndüm.

''Burada banyo var mıdır?'' Diye sordum.

''İlerde sağda ki oda. Neden sordun?''

''Ben bir banyoya gideyim geleyim. Tamam mı?''

''Tamam.''

Banyoya girdiğimde sıcak bir duş iyi gelmişti. Burası kullanılmadığı halde neden sıcak su vardı ki? Ve o salepler nereden çıkmıştı? Aklıma yeni yeni gelen sorularla çıkarttığım kıyafetlerimi giyinip Uras'ın yanına gittim. Bu sorular beynimde yankılanırken aklıma başka bir şey geldi. Bu arada ben telefonumu nerede unuttum? Onda elektronik günlüğüm vardı. Ve onun içinde de saçma sapan yazılarım. Gerçi şifresi vardı ve odada da Uras'tan başka kimse yoktu. Uras'a baktığımda elindeki şeyin telefonu olduğumu gördüm. Hemen yanına gittim, eline uzanıp telefonumu almaya çalıştım.

''Bunda bu kadar önemli ne var bakıyım kedicik?''

Tedirgin şekilde kurduğum cümleler beni ele veriyordu. Bu yüzden kısa bir cevap verdim.

''Hiç bir şey.''

Aklıma okulun ilk günü gelmişti. Beni rezil edişi 'ezik' diye dalga geçişi ve iğrenerek gülüşü. Telefonu almak için parmaklarımın ucunda yükseldiğimde ellerimi farkında olmadan boynuna dolamıştım. Göz göze geldiğimizde Uras dengesini kaybederek düştü. Tabi onunla beraber ben de. Korkudan gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Gözlerim kapalıyken resmen saçmalıyordum.

''Ne oldu hayatta mıyız? Bir yerimiz kırılmadı değil mi? Burası çok karanlık yoksa öldük mü? İnanamıyorum bu nasıl olur hepsi senin yüzünden ben daha gençtim. Ne yapacağız şimdi? Ben sorguya hazır değilim.''

''Hey sakin ol. Hayattayız, sadece koltuğa düştük.''

Bir anda rahatlamıştım. Hiç değilse hayattaydık. Ama düştük derken ne demek istemişti? Korkudan sımsıkı yumduğum gözlerimi açtığımda ellerim Uras'ın boynundaydı ve onun kucağındaydım. Hemen toparlanıp ayağa kalktım. Çarpık bir gülümsemeyle konuştu.

''Hey, etkilendin mi yoksa?''

'Hey etkilendin mi yoksa?' Sorduğu soruya bak. Senin neyinden etkileneceğim? Beni rezil ederken kullandığın ses tonundan mı? Dalga geçerken kullandığın mimiklerinden mi? Bunları yaparken kullandığın kelimelerinden mi?

''Tabiki de hayır, senin neyinden etkileneceğim?''

''Utanma kedicik, bunu tek söyleyen sen değilsin. Mesela kızlar genelde yüzümden bakışımdan gülüşümden kaslarımdan kısacası benden etkilenir.''

O kızlar, senin gerçek yüzünün farkında olmayan kızlardır. Senin alay etmediğin kızlar...

''O zaman senden etkilenen kızların yanına git.'' Dedim gözlerimi devirip.

''Tamam sadece eğlenmek için şaka yapıyoruz burada. Hemen trip yapıyorsun.''

Konuşmayı sürdürmek istemediğim için kısa kestim. ''Ben biraz yorgunum da uyuyacağım. İyi geceler.''

''Sana da iyi geceler.'' İlk defa duymuştum sessiz ve sıcak ses tonuyla kurduğu bir cümleyi. Ama bu sıcak ses tonu bile yaşattığı o soğuk günleri silmeye yetmiyordu.

Pencerenin yanındaki koltuğa yatmıştım, o da tahtadan bir masanın üzerine oturmuş kafasını duvara yaslamış uyuyordu.


HUZURLU VE MUTLU BİR GÜN GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE. YORUM VE OYLAR İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER.İYİ GÜNLER. xx

Ben Ezik Değilim (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin