BED - 15.Bölüm ''Welcome To Cehennem''

671 42 40
                                    

Multimedia: Video: Can Yücel - Alıştım / Resim 

Çilem'den

Andaç'a yardım etmeye hazırlanırken giriş kapısının önünde kollarını açmış bana bakan bir Rüzgar'la karşılaşmak niyetinde değildim doğrusu. Yaşanan kavgayı unutup şaşkınlıkla ona bakarken Andaç ve altındaki kim olduğu belirsiz çocukta benim baktığım tarafa doğru bakıyorlardı. Ama onların bakışları sanki birbirlerini çok uzun sürelerden beri tanıyormuşcasına bir hayal kırıklığı ve geçmiş barındırıyordu derinlerde.


Rüzgarda onları fark ettiğinde bana heyecanla bakan gözleri yerini sert,suçlayıcı ve kin dolu bakışlara bırakmıştı. Ben aralarında geçenleri tahmin etmeye çalışırken bir el saçlarımı karıştırdı. Yanımda beliren Rüzgar "Ne kadar da misafir sevmeyen birisin sen böyle. Bari bir hoş geldin deseydin iyiydi aslında. Bana okulu gezdirmeyecek misin? Sınıfımı merak ediyorum hadi." Dedikten sonra cevap vermemi bile beklemeden kolunu boynuma dolayıp beni merdivenlere doğru çekiştirmeye başladı. Haklıydı hoş geldin dememiştim.

Merdivenlerde kollarımı açıp "Welcome to Cehennem" Diye bağırdım. Kolumdan tekrar tutup kendine doğru çekti ve saçlarımı bir kere daha karıştırdı. Elindeki kağıdı sallayıp "Hadi sınıfımı bulalım. İlk günden geç kalacağım senin yüzünden." Dedi. Elinde tuttuğu kağıdı alıp üstünde yazan sınıfı bulmaya çalıştık. Koridorun sonuna geldiğimizde nihayet sınıfı bulabilmiştik. Nasıl öğrenciler varsa artık sınıfta sanki karantinaya alınmış yasak bölge gibi okulun en kiyi köşesinde duruyordu. 

Sınıfa bir göz atayım derken Andaç'la yanında bugün kavga ettiği çocuğu gördüm. Çocukla bir an göz göze geldiğimizde bana gülümsedi. İlk defa görmeme rağmen sanki daha önceden de görmüştüm bu yüzü. Ben de yalnızca korkunç şeyler uyandırmıştı. Daha fazla orada durmak istemedim. Rüzgar'a "Zil çalacak şimdi inşallah başka zaman hoş geldine gelirim. Hediyemi de unutmam merak etme iyi dersler." Deyip beden dersi için spor salonuna gittim. 

 *** 

8 dersten sonra nihayet okul bitmişti. Hele bugün bedende o kadar koştuktan sonra yolda kemik bulan köpek gibi mutluydum resmen. İzel bugün zaten hastayım bahanesiyle okula gelmemişti. Sanki Çağanla buluşmak için gelmediğini bilmiyordum. Cem desen arkadaşlarıyla sahneye çıkacağı için bugün erkenden yanımdan uçmuştu. O kadar hazırlığa bakarsak bilmeyen de sanki Kıbrıs'ta Madonna'yla düet yapacak sanır. Alt tarafı Mülayim Amca'nın kafesinde çalacaksınız neyin havası bu? Son çarem olarak kantinden gazoz alan Rüzgar'ın yanına gittim.

"Bugün kimse yok beraber yürüyelim mi?" Çarpık bir gülümseme attıktan sonra "Neden olmasın." Dedi. Gazozunu da alıp yürümeye başladığı sırada cebinden yükselen şarkı sesiyle durup telefonunu çıkardı. Telefondaki kişiye "Bekle orada geliyorum." Dedikten sonra gazozunu elime bırakıp bana döndü. "Kusura bakma acil bir isim çıktı. Başka zaman yaparız olur tamam mi? Bu arada gazoz senin afiyet olsun. Yarın görüşürüz." Dedikten sonra cevap vermemi bile beklemeden yanımdan uzaklaştı.

***

Andaç'tan 


Rüzgar'ı arayıp eski buluştuğumuz yere gelmesini istedim. Ve sonra deniz kıyısındaki eski harabelere doğru yürümeye başladım. İnsan geçmişinden sürekli kaçamıyordu galiba illa bir gün karşına çıkıp "İşte yine ben buradayım. Yüzleş benimle." Diyordu sanki. Oraya vardığımda denize taş atan Rüzgar'ı gördüm. Biraz daha ona yaklaştıktan sonra ayakkabımın kuma sürterken çıkardığı sesi duymuş olacak ki arkasına döndü. Ortamda uzun bir sessizlik hakimdi, fırından misafirler için yapılmış kurabiyelerden çalarken annesine yakalanmış bir çocuk gibi mahcup hissediyordum kendimi. Bir süre daha sessizlik devam ettikten sonra ilk konuşan ben olmuştum.

 "O kızdan ne istiyorsun? Eğer niyetin bana zarar vermekse benim onunla ilgim yok olamazda o yüzden uğraşma onunla." 

"Bende beni özlediğini sanmıştım çağırınca bence sadece o kız içinde çağırmadın beni buraya. O kızla da sadece arkadaşız senle ilgisi yok konunun. Şimdi söyle beni buraya neden çağırdın?"

"Seni onca seneden sonra karşımda görünce şaşırdım. Ama biliyorum ki sen işin olmayan yere gelmezsin. Neden bunca sene sonra tekrar karşıma çıktın?" Diyerek karşılık verdim bende. 

'' Belki de maziyi geride bırakmaya karar vermişimdir. Belki de yeni bir hayata başlamak istemişimdir. Peki ya sen, sen unuttun mu?'' Bunu sormasını beklemediğim için aklıma geçmiş anılar geldi allak bullak hatırladığım kadarıyla. 

''Sen bana resmen imkansızı başardın mı diye soruyorsun. Hayır unutmadım sadece alıştım.'' Diye cevap verdikten sonra '' Ya sen unuttun mu?'' Diye sormamla duraksadı.

Gözlerinde akvaryumdaki balığı ölmüş bir çocuk üzüntüsü belirdi bir anda. Daha sonra arkasındaki kayanın üstüne oturdu. Ve konuşmaya başladı. 

'' Belki ölünce unutabilirim. Ama şuan da sadece alıştım. Alıştım herkes kadar her şey kadar sen kadar.''

Yanına oturdum. Sırtını dostça sıvazlamak "Üzülme" demek istedim ama yapamadım. Kendim bu haldeyken ona "Hepsi geçecek, her şey eski haline dönecek." Diyemedim. Bir süre sonra yanımdan kalktı ve duvara bir çizik daha attı.

Yürümeye devam ederken bir an durdu. "Bugün 17 oldu." Diye mırıldandı. Ve kaldığı yerden yürümesine devam etti. Doğrulup duvardaki çizgileri saydım gerçekten de bugün 17 olmuştu. Lanet olası 12 sene nasıl da geçmişti öyle.


Biraz geç oldu bunun için özür diliyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Oy verirseniz ve yorum yaparsanız sevinirim. Okuyan, yorum yapan, oy veren herkese teşekkürler. İyi ki varsınız. Hayırlı günler. xx  

Ben Ezik Değilim (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin