BED - 10.Bölüm '' Neden Bu Kadar Berbatsın''

1.1K 73 10
                                    

MULTİMEDİA:ANDAÇ=Bill Skarsgård


Masaya oturmuş kahvaltımı yapıyordum. Geziden geleli iki gün olmuştu. Gezi yarışmanın sonucunu öğrenmeden bitmek zorunda kalmıştı. Tabi bunda benim de payım büyüktü. Ama sebep olan sadece ben de değildim. El birliği yapar gibi saçmaladığımızdan dolayı öğretmen geziyi erkenden bitirmişti.

Kahvaltımı yaptıktan sonra telefonumdan gelen sesle irkildim. Telefonumu açıp baktığımda mesaj geldiğini gördüm. Mesaj İzel'dendi. Göster tuşuna bastım.

KİMDEN: Süslü Minnağım

''Abim bugün İstanbul'a gelecek ve onu gezdirmek istiyorum. Sen de bizimle gelir misin?''

İlk başta gitmemek için ısrar etsem de İzel bu hiç vazgeçer mi sonunda kabul etmek zorunda kalmıştım. Onları bekletmemek için yukarı çıktım, hemen üstüme bol bir tişört altıma da siyah dar bir pantolon giydim. Siyah göz kalemimi sürdüm, ceketimi ve çantamı alıp mutfağa indim.

Hala kahvaltı masasında olan Cem'in yanağına bir öpücük kondurdum.

''Sevgili canım kardeşim ben arkadaşımla buluşacağım. Geç kalıyorum o yüzden hemen çıkıyorum. Görüşürüz.''

Tabağından kafasını kaldırıp bana baktı. '' Hiç bu Cem' de gelsin demeyin zaten. Cem kim ki? Ancak onlarla gez sen.''

Bu tavrına gülüp burnunu sıktım. Eliyle burnunu ovuşturdu. '' Tamam git hadi, izin veriyorum. Yalvarmana gerek yok.'' Dudaklarımı büzüp el salladım.

Ayakkabımı giyip evden çıktım. Yirmi dakikadan beri taksi bekliyordum. Neyse ki sonunda bir tane geldi. Buluşacağımız kafenin önünde şoföre parasını verip taksiden indim. Buluşacağımız saat çoktan geçmişti. Eğer biraz daha geç kalırsam İzel bana bugünü zehir ederdi. Ya da etmezdi. Ben bu kızdan niye çekiniyordum ya?

Ben bunları düşünürken kafeye doğru önüme bakmadan koşuyordum ki birisine çarpmamla durmam bir oldu. Daha fazla gecikmek istemiyordum, çarptığım kişiye bakmadan özür diledim. Yanından gidecekken kolumdan tuttu.

''Hey bücür! Dikkat etsene kime çarptığını sanıyorsun sen?''

''Tamam, özür diledim ya.'' Dedim ona dönüp.

''Özür dilemekle olmuyor bu işler. Bunu yaparken yüzüme bile bakmadın. Bence birisinin sana terbiye vermesi lazım.''

''Ya ya, sen bana terbiyesiz mi diyorsun şimdi? Sen terbiye al da öyle görelim boyunu. Daha bir kez gördüğü kıza neler diyor. Edepsiz şey seni.''

''Fazla konuşma şımarık şey. Hadi bir kere daha özür dile bırakacağım seni.''

''Ha ha, bu durumda özür dilemesi gereken sensin. Hem ben başta özür diledim ama sen kabul etmedin. Bu da senin problemin, bir daha dileyeceğimi sanmıyorum.''

Bileğimde ki saate baktım, zaten geç kalmıştım. Biz böyle kavga etmeye devam ederken beni bırakmayacağını anlamıştım. Yolun karşısında güvenlik görevlisi görünce bağırdım.

''İmdat yardım edin! İnsan kaçırıyorlar. Sapık var!''

Sesimi duyan güvenlik görevlisi hızlıca yolun karşısına geçip yanımıza geldi. ''Hanımefendi, Siz iyi misiniz? Kim kaçırmaya çalışıyor sizi?'' Diye sordu.

''İyiyim, şu beyefendi beni kaçırmaya çalıştı.'' Dedim. Kolumu tutan genci gösterirken. Polis gencin kolundan tutup götürmeye çalıştı.

Sinirle bana baktı. ''Ben bir şey yapmadım. İftira atıyor şu an, farkında mısınız?''

Güvenlik görevlisinin ''Hadi kardeşim, işim var.'' Demesiyle yürümeye başladılar. Ben de onlar giderken dil çıkartıp el salladım. Kafeden içeri baktığımda İzel daha gelmemişti. Biraz da olsa rahatladım. Ben meyve suyumu içerken İzel nefes nefese içeri girdi. Ve telaşla konuştu.

''Kusura bakma. abim başını belaya sokmuş da. O da gelir şimdi.''

''Önemli değil.'' Diye karşılık verdim. Abisinin nerede olduğu ailesel meseleler olabileceği için sormadım. Ben meyve suyumu içmeye devam ederken İzel kapıya dönüp el salladı.

''İşte abişim de geldi.'' Dedi kapıyı göstererek. Kapıya bakmamla ağzımdaki meyve suyunu püskürtmem bir olmuştu. Bu oydu sabahki çocuk. Bu İzel'in abisi olamazdı değil mi? Bir kere kişilikleri benzemiyordu zaten. Olamazdı tabi ki de.

Çocuk el sallayıp yürümeye devam etti. 'Bize sallamamıştır, başkasına sallamıştır kesin. Lütfen öyle yapmış olsun.' Dedim içimden. Giderek bizim oturduğumuz masaya yaklaştı. Hızla kafamı diğer tarafa çevirdim

''Çilem bu abim Andaç.'' Dedi İzel. Ben de elimi uzattım. ''Ben de Çilem memnun oldum.'' Kafamı hala çevirmemiştim. ''Niye bakmıyorsun?'' Diyen İzel'le kafamı onlara döndüm. Beni görmesiyle yüzünde ki gülümseme yerini şaşkınlık ve öfke duygusuna bıraktı.

''Ben de Andaç pek memnun olduğumu söyleyemeyeceğim bücür şey.'' Dedi elimi tutup. Ellerimi çok sert sıkıyordu. Ellerim acıyor ve avuçlarımda terlemeye başlıyordu. Elimi çekmemle bıraktıktan sonra konuşmaya devam etti.

''Senin yüzünden karakola gitmek zorunda kaldım. Sen ne yaptığını sanıyorsun?'' Dedi hesap sorar biçimde.

''Benim suçum değildi. Sana da iyi oldu keşke biraz yatsaydın da aklın başına gelseydi.'' Dedim. Çok sinirlenmişe benziyordu, şu anda tırsmıştım. Masanın üzerinden İzel'in pastasını aldı ve gülümsedi. Ne yapacağını anlamamıştım. Galiba kızgınlığı geçti diye düşünürken elindeki pastayı suratıma fırlatmasıyla aklım başıma gelmişti. Şu anda çok sinirliydim. Aslında sinirlenmek bile hafif kalırdı.

''Sen... Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bunu ne hakla yaparsın?'' Dedim.

''Ne yapmışım ki özür dilemeyen sensin, hak ettiğini buldun bücür.''

''Sen şimdi görürsün ben bunu senin yanına bırakır mıyım?'' Masadan makarnayla kolayı aldım ve başından aşağıya döktüm.

''Seni gidi baş belası, şeytan sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ne hakla bana böyle davranıyorsun?''

''Bence çok komik görünüyorsun. Ayrıca sen ne hakla yaptıysan ben de o hakla yaptım. Hem bak ben senin kadar acımasız değilim makarnanın yanında kolada verdim.'' Deyip kahkaha attım.

Yüzünü buruşturdu. ''Sen tam bir pisliksin, ne biçim kızsın sen be?''

''Bana diyene bak ben pisliksem sende mikropsun, öküz seni, pis odun.''

''Demek ben odunum hiç değilse ben yontulmuşum, sen daha yontulmamış kütüksün kızım.''

Biz böyle kavga ederken olayın etkisinden daha yeni çıkmış olan İzel'in sesiyle susup ona döndük.

''Ne yapıyorsunuz siz? Beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz. Rezil olduk burada. Hem nerden tanıyorsunuz birbirinizi?'' İzel'in söylemesiyle kafede ki insanların bize baktığını fark ettim.

''Şey... Biz şeyden tanıyoruz birbirimizi...'' Kekelemiştim.

''Hadi anlat bakalım, küçük hanım. Nerden tanıyoruz?'' Diye lafa girdi abisi. Benim suskunluğumu sürdürmemle İzel tekrar konuşmaya başladı.

''Aranızda ne olduysa bana sonra anlatacaksınız. Ama benim günümü mahvetmeyeceksiniz. Bana ikinizde söz verin, itiraz istemiyorum üçümüz beraber gezeceğiz bugün.''

''Tamam.'' Diye cevap verdi abisi oflayarak. Ama sesinde kızgınlık vardı. İkisi de bana bakarken çaresizce ''Tamam.'' Dedim. Ama aklımda bir soru vardı. Ben kavga etmeden bununla beraber bir gün nasıl geçireceğim şimdi?

Hikayemi okuyup oy verirseniz ve yorum yapan herkese teşekkürler. Arkadaşlar zaman ayırıp votelerseniz ya da yorum yaparsanız sevinirim. Hayırlı günler. İyi ki varsınız. :) xx

Ben Ezik Değilim (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin