BED - 13.Bölüm '' Seni Görsem Yeter''

967 59 15
                                    

''Senin sorunun dostum; kimse senin kendinden nefret ettiğin kadar senden nefret etmiyor.''

CEM'İN AĞZINDAN;

O korkunç günü yaşayalı ve Çilem'i hastaneye kaldıralı bir gün olmuştu. Kocaman bir gün. Çilemle uğraşmadan, onunla vakit geçirmeden, saçma sapan espriler yapmadan, anlamsız kelimeler türetmeden tamı tamına bir gün geçmişti. O ise hala uyuyordu. Sanki bir daha hayata dönmeyecek gibi anlamsızca yatıyordu hiçbir şey söylemeden. Bir daha bana ufaklık, küçük kardeş ya da saçma şeyler söylemeyecek miydi yani? 

Sanki kendisi çok büyük gibi bana öğüt verip daha sonrada ''her şey düzelecek'' diye söylenip elleriyle saçımı karıştırıp saçımı bozmayacak mıydı? Hayır saçmalama Cem bu imkansız o konuşmadan, bana dokunmadan üç dakika bile duramazdı ki. Üç dakika bile onun en uzun rekoruydu ve hala kendi rekorunu kırmaya çalışıyordu.

Neydi bu şimdi? Bu benim doğum günü hediyem miydi? Ablamı hayatta en değer verdiğim kişiyi kaybetmek. İşkolik, bizi takmayan bir anne ve on dört seneden beri farklı ülkelerde iş seyahatinde olan, sesini bile hatırlamadığım bir babayla beraber yalnız başına çaresizce yaşamak mıydı hediyem? Gerçekten bu armağanı hak edecek kadar kötü birisi miydim?

''Allah'ım onu benden alma aldıysan da geri ver'' Diye dua etmekten başka çarem yoktu galiba. Anneme haber vermeli miydim? Bizim evde olmadığımızı fark etmemiştir bile. Hastaneye geldiğimizden beri bir defa aramadı. Demek ki umursamıyordu o zaman aramanın bir anlamı var mıydı?

Çilem'e bir şey olmasını istemiyordum. Ona birş ey olsa ailem beni evde tutmazdı ki. Onlar benden utanırdı. Onlar için sadece bakmakla yükümlü oldukları bir eşyadan başka bir şey değildim. Beş yaşından beri asperger hastasıydım. İnsanları zevk için öldüren ya da işkence eden birisi değildim ki hasta olmak benim suçum olamazdı değil mi?

Babam o zamanlar yanımızda değildi. Zaten ne zaman yanımızda olmuştu ki? Dayım alkolik bir ayyaşın tekiydi zaten. Annemin dediğine göre babam bizi dayıma emanet etmişti bu yüzden de dayım biz de kalıyordu. Asıl babamın bizi dayımdan korumak için başkasına emanet etmesi gerekirken o tam tersini yapmıştı.

 O gün annem her zamanki gibi yine yoktu yanımızda. Dayım o gece de her zaman olduğu gibi içki içmişti. Eve girip koltuğa oturduktan sonra benden su istedi. Mutfaktağa gidip dolaptan bardak almaya çalışırken bardağı yere düşürdüm ve kırdım. Dayım yanıma geldiğinde '' Bir işi de beceremedin, sakar şey'' diye bana yaklaşmaya başlayınca krizim başlamıştı, gözlerim kararıyordu.

Yere çöküp korkudan titreyerek ağlamaya başlamıştım. Genellikle böyle bir zamanda karanlık bir odaya çekilip dolabın içinde bu olayları unutana kadar beklemem lazımdı.

Dayım elindeki kemeri alıp bana vurmaya başlayacağı zaman bağırışlarım daha da artmıştı. Ablam seslerimi duyunca hemen mutfağa gelmişti. Yanıma diz çöküp bana sarılmış ve saçlarımı öpmüştü. Bunun üzerine dayım o korkunç sesiyle ablama bağırmaya başlamıştı. '' Bırak onu ve kendi işine bak''

 Ablam da bir ona bir de bana bakıp ''Asla'' diye karşılık verdi. Bunun üzerine dayımda '' Bunu sen istedin'' diyerek elindeki kemerle ablama vurmaya başlamıştı. Daha sonrada benim yanımdan kaldırıp karnına tekmeler atmıştı.

Ablam ise hala kulağıma '' Korkma. Sana hiçbir şey olmayacak, her şey güzel olacak. Çünkü sen varsın. Ben iyiyim'' diye fısıldamaya çalışıyordu. O adam ablamın sırtına bir kez daha vurduktan sonra kapıyı çarptı ve gitti. Ablam ise yerde yatıyordu. Yanına gittiğimde burnu ve ağzı kan içindeydi. Kulağından kan gelmişti. Yüzü yara bere doluydu. Tişörtünü kaldırıp sırtına baktığımda ise sırtında omuzundan başlayıp boşluk kemiğinin olduğu yerde biten derin bir kemer kesiği vardı.

Ben Ezik Değilim (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin