8 🌼 Sımsıcak güneş, balla kaplı bir petek

190 23 10
                                    

"Bu dünyada var olduğun
için teşekkür ederim."

-Franz Kafka

~~~

Kilden çömleği uzun tezgahın üzerine yerleştirdi genç kız. Malzemelerini son bir kez daha kontrol etti. Heyecanlıydı, elleri titriyordu. Asillerin karşısında ilk bulunuşu değildi bu, fakat şuan bambaşka bir endişe silsilesi içerisindeydi.

Mutfak hizmetlilerinin önüne koyduğu taş çömlek içerisindeki yeşilliklere, hemen yan tarafına dizilmiş olan tahta kaşık ve çubuklara baktı. Her şey yerli yerindeydi.

Gözleri etrafta dolaştı. Sınava girecek diğer kızlardan, kendisinden belki 1 belki 2 yaş büyük, birinin ellerini dudağına götürmüş olup ağzını tuttuğunu gördü. Zavallı kız, diye geçirdi içerisinden ne kadar da endişeli.

Arka taraftan koyu kızıl saçlı bir muhafızın koşarak oraya gittiğini ve arkadaşını teselli etmeye çalıştığını gördü. Sonrasında Goeun buna dayanamadı ve az ilerideki tezgahın altına koyduğu bej rengi bez çantasından çıkardığı birkaç parça kurutulmuş rezene bitkisini az önce özenle yerleştirdiği tahta bardaklardan birinin içine koyarak edilene dek dövdü. Hemen sonrasında ise yanındaki harlı ateşte kaynayan kenarlarını is kaplamış çömleğin içindeki sudan biraz aldı ve rezenenin kendisini ve rengini suya vermesini beklerken heyecandan yere düşmüş kızın yanına doğru ilerledi.

"İşte, al bunu. Mide bulantısına iyi gelir. Bende az önce heyecandan kıvrandığım için fark etmeden bir poşet taze nane yaprağı yemişim."

Zümrüt yeşili kristalle süslenmiş tokası kaymıştı. Örgülü saçı yana doğru düşerken kafasını kaldırdı Goeun'un bardağı uzattığı kız. Usulca gülümsedi ve utanarak uzatılan bardağı elleri arasına aldı. Siması oldukça tanıdıktı ama kim olduğunu çıkaramıyordu.

"İlk defa soylular karşısında yemek hazırlayacağım. Bunu düşündükçe bile kötü oluyorum."

Goeun gülümsedi. Kızın ses tonu hafif pürüzlü ve inceydi. Ona biraz motivasyon verse iyi olacaktı. Karşısındaki kızın beti benzi atmıştı, endişelenmesini de anlıyordu gerçi.

"Korkma, olabilecek en kötü şey yanlış bitkiler nedeniyle onları zehirlemen ve şafak vaktinde sarayın ön bahçesinde asılman falan olur."

Kız ve Goeun göz göze geldiler. Goeun'un berbat olan teselli becerisi kulakları kanatırdı. Çoğu zaman mantık hatalarıyla dolu olan bu acı verici sözler Goeun'un en nefret ettiği yönüydü. O insanların bu konularda moralini düzeltmekte genelde her zaman çuvallardı.

Kızın tuhaf bakışlarıyla karşılaştı, bir an ayağa kalkıp eteğini kaldırarak başına bir tekme geçirecek gibi bakıyordu. Goeun dediklerini fark etti ve toparlamaya çalıştı.

"Yani- hayır senin elin çok lezzetli gibi duruyor. Yani elin değil, el lezzetin. Yetenekliymişsin gibi, böyle hiç endişelenmeni gerektirmeyecek gibi. Bilirsi-"

Goeun'un panikle boyanmış sesini birine ithafen yapılan sesler kesti. Aynı anda üç kişinin saray bahçesinde bağırması onu biraz ürkütmüştü.

"Soo-Jang!"

Goeun'un dikkatini ilk olarak etrafında sert bakışlı muhafızların çekip çevirdiği veliaht prens çekti. Başına bağladığı gök mavisi kuşak üzerindeki siyah şapka ve koyu renkteki deniz yeşili hanbokunu süsleyen püskülle ben geleceğin kralıyım diye bağırıyordu. Hemen sonrasındaysa herkesin eğilmesini beklemeden rahat olmaları için ikaz ettiği kibar ses tonu kapladı renkli bahçeyi.

Prince Of The Garden // Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin