"Ben aşk nedir bilmem. Eski kafalıyım. Bir seni bilirim, bir de adın geçince sıkışan kalbimi."
-Atilla İlhan
Yular: At arabalarında atı tutan ip.
Kın: Kılıçın geçirildiği kılıf.~~~
Gündüz ışığıyla birlikte Prens Jimin ve muhafızı Soojang şafakta ayçiçeği misali açan güneşle yeni bir günü karşıladılar. Atları üzerinde bir ileri bir geri ilerleyerek sabit kalmaya çalışırken Park hanedanlığının ferah havasını içlerine çektiler.
Prens Jimin sakinliğiyle geldikleri uçurumun ardından manzaraya baktı. Ağaçlar ve ardındaki köyü uzun uzun izledi. Hemen üstlerinden uçan kuş sürüsü Jimin'e sonbaharı hatırlattı. Hala göç vakti gelmemişken, ilkbaharın ortalarındayken bir sürü kuş görmesi onu şaşırttı. Fakat Soojang'ın kendi atına kur yapması kadar değildi elbet bu şaşkınlık.
"Ya, şövalyen miyim gerçekten?"
Jimin gözlerini devirdi ve atına ilerle komutu vererek Soojang'ı beklemeden patika yoldan hızla inmeye başladı. Arkadan bir ses "Prensim! Hey Prensim beni de bekleyin!" nidalarıyla inledi. Prens Jimin yalnızca şen kahkahasının ormanlık alanda yankılanmasına izin vererek bir nevi Soojang'ı bir düelloya davet etti. Soojang başta afallasa da Prensinin hoş teklifini geri çevirmek istemedi ve yandan bir gülüş atarak atına atlayıp ona yetişmeye çalıştı. Jimin, Park kraliyetindeki en yetenekli at sürücülerinden birisiydi. At sürmeyi onunla birlikte öğrenen en büyük rakibi ise Soojang'tı. Gür ağaçların, meyveli çalıların ve birçok hayvan türünün yaşam alanı olan ormanı, bir renk cümbüşüne bulayıp geçiyorlardı.
"Düne rağmen bu enerjiniz nereden geliyor Prensim?" diyerek haykırdı Soo-Jang. Ona yetişememesi her ne kadar onu gaza getirip bir an önce yerinden fırlama isteği verse de Jimin'in yüksek moralini gördükçe kazanamayacağını düşünüp istemsizce pes ediyordu. Jimin başını usulca çevirip arkasına baktı.
"Çünkü gün parlak Soojang!"
Soo-Jang şaşırdı ve aklına bir şey gelmişçesine sırıttı. "Günün ilk ışıklarında Tsukasa-san'ın önü bağlanmamış cübbesinin içini görmenize rağmen mi Prensim? Açıkçası ben ilk birkaç saat dünyaya yalnızca renksiz gözlerle baktım fakat en azından şu an renk ayrımı yapabiliyorum." diyerek o anları hatırlattı.
Jimin hızla durarak atıyla ani bir manevra yaptı ve Soo-Jang'ın istediği gibi gördüklerini hatırlamışçasına yüzünü ekşitti. Tam o sırada hain planının işe yaramasına sevinen muhafız, prensini hızla geçti ve onu geride bırakarak patika yolda aralarında büyük bir mesafe bırakarak atını sürmeye devam etti.
"Seni bok çuvalı-" Jimin, hilebaz Soo-Jang'ın planını anlamışçasına soludu ve hızla onu yakalamaya çalıştı.
"Ee Prensim, dikkatinizi dağıtmayacaktınız. Sonuçta damlaya damlaya göl olur değil mi?" Jimin kaşlarını çatarak durumun ortasında söylediği alakasız atasözünü düşündü. "Seni aptal! Hileyle hiçbir şey kazanamazsın!"
Soo-Jang kafasını hafif yan şekilde çevirip baygın bakışlarıyla Jimin'e baktı. Zıpladıkça havalanıp dalgalanan saçları ve gözlerindeki boş bakışlarıyla hafifçe başını yana yatırdı. Jimin bir anlığına Soo-Jang'ın ciddiyken ne kadar da yakışıklı bir hale büründüğünü fark etti. Dalgalanan saçlarıyla birlikte açılan boynu ve gözlerine düşen uzun kirpikleri güzeldi. O an kızların neden Soo-Jang'le konuşmaya çalıştıklarına anlam verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince Of The Garden // Park Jimin
Novela JuvenilPark Jimin, Park Hanedanlığının 3. erkek güzeli prensidir. Haylazlıklarıyla geçirdiği hayatından ne şikayetçidir, ne de memnun. Park Jimin yine bir gün en kadim dostu, muhafız arkadaşıyla birlikte bildiğini okurken biriyle tanışır. Biriyle tanışır...