Diana Atatürk Havaalanında varmış, Ferman,Cem,Özgür ve Efe'yi bekliyordu.
Onlarla kardeşlerini hayata döndürebilirlerdi. Bunun için de bir serum gerekliydi. Yapılması zor bir serum.
Ama Diana'nın biyoloji bölümünü okuması ilk kez hayatta bir işine yarayacak gibiydi.
Bu serumun malzemelerinin bir kısmı bir mağarada bulunuyordu. Antalya'daki bir mağarada.
Sonra Azerbaycan'daki birinden E34 numaralı bebek kafatasını almaları gerekliydi.
Evet, masum bir bebeğin ölü bedenini kullanma düşüncesi canice gelse de zorundaydılar. Başka seçenekleri yoktu. Hem, bu bebeği onlar öldürmemişti ki!
Bu bebek Umbrella şirketi ilk kurulduğunda denek olarak kullanılmak istenmiş, ama vücudundaki gariplikler araştırılınca serum kaynağı olabileceği ortaya çıkmıştı. O zaman ölmüştü bu bebek. Suç onların değildi.
Peki siz en sevdiğinizi kaybetseniz masum bir bebeğin canına kıyar mıydınız? Onu geri getirebileceksiniz, ama bu bebeği öldürmeniz gerekli. Bunu kabul eder miydiniz, yoksa yas içinde hayatınıza devam mı ederdiniz?
Ayrıca Kazakistan'dan birçok bitki toplamaları gerekliydi. Diğer malzemeler ise biraz daha basitti. Kan bağı olan birinden elde edilen kan.
Victoria için bu kanı verecek kişi hazırdaydı. Diana. Yağmur için de babasına veya annesine gitmeleri gerekliydi. İkisi oğullarının öldüğü gerçeğiyle yüzleşebilir miydi bilinmez...
Son olarak da ölülerin kendi DNA'larına ihtiyaç vardı. Bu işin en kolay kısmıydı. Bu DNA'yı saçlardan, tırnaklardan,kandan kısacası vücudun hemen her yerinden elde edebilirdiniz.
Diana bunları bulabilmemin umuduyla yanıp tutuşurken kendisine doğru yaklaşan 4 kişi dikkatini çekti.
Ayağa kalkıp gözlerini onlara dikti. Bir süre sonra Diana'nın yanına vardılar.
Ortalarında duran kıvırcık saçlı esmer çocuk sordu:
"Siz Bayan Diana mısınız?"
Diana şaşırmıştı aslında. Çünkü daha önce birbirlerinin tipini hiç görmemişlerdi. Ve bu çocukların onu tanıması garip bir durumdu. Cidden garipti bu.
"E-evet ama siz beni nereden tanıdınız ki?"
Yandaki şapkalı çocuk atıldı konuşmaya.
"Tipinizden. Nereden olmasını beklediniz?"
Bu adamın üslubu pek hoşuna gitmemişti Diana'nın
"İşte onu diyorum. Ben size hiç fotoğraf vesaire atmadım ki!? Beni telefonla arayacaktınız ben de sizi bulacaktım."
Efe aksi tavrını kararlılıkla sürdürdü.
"Mesajlaşma uygulamalarında profil fotoğrafı diye bir şey var bilmem bilir misiniz?"
Cem hızlıca Efe'yi dürttü ve tehditkar bir bakış attı. Onun bu tavrından o da hoşlanmamış gibi gözüküyordu.
"Ah, tabi ya. Haklısınız. Her neyse. Hadi artık nereye gitmemiz gerekiyorsa gidip oraya gidelim. Orada olan her şeyi anlatırım. Şu anda olmaz, çünkü hem çok yorgunum hem de etrafta çok insan var."
Cem eliyle havaalanının yolunu işaret etti.
"Hanımlar önden."
Diana hafifçe teşekkürler anlamında başını salladı.
"Teşekkür ederim."
|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|
Diana stüdyoda ona verilen odada mışıl mışıl uyuyordu. Tüm bu yolculuk onu yormuş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Exanimum -Morte 1-
De TodoKaçış yolu kalmadı. Sadece unuttular. Artık birbirlerinden başka sahip oldukları hiçbir şey kalmadı...