❦︎chapter 1

1.7K 100 63
                                    


༻࿙FAREWELL࿚༺

༻࿙FAREWELL࿚༺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☁︎☔︎☁︎

"Hazır mısınız Onbaşı?"

Kafamla askere onay verip karargahın dışında beni bekleyen, gözleri yaşlı anneme döndüm.

"Anne, endişelenmene gerek yok tamam mı? Geri geleceğim. Hem de bir sürü bilgiyle."

Elleriyle yanaklarımı okşadı. Bu temasın verdiği hissi uzun zamandır tatmamıştım.

"Sana inanıyorum kızım. Ama yine de dikkatli ol tamam mı? Mektuplar göndermeyi de unutma."

Gözyaşları çoğalmıştı. Onu bu halde görünce ben de kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Onu özleyecektim.

Yanaklarımı okşayan elini, iki elimin arasına aldım ve ona umut verircesine gülümsedim. Ne kadar kendimden emin gibi görünsem de orada karşılaşabileceğim şeylerden tırsıyordum. Bu annemi son görüşüm olabilirdi. Bu yüzden ona sıkıca sarıldım. Ağlamamaya çalışıyordum. Çünkü ağlarsam onun daha fazla ağlayacağını biliyordum.

-ᴛᴀɴʀɪsᴀʟ ʙᴀᴋɪş ᴀᴄ̧ɪsɪ-

Devler yok edilmişti. Artık Paradis halkı için devler herhangi bir tehdit oluşturmuyordu. Ama devler yok olunca tamamen kurtulmamışlardı. Artık yeni bir düşmanları vardı: Marley.

Paradis yetkilileri, olası bir savaşa karşı önlem almak amacıyla Marley'e iki tane casus göndermeyi planlamışlardı. Dış dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı. Ve savaştaki en büyük kayıp cahillikti. Paradis yetkilileri bunun gayet farkındaydılar.

Bu görev için Onbaşı Diana ve Yüzbaşı Levi görevlendirilmişti. İkisi de Paradis Adası'nın sahip olduğu en güçlü askerlerdi ve devlerin tehdidi ortadan kalkınca, bu göreve uygun oldukları kararlaştırılmıştı.

Genç kadın, arkasından ağlayan annesini geride bıraktı ve Yüzbaşı' nın bulunduğu at arabasına bindi. Yüzbaşı'ya asker selamı verdikten sonra yerine oturdu ve annesini görebilme umuduyla kafasını at arabasından çıkarıp etrafa bakındı. Arkalarında çok büyük bir kalabalık vardı. Neredeyse bütün halk onları uğurlamak için karargahın önünde toplanmıştı. Genç kadın da bu kalabalıktan dolayı annesini görememişti. İçine bir huzursuzluk oturdu ve rahatsız bir şekilde yerine oturdu. Oysa son bir kez daha annesini görebilmek için her şeyi yapardı.

-ᴅɪᴀɴᴀ-

Annemi görememiştim. Yolculuk başladığından beri içimde bunun huzursuzluğu vardı. Her şey kötüye gidecekmiş gibi geliyordu. Karşımda oturan Yüzbaşı'ya baktığımda ise yüzünde hiçbir ifade göremedim. Hiçbir şeyden huzursuzmuş gibi durmuyordu. Sadece ifadesiz yüzüyle, at arabasının açık olan kapısından dışarı bakıyordu. Bazen ona imreniyordum. İçimde dönen şeyleri dışarı yansıtmamak çok güzel olabilirdi. Gizemli biri olmak... Ama hayır, kesinlikle öyle değildim. Gülmek istediğimde biraz fazla abartıp kahkaha atıyordum, bir şeye hüzünlensem hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyordum. Yani kesinlikle duygularımı saklayamıyordum.

"Oi, niye rahatsız gibi görünüyorsun?"

Yüzbaşı'nın bana seslenmesiyle düşüncelerimin arasından sıyrıldım ve önüme eğdiğim başımı kaldırıp Yüzbaşı' ya çevirdim.

"Hayır, rahatsız değilim. Sadece bir şeye canım sıkkın."

Hiçbir şey demeden dışarıyı izlemeye devam etti. Ha! Çok yardımcı oldunuz Yüzbaşı, teşekkürler.

Ona ne kadar çok imrensem de, bazen bu soğuk tavırları beni sinir ediyordu. Bazen atışmaya başladığımızda kavganın en can alıcı noktasında susuyor, ve bu beni daha da sinirlendiriyordu. Kesinlikle ona olan saygım ve güvenim sonsuzdu ama ona sinirlendiğimde gözümde sinir bozucu bir bücürden başka bir şey olmuyordu.

Yolculuk boyunca pek konuşmamıştık. Sadece görev hakkında birkaç bilgi vermiş ve acıkıp acıkmadığımı sormuştu. Aramızda geçen tek konuşmalar bunlardı.

-ᴛᴀɴʀɪsᴀʟ ʙᴀᴋɪş ᴀᴄ̧ɪsɪ-

Yolculuk boyunca ikili arasında garip bir sessizlik olmuştu. Genç adam ne kadar konuşmak istese de konuşabileceği veya sorabileceği bir şey bulamadığı için susmayı tercih etmişti. Arada genç kadına acıkıp acıkmadığını sorarak ortamdaki bu garip sessizliği bozmaya çalışıyordu. Ama kadın basit ve kısa cevaplar vererek sessizliği yeniden başlatıyordu.

Bir sonraki durakları limandı ve Sur Maria'ya yaklaşmışlardı. Bu geceyi Sur Maria'da geçirecek ve ertesi gün erkenden yola çıkacaklardı.

İkisi de acıkmışlardı. Ama bunu nasıl söyleyeceklerini bilmiyorlardı. Genç adam, kadının 'evet' diye cevaplamasını umut ederek, sesinde hiçbir duygu barındırmadan "Acıktın mı?" diye sordu. Onbaşı acıkmıştı ve bunu karnının gurultusuyla belli etmeyi istemiyordu. Başını salladı ve Yüzbaşı'ya istediği cevabı vermiş oldu.

-ᴅɪᴀɴᴀ-

Lüks denilebilecek bir restauranta gelmiştik. Restaurantın dışında birkaç asker nöbet tutuyordu. Bu biraz garibime gitmişti. Bizi kimden koruyorlardı ki? Ve bizi koruyabilirler miydi ki?

Restaurant, sarı loş ışıklarla aydınlatılıyordu ve bu Yüzbaşı'yla aramızda olan garip havayı bir nebze olsun hafifletiyordu. Bizden başka birkaç kişi daha vardı. Ama sivil kıyafetlerle olduğumuz için bizi tanıyamamış olmalılardı. Çünkü Yüzbaşı halk arasında bayağı ünlüydü.

Masaya garson gelip siparişlerimizi alana kadar aramızdaki sessizlik devam etti. Garsona siparişleri verdikten sonra sessizliği bozmaya karar verdim.

"Görev hakkında neler düşünüyorsunuz? Karargahtan çıkmadan önce pek konuşma şansımız olmamıştı."

"Muhtemelen 3 gün sonra Marley'de oluruz. Orada dikkatli olmamız lazım. Fazla dikkat çekmemeli ve halka uyum sağlamalıyız."

"Evet. Bunu benim size söylemem daha doğru olurdu aslında."

"Ne demek istiyorsun velet?"

"Ah, gerçekten mi? Halâ daha velet mi diyorsunuz bana? İşte bu tavırlarınız yüzünden orada dikkat çekmezsek şanslı sayılırız."

"Tch. Orada üstleneceğimiz roller hakkında halâ daha kızgınım."

"Ben de buna çok istekli değilim Yüzbaşı. Bundan daha iyi bir fikir yoktu ve daha iyisi bulunana kadar rollerimizi en iyi şekilde oynamalıyız."

Kollarını önünde birleştirdi ve cevap vermeden yemeğini beklemeye başladı. Orada üstleneceğimiz rollerden sadece kendisi hoşnut değilmiş gibi davranıyordu. Ben de onun eşi gibi davranmaya çok hevesli değildim ya! Gerçekten aylar boyunca bu adama katlanabileceğimden hiç ama hiç emin değildim.

Yemekler geldiğinde sessizce ve hızlı olmaya çalışarak yemeklerimizi yedik. Restaurantta işimiz bittikten sonra tekrar at arabasına bindik ve kalacağımız yere doğru yola koyulduk. Uzun bir gece bizi bekliyordu...

☁︎☔︎☁︎

ᴘʟᴜᴠɪᴏᴘʜɪʟᴇ | 𝗹𝗲𝘃𝗶 𝗮𝗰𝗸𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin