1.

40K 560 65
                                    


esinademiz: Şey, (10.55)

esinademiz: Efendim?

esinademiz: Anlamadım da

esinademiz: Yani beni bir yerde mi görmüştünüz?

batınegedmren: İlk gördüğümden beri her yerde görüyorum.

esinademiz: Pekala bu sanırım korkutucu

esinademiz: Lütfen neden yazmıştınız, rica etsem onu söyleyebilir misiniz?

batınegedmren: Fazla kibarsın.

esinademiz: Bunun kötü bir şey olduğunu sanmıyorum

batınegedmren: Pekala, cidden fazla kibarsın.

esinademiz: Sizi tanımıyorum, ne dememi bekliyorsunuz?

esinademiz: Yazdığınızın sebebini söylemeye pek meyilli değilsiniz sanırım. Birilerini engellemek istemiyorum, lütfen kendiniz yazmayı kesin

batınegedmren: Daha konuşmadık bile.

esinademiz: Pekala, özür dilerim

batınegedmren: Neden? (Gönderilmedi)

batınegedmren: Ne? (Gönderilmedi)

batınegedmren: Küfür etmek istemiyorum. (Gönderilmedi)

batınegedmren: Anladık tamam, sok bir yerine o gönderilemediyi. (Gönderilmedi)

batınegedmren: Sikik. (Gönderilmedi)

..

Elime sararmış kağıdı alıp son dokunuşlarımı yapıyordum. Oldukça sessiz olmazsam gelecek bir cezadan sorumlu olacağımı biliyordum.

Sessiz olmalıydım, susmalıydım.

Elime bulaşan turuncu boya ile istemsizce bir kıkırtı firar etti dudaklarımdan.

Elimi hızla dudaklarıma örtüp, başımı önüme eğdim. Babam duymamalıydı.

Fırça darbesini hayalimden fırlayıp kağıda serilen kadının çehresinde gezdirdim. Güzel gözüküyordu. Eski zamanların yansıması gibiydi. Üzerindeki haki rengi elbise, bembeyaz teni ve dağınık topuz saçları. Yüzündeki ilgi çekici gülümseme ile, hoş duruyordu.

Düşüncelerimi bir bıçak gibi ikiye bölen ayak seslerini işittim. Sanırım geliyordu. Hayır, gelmemeliydi. Bunları toplayamazdım ki.

Gelen gıcırtı sesleri yaklaştıkça ona eşlik eden kalp atışım da hızlanıyordu. Koşarak ödevlerimi hazırladığım kartonu resmin mahvolmasını umursamadan üzerine doğru kapatacak şekilde fırlattım.

Tam o sırada kapı açıldı. Babamın eli kapının kenarını kavrarken çoktan nefesimi tutmuş, o'nun ayak seslerine odaklanmıştım.

İçeriye girdi, birkaç adımdan sonra kapıyı arkasından kapattı. Kapı kolundaki eli yavaşça diğer eline gitti. Elinde olan, pudra renginde ki telefonumdu.

Tanımadığım kişi ile konuştuğum, içerisinde kilit bulunmayan telefonum.

"Eslina."

Fısıltı gibiydi sesi. Ama en büyük bağrışlarından önceki sessizliğiydi bu. Bağırıp, kırarak girse daha az ürkek bakabilirdim ona. Bunu biliyordu. Ama yapmaya devam ediyordu.

Beni birkaç yıl sonraki yaşıma ayak uydurmam için, daha iyi yerlere gelmem için böyle yapıyordu değil mi? Yoksa neden yapsın ki? Babamdı o.

"Bu mesajlar ne?"

İrkildim.

Sesi buz gibiydi.

"Ne mesajı b-baba?"

Gözlerini usulca yumdu. Az önceki mesajlardan bahsediyorsa onu tanımıyordum ki. Engellemiştim hatta.

"Siparişinin geldiği yazıyor. Sen kitap dışında ne siparişi verebilirsin! Üstelik kendi telefon numaranı vererek. Ne aldın? Yine o aptal, çocukça olan boyama kitaplarından mı?"

Titredim. Korkuyordum. Bu sefer çok korkuyordum. Babamdan habersiz biten sulu boyamın yenisini almak istemiştim. O kızıyordu çünkü. Sadece bu yıl sonunda olacak üniversite sınavından onun kızı olarak hukuk kazanmamı istiyordu. Bunun dışında beni oyalayacak hiçbir şeye iznim yoktu.

Ben hukuk okumak istemiyordum ki. Ben onlar gibi rahat konuşup, birini savunamam bile. Ya da kararları verebilecek kadar sorumluluk alamam üzerime.
Korkarım çünkü.

"Baba lütfen, boyalarım bitti. Buna izin ver, lütfen."

Kapının sesini duydum. Rahatça gülümsemek istedim. Ama bu babama saygısızlık olabilirdi, hatta sırtını dönüp birkaç saniye içinde çıkacağı kapıdan geri dönerek gülümsememi engellemek bile isteyebilirdi.

O gülmemi istemezdi. Güldürmezdi ki hiç.

Bembeyaz odamın içerisinde tek renkli şey olan yatak örtüme uzandım. Kahverengiydi. Beyaz kadar sevdiğim bir diğer renkti.

Gözlerimi usulca kapatmışken geri açmam uzun sürmedi. Kapı hızla açıldı, hızının etkisi ile bej rengi duvarlara çarparak tok bir ses bıraktı kulaklarıma.

Doğruldum. Önde babam, arkasında bana hüzünle bakan annem. Sanırım bu senaryoyu tahmin edebiliyordum.

Babam elindeki kargo poşetini yüzündeki ufak ama asla içten olmayan gülümseme ile yüz hizasına kaldırdı.

Ardından poşeti sinirle parçalayarak açmaya çalıştı. Gözleri öfkeyle kısılmış, bir bana bir de elindeki kargoya bakıyordu.

Çok korktum. İzin verse üzerine uzandığım örtüyü kaldırarak başımın üzerine kadar çekip, ona öyle bakardım.

Sonunda yüzündeki zafer gülümsemesi ile kargoyu açtığını düşünerek gözlerimi aşağıya indirdim. Orada duruyordu. Boyalarım ve yanındaki eski imajı veren kağıtlarım. Hevesle almıştım, aldığımdan beri sabırsızca gelmesini bekliyordum. Para bile biriktirmiştim babamdan gizli. Sırf haberi olmasın da bunu alabileyim diye.

Ama babam bu düşüncelerimi umursamadan, dört gözle beklediğim boyalarımdan hevesimi alamamışken hızla yere savurdu.

Kırıldı.

Parçalandı.

Etrafa yayıldı.

Ama biliyordum ki binlerce parçaya ayrılmış boyaları artık kendim olarak görüyordum.

SANATIN KEFENİNDE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin