YAZARDAN:Genç adam kardeşinin isteklerini almak için evden çıkmış caddeye doğru yürüyordu. Yolda dinlediği şarkı yine onu hatırlatmıştı.
O, belki de hayatına bir devrim yaratan insandı. Kalbinin ritmi hızla artarken onu gördüğü ilk gün geldi aklına.
Genç adam o gün hayatının en kötü gününü yaşamıştı. Güvendiği dağı, sırtını yasladığı duvar, tek sırdaşı ve ilk dostu babası artık yoktu, gitmişti.
Babası asker olduğu için ölüm belki de onun için kaçınılmaz bir sondu ama kim böylesi bir yıkımın altından hiç zarar almadan çıkabilirdi ki?
Babasının gidişi yetmezmiş gibi küçük yaşta büyük sorumluluklar yüklenmişti genç adamın omuzlarına. Ailesine yetmek için yanlış yollara giriyordu ve girdiği yol genç adamı korkutuyordu.
Girdiği yanlış yolların başına bela açacağını biliyordu ve korkuyordu. En sonunda korktuğu başına da gelmişti. Küçük kız kardeşi, göz bebeği onun yüzünden zarar görmüştü.
İşte o an bir köşede çaresizce ağlarken düşmüştü kalbine Kamelya'sı.
Üzerinde kot şort bir tulum belinde bağlı gömlek ile dizlerinin önüne çökmüş, gözlerini kocaman açmış ve sanki hayatında ilk defa ağlayan birini görüyormuş gibi bakıyordu. Sonra birden gülümsedi. Hatta öyle bir gülümsedi ki genç adamın taşlaşan topraktan olan kalbine bıraktı sıcacık yağmur damlalarını.
Konuşmadı karşısındaki kız. Genç adam da ağzını açıp bir kelime edemedi ona karşı. Çünkü büyülenmişti. O an hiç beklenmedik bir şey oldu ve genç kız bu gence sarıldı hem de sıkıca.
Burnuna dolan o güzel parfüm kokusu adamı birkaç saniyede bile mest etmişti.
"Niye ağlıyorsun bilmiyorum ama gözyaşları çok kötüymüş. Ağlama, seni üzen insanın kıymetlisine tekme at ve seni üzmesine izin verme" diye sessizce konuştu karşısındaki kız.
Genç kız hafifçe gülümsedikten sonra ufak bir baş selamı verip uzaklaştı yanından.
O gün karar vermişti genç adam, yaptığı hatalardan elbette dönecek bir yol bulacaktı. Hatalarından döner dönmezde kaderini değiştiren bu kızı bulacaktı. Hatalarından ve bu yanlış yoldan çıkmadan o kızı bulmak için bir çaba sarf etmeyecekti çünkü onu böyle bir yola sokamazdı. Onunda minik kız kardeşi gibi zarar görmesini istemiyordu...
Aklına gelenler ile yüzüne buruk bir gülümseme kaplarken "Koskoca üç yıl Kamelyam" diye geçirdi genç adam içinden.
Tam üç yıl sonra onu bulmuştu ama birden karşısına çıkmaya korkup arkadaşlarının kurdukları bir planla ona anonim bir şekilde yazıyordu.
Caddeye geldiğinde kafeden içeri girecekken gördüğü görüntü ile dona kalmıştı. Kamelya'sı, biricik Nida'sı başka biri ile sarılıyor, gülüyor ve etrafa neşe saçıyordu.
Kafeden içeri giremedi ama o camın önünden de ayrılamadı. Sanki ayakları oraya öylece çivilenmişti ve hareket etmiyordu.
Gözleri istemsizce onları süzdü. Beyaz bir elbise giymişti ve oldukça güzeldi. Gerçi ne giydiğinin bir önemi yoktu o pijamalarıyla bile dünyanın en güzel kızı değil miydi onun için?
Gözlerini alamadı o güzel gülüşünden, gülerken kaybolan gözlerinden. Çok mutluydu. Sahi onunla beraberken de bu kadar mutlu olabilir miydi? O da bu kadar içten güldürebilir miydi onu?
Kalbine tonlarca ağırlıkta bir yük koydular sanki. Ezildi kalbi, bedeni ve ruhu. Onlar ezilirken gözünden akan bir damla yaşı da tutamadı adam.
Ağladığını hissettiğinde orada durmak istemedi ve titrek adımları ile kendini uzaklaştırdı.
Boş bir sokak bulduğunda oturdu ve başını dizlerine koyarak ağlamaya başladı. Niye diye sordu kendine.
Sevgilisi vardı da niye konuştuk diye sordu, neden ufacık bir umut kırıntısından kendime dağ oluşturdum dedi kendi kendine.
Sessizce ağladı o koca sokakta cevapsız binlerce soruyu kafasında tekrarlarken.
Birine bu denli bir sevgiyle bağlı kalmak onu ayakta tutuyordu ama birçok taşla oluşturduğu o umut tepesinden aşağı atlayacak olmak içini yakıp kavuruyordu.
Eline aldığı telefonun kilidini açıp Nida ile olan sohbetine girdi ve titreyen ellerinin izin verdiği kadarıyla yazmaya başladı.
Siz: Keşke en başından söyleseydin bir sevgilin olduğunu
Siz: En azından uzak kalırdım
Siz: Gerçi hep uzaktım sana ama
Siz: Ne bileyim işte sohbet edince kendimi sana yakın hissetmiştim
Siz: İçimdeki umut kıpırtılarını engelleyememiştim.
Siz: Ama bugün seni öyle o şekilde gülerken gördüm ya
Siz: O umutlarımdan oluşturduğum dağın tepesinden yere çakıldım
Siz: Neden söylemedin Nida?
Siz: Hakkımdı bence bilmek
Siz: Yani ne bileyim bilseydim eğer
Siz: Orda öyle gördüğümde seni yıkılmazdım
Siz: Ama çok mutluydun
Siz: Hem de baya çok
Siz: Ve çok güzeldin
Siz: Gerçi sen hep güzelsin
Siz: Ne diyorum ben ya
Siz: Neyse umarım mutlu olursun kamelyam
Siz: Kamelyam değil Nida
Siz: Sadece Nida
Mesajları yazarken de yollarkende canı çok yanıyordu. Bu acıyı tarif edemiyordu çünkü kendisi bile bu acıyla ilk defa karşılaşıyordu.
Boş sokakta çalan telefonunun melodisi ile kendine gelmiş ve çalan telefonu açmıştı.
Can dostuydu arayan. O arayana kadar ona bu kadar ihtiyaç duyduğunu bile bilmiyordu adam.
Birkaç dakikalık konuşmadan sonra oturduğu yerden kalktı ve hala daha titreyen bacakları ile sokağı terk etti.
________________________________________
Merhaba arkadaşlar, umarım iyisinizdir ve umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.
Şimdi ufak bir derdimi açacağım sizlere. Okunma sayısının gün geçtikçe artması beni oldukça mutlu ediyor. Sizler okudukça yazasım geliyor evet ama yazıp bölüm atıyorum ve bölümlerin ruhu yok. Burada ruh olarak adlandırdığım şey elbetteki sizin yorumlarınız. Ben öyle yorum, oy ve okuma sınırı koymak istemiyorum açıkçası ama sizler okudukça düşüncelerinizi de ister istemez merak ediyorum. Bu yüzden sizden tek ricam satır aralarında yorum yapmanız.
Umarım anlayışla karşılarsınız kendinize iyi bakın..
Haa bu arada diğer hikâyelerimede göz atabilirsiniz..
Herkese benden kucak dolusu erik,
Bir sonraki bölümde görüşürüz erik mahallesi sakinleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLENİN DELİSİ
Novela JuvenilHey! merhaba ben Nida, Nida Aksoy. Namıdiğer yer fıstığı... burası da evim yani Erik mahallesi. Her mahallenin bir delisi vardır, bizim mahallenin delisi ise kesinlikle bendim. Hayır, tabiki de tek başıma değilim. Siz birde benim saz arkadaşlarını g...