Hey! merhaba ben Nida, Nida Aksoy. Namıdiğer yer fıstığı... burası da evim yani Erik mahallesi.
Her mahallenin bir delisi vardır, bizim mahallenin delisi ise kesinlikle bendim.
Hayır, tabiki de tek başıma değilim.
Siz birde benim saz arkadaşlarını g...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
FEZA'DAN:
Aldığım her nefes göğsümde ki baskıyı daha da çok ağırlaştırıyordu. Nefes almak bile hakkım değilmiş gibiydi sanki.
Doktorun yanımızdan ayrılışı, Zeynep teyzenin kulakları çınlatan çığlığı, herkesin gözlerimin önünde yıkılışı birkaç dakika içinde olmuştu.
Olmaz, olamazdı. Nida, ölemezdi.
Onu severken her şeyin ihtimalini düşünmüştüm ama bunun ihtimalini bırak düşünmeyi aklımın en ufak bir köşesinden geçirmemiştim. Beni sevmemesi, beni görmek istememesi bile benim için o mutlu olduğu sürece katlanılır bir durumdu ama şimdi mutlu olmayı geç nefes bile almıyordu.
O her şeyden çok sevdiğim narin kalbi artık atmıyordu.
Çöktüğüm köşede ellerimi sıkıca saçlarımın arasından geçirdim ve hızlıca kafamı salladım.
Hayır hayır! bu kabul edebileceğim bir şey değil. Nida, ölmez. Ölmek için çok erken değil mi?
Oturduğum yerden hızlıca kalkıp giderken arkamdan duyduğum seslerle beraber aynı hızla arkama döndüğümde bir sedye ve üstü kapalı bir beden görmek kalbimdeki ağırlığa bir taş daha eklemişti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sedyenin başına geldiğimde aşağı doğru sallanan saçlar Nida'nın saçlarıydı. Onun burada bu şekilde olmaması lazımdı.
Yüzü örtülüydü. Örtmesinler o bunalır ki böyle şeylerden.
Zeynep teyze, sedyenin başına geldiğinde "Nida! Annem uyan! Bırakma beni sensiz Nida!" dedi bir eliyle kapalı örtüyü severken.
Eli beyaz örtünün üstüne giderken kalbim tekledi. Onu böyle görmek istemiyordum. Onu öyle görüp gidişini kabul etmek istemiyordum ama o an bir şey oldu.