gözyaşlarını sil, teselli et ve öp.Ellerime plastik eldivenleri geçirirken yemekhane kapısından içeri giren Jungkook ile birlikte oraya diktim gözlerimi. Hızlı adımlarla bana doğru yürürken gözlerimi üzerinden çektim ve eldivenleri düzeltmek için uğraşmaya başladım.
"Mutfaktaki yemek artıklarını ve bulaşıkları sen temizlersin. Masaları ve yerleri ben silerim. Anlaşalım bu konuda."
Üzerimdeki okul ceketini çıkarıp düğmemin ilk kısmını açarak derin bir nefes aldım. İçerinin havası şimdiden bunaltıcı olmuştu, içim daralıyordu.
"Kabul." Fazla muhatap olacak halim kalmamıştı, abime yapacağım açıklamaları düşünmekle meşguldüm. Neden cezaya kaldığım hakkında yüzlerce soru beynini kemiriyor olmalıydı şimdi.
Jungkook da fazla üstelemeden malzeme odasına doğru ilerlemişti. Onun da benimle muhatap olası yoktu belli ki. Aramızdaki atışma gerçekten hiç çekilir ve tatlı değildi, gerçekten öfke ve nefret duygusundan boğulacak gibi hissettiren bir atışmaydı.
Temizlik malzemeleri ile geri dönen Jungkook'un ardından ben de mutfak kısmına geçiş yapmıştım. Jungkook ile uğraşmamak için bulaşıklar ve yemek artıklarıyla ilgilenmeyi kabul etmiştim ancak zorlanacağımı hissediyordum. Bütün okulun bulaşıklarına dokunmak, yapmayı istediğim bir şey değildi.
Jungkook masanın üzerinde kalmış olan tabldotları getirdiğinde parmaklarımın ucuyla tuttuğum tabldotu fark etmişti.
"İyi ki sana bırakmışım burayı. Can çekişiyorsun."
Suyun altına tutup makineye yerleştirdikten sonra Jungkook'a dönmeden, "Git başımdan," dedim. "Aldığımız cezanın saçmalığına bak. Okuldan defolup gitmen gerekirdi senin."
"Bana vuran sensin."
"Sen de başkasına zarar verdin," dedim anında yanıt vererek. "Ayrıca duyduğuma göre ilk vukuatın değilmiş bu," diye ekledim.
"Anlattılar beni sana yani," dedi Jungkook. Yanıma gelip tezgaha yaslandı. "Ne söylediler?"
"Orospu çocuğu olduğunu," dediğimde bulaşıkları makineye dizme savaşıma devam ediyordum.
"Hepsi bunu sadece arkamdan söyleyebiliyor," dedi keyifli bir şekilde. Yüzüne ters ters baktım ve keyfinin sebebini anlamaya çalıştım.
"Ben söylerim yüzüne," dedim ve elimdeki tabldotu sertçe makineye koydum. "Orospu çocuğu seni."
Yüzü asılırken keyifli havası da anında dağılmıştı. "Başkasına küfür ettiğimi görsen olay çıkarırsın eminim. Kendin bana küfür ediyorsun ama."
"Biz savaştayız unuttun mu?" dedim ve eldivene bulaşan yemek artığı yüzünden elimi suya tutarken devam ettim. "Sana karşı duyarlı olacak değilim."
Tezgaha yaslanmaya devam ettiğinden gözleri de hala üzerimdeydi ve bu durumda cezada çalışan tek kişi bendim.
"Gidip işini yapsana," diyerek yüzüne baktığımda ifadesiz bir şekilde bakmaya devam etmişti. "Ne bakıyorsun? Gitsene!"
Derin bir nefes verdim. Atmosferimiz sürekli olduğu gibi beni sinirden ağlatacak kıvama gelmek üzereydi ki telefonumun sesi kurtarıcıymış gibi yükseldi. Ellerimi kurulayıp çantamdan telefonu çıkardım ve aceleyle abimin aramasını yanıtladım.
"Mina toplantıya gireceğim şimdi ve asla odaklanamıyorum işe. Ne cezası bu?" Telefonu açar açmaz sıralamıştı elbette cümleleri. "Kavga mı ettin biriyle? Yine sana bulaşan biri mi var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505 • jjk
Fanfiction"Senden nefret ediyorum," dedi çocuk, sert bakışlarını nefret edildiğini duymamışçasına gülümseyerek onu izleyen kızdan çekmezken. Gitmesini istiyordu çocuk çünkü kızı görmezden gelmek çok zordu onun için. Kız ayaklanmadan önce gülümsemesini yüzünd...