eski dostlar.Hiç uyumadığım bir geceyi geride bırakırken yatağımın yanındaki pencerenin perdesini kaldırıp doğan güneşin parlattığı gökyüzüne baktım. Çok güzel bir uyku çektiğimi düşünerek yiyecek şeyler hazırlayan abimin yanına inmeden önce göz altlarımı sağlam bir şekilde kapatmalı ve kaçık rengime bir çözüm bulmalıydım. Şu an için tek endişe ettiğim şey abimin bir şeyler anlamasıydı ve buna çözüm üretmeye çalışıyordum. Okulda neler olacağı hakkında endişelenemiyordum bile.
Derin bir nefes alarak ayaklandım ve önce yatağımı kapattım. Ardından kendime tamamen gelebilmek ve ferahlamak amacıyla duşa attım kendimi. Ilık bir duş ile hiç uyuyamamanın verdiği yorgunluğu üzerimden atarken burnuma dolan şampuan ve duş jelimin kokusu beni mutlu etmeye yetmişti. İşim bittikten sonra kalan kişisel bakımımı tamamlayarak makyajımı yapmıştım, ardından odama dönerek okul üniformamı üzerime geçirdim. Dalgalandırdığım saçlarımı savurarak aynadan kendime baktım, yansımam içime sindiğinde ise kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Bütün gece vücudumda oluşan ağırlıktan biraz olsun kurtulmuş gibiydim. İyi hissettiğimden emin olunca dün akşam hazırladığım sırt çantamı alarak odamdan çıkmıştım.
Merdivenlerden yavaş yavaş inerken bir yandan çantamın içindekileri kontrol ediyor ve tekrar tekrar eksik bir şeyin kalmadığını doğruluyordum kendi içimde. Her bir basamakta ise burnuma leziz kokular daha yoğun ulaşıyordu.
"Günaydın," diyerek sandalyeye bıraktım çantamı ve tezgahın önündeki abime doğru ilerledim.
"Günaydın," dedi Namjoon ve gülümseyerek bana döndü. "İyi uyudun mu?"
Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı sallamıştım ve cevabımı sadece bu şekilde vermiştim. Daha sonra gözlerim yumuşacık pankeklerle dolu tabağa gitti.
"Çok güzel duruyor," dedim, iştah açıcı duruyorlardı, hiçbir şey yiyesim yoktu buraya inerken ancak şimdi durum biraz farklılaşmıştı.
"Güzelce süsleyeceğim, geç otur sen," diyerek dolaptan bir kase dolusu çilek çıkardı. Bana bakmamasına rağmen kafamı sallayarak küçük yemek masamızda yerimi aldığımda telefonumun ekranını aydınlattım ve mesajları kontrol ettim. Do Hyun geleceği saati yazmıştı, onun haricinde mesaj yoktu.
Rahat bir nefes vererek telefonu kapattığımda abim de kısa bir süre içinde süslediği pankek tabağını önüme koymuştu. Bir bardak portakal suyu da verdiğinde kendine hazırladığı tabağı alarak karşıma yerleşmişti. Tabağıma baktığımda gördüğüm çikolata kreması ve çilek bugün keyfimi yerine getiren başka bir şeydi. Bugün ruh sağlığımı sağlam tutacak şeyler yalnızca evin içindeki basit şeyler gibi duruyordu. Duş almak, güzel bir kahvaltı...
"Bugün ortaklık kurma adımında olduğumuz firmaya bir sunum yapacağım şirkette, çok gerginim," diyerek kahvesinden bir yudum aldı Namjoon. Pankekin kestiğim dilimini ve çileği mideme gönderirken ona baktım.
"Saçmalasan bile oturup dinlerler seni ve üstüne beğenirler. Harikasın bu konuda abi,
gerilmene gerek bile yok," derken bir yandan yemeye devam ediyordum."İşte günün motivasyon konuşması en sevdiğim insandan geldi, gidip yapabilirim," dediğinde kıkırdayarak portakal suyuma uzanmıştım.
Ardından aklıma gelen şey ile zar zor yutkunurken sormak istediğim şeyi sorma yolları düşündüm bir süre, gayet normal bir şey söyleyecektim ancak mimiklerimden bir şey anlar diye korkuyordum. Oysa alt tarafı bugün beni okuldan almasını isteyecektim. Do Hyun bugün annesinin işlettiği kafeye yardıma gidecekti ve eve tek dönecektim. Huzursuz hissedebilirdim kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505 • jjk
Hayran Kurgu"Senden nefret ediyorum," dedi çocuk, sert bakışlarını nefret edildiğini duymamışçasına gülümseyerek onu izleyen kızdan çekmezken. Gitmesini istiyordu çocuk çünkü kızı görmezden gelmek çok zordu onun için. Kız ayaklanmadan önce gülümsemesini yüzünd...