bizden nasıl ayrılabilirsin?
Jungkook ile verandaya ulaştığımızda birazdan kapıda bizi karşılayacak abime ne diyeceğimi düşünüyordum. Abimin artık her şeyden haberi vardı ve Jungkook'un onu büyük hayal kırıklığına uğrattığını söylemişti. Bugün ise Jungkook'un eve gitmesini istememiştim ve o da zaten eve gitmek yerine Seojun'un evine gideceğini söylemişti. Bizim evimizde kalabilirdi, bu yüzden de zar zor ikna etmiş ve onu getirmiştim. Şimdi ise kapının önündeydik işte. Abimin ne tepki vereceği konusunda en ufak fikrim yoktu. Onu buraya getirirken ne düşündüğümü de bilmiyordum. Sadece bir daha asla o eve gitmesini istemiyordum.
"Mina..." dedi Jungkook çekingen bir sesle. "Sokakta bulduğun yavru kediyi mi getiriyorsun eve? Ben Seojun'a gidecektim işte..." diye ekledi.
"Yavru kedi sayılırsın." dedim ona bakmadan, gözlerim doğrudan kapıdaydı.
"Abin de mi benden nefret ediyor?" diye sordu ama cevabımı beklemeden kendisi devam etti. "Elbette ediyor... İki hafta önce geldiğimde beni görmek istemediğini söylemişti."
Jungkook'un kendi kendine konuşmalarına kulak asmıyordum. Cesaretimi toplayıp kapıyı çaldığımda kapı dakikalar sonra açıldı. Saat geçti ve hava kararmıştı. Bu nedenle abim söylene söylene kapıyı açmıştı ancak Jungkook'u görür görmez duraksadı.
"Jungkook?" Yüzünü endişe bulutları kapladığında dikkatini bana vermeden direkt Jungkook ile ilgilenmeye başladı. "Bu halin ne senin? Ne oldu sana?"
Jungkook şaşkınlıkla bir anlığına bana baksa da bakışlarını yeniden abime çevirdi. Jungkook'un bu halini gördükten sonra abim elbette onu tersleyecek değildi. Abimi tanımıyormuş gibi endişe etmiştim bir de. Kalbim yumuşacık olurken yüzüme yerleştirdiğim tatlı ve biraz da duygulu bir gülümsemeyle abimi izledim.
"Hyung önemli bir şey değil." dedi Jungkook, hala çekindiğini anlayabiliyordum.
"Ne demek önemli bir şey değil? Hiç aynaya baktın mı sen?" derken Jungkook'u kolundan tutup içeri soktu. Peşlerinden ben de girdiğimde ikisi salona doğru ilerlerken kapıyı kapattım ve onları takip ettim.
"Kolunu kırmışsın bir de. Önemli bir şey değil mi gerçekten?" dediğinde Jungkook'un uzanmasını sağladı. Arkasına rahat etmesi için yastık koyarken Jungkook'un bu kadar ilgiyi beklemediği yüzünden okunuyordu. Şaşkınlıkla abimi izliyor, rahat olduğunu söylese de daha da fazlası için uğraşan abimi durdurmaya çalışıyordu.
"Karnınız aç mı?" diye sordu abim, Jungkook ile ilgilenmeyi bıraktı. "Hemen bir şeyler hazırlarım."
"Hyung gerçekten gerek yok. Pek iştahım olduğu söylenemez." diyen Jungkook'un peşinden ben konuştum.
"Abi, Jungkook hiçbir şey yemedi ama ben yemeyeceğim yine de." dediğimde abim kafasını salladı.
"Anlaşıldı. İkinize de hazırlıyorum." derken mutfağa gittiğinde ikimizi de asla dinlememesine gülmek istedim.
Jungkook'a hemen döneceğimi söyleyip abimin yanına gittiğimde yemekleri ısıttığını gördüm. Hızlı hareket ediyordu.
"Özür dilerim, bir anda getirdim onu ama bırakmak istemedim o haliyle." Mutfağa girdiğimden habersiz abime doğru konuştuğumda bir anlığına şaşkınlıkla bana dönse de uğraştığı işe geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505 • jjk
Fanfiction"Senden nefret ediyorum," dedi çocuk, sert bakışlarını nefret edildiğini duymamışçasına gülümseyerek onu izleyen kızdan çekmezken. Gitmesini istiyordu çocuk çünkü kızı görmezden gelmek çok zordu onun için. Kız ayaklanmadan önce gülümsemesini yüzünd...