ruhtaki kara iz.Yemek yemek istemiyordum, okula gitmek istemiyordum, abimle, Jimin, Do Hyun ve Chaeyoung ile konuşmak istemiyordum. Jungkook'tan nefret ediyordum ve onu mahvetmek istiyordum fakat elimden pek bir şey gelmiyordu.
Yeni bir yere taşınmak, yeni okula başlamak ve yeniden başlamak böyle olmamalıydı. Hayallerimdeki gibi olmamıştı ama zaten ne hayallerimizdeki gibi olurdu ki? Hayallerde her şey kusursuz işliyordu, gerçek dünya öyle bir yer değildi. Gerçek dünyada kusursuz, güzel ve çok güzel şeyler gerçekleşmezdi her zaman. Ayağımız takılırdı, düşerdik ve sürekli yeniden kalkmak için uğraşırdık. Bazen kalkamazdık, bazen kalkardık, bazen sürünerek ilerledik ve bazen ise koşarak. Engebeli yollar hayatımızın bir parçasıydı.
Gözüm kusursuz bir işleyişte değildi yine de. Kabullenmiştim engebeli yolları, düşmeyi, kalkmayı, kalkamamayı ve sürünerek ilerlemeyi. Yalnızca nefes alabilmek istiyordum, yaşayıp gitmek... Liseden mezun olabilmek, üniversiteye girebilmek, aşık olabilmek ve sevmek. Her şeyi sevmek, herkesi...
Okula aklımı bambaşka şeyler meşgul ederken gitmek istemiyordum mesela. Topluluk içinde konuşurken kendim hakkında şüphelerim olmasını da istemiyordum. Öğle yemeğimi yerken vicdan azabı çekmek istemiyordum. Okul çıkışında her an sıkıştırılırım korkusu da yaşamak istemiyordum. İstemediğim bir durumda bulmak istemiyordum kendimi, çünkü öyle bir anda bulduğumda haftalarca zihnimde o anı yeniden yaşayıp duruyordum ve nefret ediyordum kendimden. Kendimden nefret etmek istemiyordum ama ettiriyorlardı.
Eski okulumdakilerle yeniden karşılaştığımdan beri zihnimin içinde eski kötü anılarım oynuyordu. Daha sonra Jungkook sayesinde yerine yeni kötü anılarım doluşuyordu. Beynimin içi kötü anı çöplüğü olmuştu ve hiçbirinden kurtulamıyordum.
Kapüşonumu kafama geçirerek tempomdan bir şey kaybetmeden yürümeye devam ettim. Sokakların arasında yürüyüp duruyordum, düşünüyordum ve sokakların arasına bırakıyordum düşüncelerimi. Abimin marketten istediklerini almak için çıkmıştım ve aldıktan sonra yaptığım bu yürüyüş, iyi gelmişti. Karanlık, ılık bir hava, etrafı güçsüzce aydınlatan sarı ışık ve sessiz sokak araları... Düşünme etkinliğimde iyi bir ekip olmuşlardı.
Yaklaşık iki saatin sonunda eve dönme kararı almıştım. Eve gidecek, abimle yemek hazırlayıp onları yiyecek ve duş alıp yatacaktım. Bu süre zarfında kötü bir şey düşünmemeye ve kötü bir şey yapmamaya özen göstermek istiyordum. Yemek yememek gibi veya yediklerimden de kurtulmak gibi...
Eve ulaşmıştım, kapıya şifresini girerek açılmasına izin verdiğimde girer girmez abimin uzaklardan bana ulaşan sesini işittim.
"Mina, nerede kaldın? Almanı istediklerimi sen mi ürettin yoksa?"
Kapıyı kapatarak içeri girdiğimde mutfağa ulaştım ve poşeti masaya koydum. Kapüşonumu indirdiğimde abim de bana dönmüştü.
"Yürüyüş yaptım."
Kafasını sallayarak poşetin içindekileri dolaba yerleştirmeye başladığında ona yardım etmek üzere elime poşetin içinden bir-iki parça eşya aldım. Buzdolabına koyduktan sonra yeniden poşetin içine baktığımda başka bir şeyin kalmadığını gördüm çünkü kalanını abim çoktan yerleştirmişti.
"Masayı hazırlar mısın? Çok acıktım."
Gözlerim ocaktaki tencereye kaydığında derin bir nefes verdim çünkü yemek istemiyordum ama acıkmıştım. Kötü bir şey gerçekleşmemesi adına yiyecektim.
Abimin söylediğini yapıp masayı hazırladığımda abim, hazırladıklarını tabaklara doldurdu. Son olarak bardaklara içeceklerimizi doldurduğumda abim ile aynı anda sandalyelerimize yerleşmiştik. İçimdeki rahatsız his ile birlikte yemek çubuklarımı elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505 • jjk
Fanfiction"Senden nefret ediyorum," dedi çocuk, sert bakışlarını nefret edildiğini duymamışçasına gülümseyerek onu izleyen kızdan çekmezken. Gitmesini istiyordu çocuk çünkü kızı görmezden gelmek çok zordu onun için. Kız ayaklanmadan önce gülümsemesini yüzünd...