51| Ayrılık Yaraları

116 17 8
                                    

Sana geleceğim
Orası neresi olursa olsun

Evreni arayacağım seni yeniden bulana dek
Bırakmayacağım, bu küçücük anılarımızı bile
Bu mevsime kazınmış anılarımız
Hep geri geliyorlar ve seni bana hatırlatıyorlar

Çünkü aşk böyle bir şey
Çünkü bu aşk

(Exo- Universe)

*

51| Ayrılık Yaraları

Dışarıdaki sesleri duyduğumda yeni yeni uyanıyordum, kirpiklerim hala birbirine yapışık vaziyetteydi ve hiç uyumamışım gibi korkunç bir baş ağrısı çekiyordum. Burnum tıkanık olmasına rağmen akıp duruyordu, biraz daha açık sözlü olursam eğer dudağımın üzerine doğru akacak sıvıyı neredeyse hissetmek üzereydim ama Baekhyun'un koca kedi kulakları ile sesimi duyup uyandığımı fark etmesinden korktuğum için ne nefesimi içime çekebiliyor ne de kalkıp yüzümü temizleyebiliyordum. Zaten bunu yapabilmek için oldukça yorgundum.

Alegrid'e girene kadar dimdik bir bedenle kalmak çok zor olmuştu, Lay'in dengesine ve gücüne rağmen çok zor olmuştu. Şehre girip de meraklı gözleri üzerime çektiğimde yanımdaki Aiedail ile başkalarına karşı güvende sayılsam da en çok o zaman dik durmak zor gelmişti. Han'ı görüp yeniden duvarların ardına sığınabildiğimde ise adeta yıkılmıştım, her açıdan tamamen çökmüştüm. Günlerdir buradaydım ama bir derdimin olduğu açıkça belli olsa da ağzımı açıp hiç konuşamamıştım, çatlamış dudaklarımı ne zaman aralasam önce iç çekişlerim, sonra da hıçkırıklarım duyulmuştu, en sonunda da konuşmayı denemekten vazgeçmiş ve sığınabileceğim tek kişi olan kardeşime sarılıp ağlamaya kaldığım yerden devam etmiştim.

Şimdi ise yediğim soğuk, bedenimdeki hareketsizlik ve ruhumdaki kırıklar beni yataktan bile zor kalkabilecek bir hale getirmişti. Ateşim gece öyle çok yükselmişti ki uyku ile uyanıklık arasında bir yerde titrerken, gözlerimin önünde gölgeler ve sisten perdeler varken defalarca kez onun adını sayıklamıştım. Sanki beni mahvettiği gibi hayatta tutuyormuşcasına tek bir kelimeyi zihnime kazımıştım. Gördüğüm sanrıların içinde gerçekler de olduğunu bildiklerini duymasam da kendimi tutamadığım farkındaydım, aslında tümüyle göz önündeydim.

"Anladın, değil mi? Neden sorunu bana da söylemiyorsun? O benim kardeşim, kardeşim kederinden kahroluyor ve ben neden olduğunu hala tam olarak anlayabilmiş değilim... Baek, lütfen. Lütfen söyle bana." Bir süre sessizlik oldu, öyle ki duyamayacağım bir şekilde konuştuklarını bile düşündüm.

"Üzgünüm, söylemem mümkün değil. Ben... Bunu ağzıma alamam. Sehun sana söyleyecektir ama ben yapamam. "

"Neden?"

"Bir yemin ettim... Sanırım artık bir önemi yok ama yine de bunu ondan öğren. Yanında ol, sonunda söyleyecek gücü bulacaktır."

Kısa bir sessizlik ve derin bir iç çekiş, aynı katta olmamıza rağmen ince kapılı odaya yaklaşıyor olmalıydılar. "Oh, Tanrım... Sadece onu üzgün görmeye dayanamıyorum, benim için öyle çok şey yaptı ki..."

"Seni bana getirdi ve ben seni seviyorum, eğer onun için yapabileceğim bir şey olursa bunu yapmaktan çekinmem ve ona borçlu hissetmeni de anlayabilirim. Ben de seni mutlu görmek istiyorum, lütfen kendini üzüp durma."

"A-ama-"

Üçüncü sessizlik diğerlerinin aksine beni meraklandırmak yerine dışarıya açılmış algılarımı kendi içime, göğsümün ortasına bir yangın yeri gibi topladı. Cayır cayır yanarken parmaklarım yorgandan ayrılıp üzerimdeki kıyafete tutundu, tırnaklarım kumaşa saplandı. Tıpkı Han gibi ben de Tanrım, diye düşündüm. Burada olmasını istiyorum, beni öpmesini istiyorum ve bir şeytana aşığım ama bunu kaldıramıyorum.

Komorebi IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin