7. Bölüm - Baş Komiser

2 0 0
                                    

Merhabalar güzel okuyucularım. Haftada bir bölüm geldiğinden mi sayımız bu kadar bilmiyorum ama bu hikayenin daha çok kişiye ulaşmasını çok istiyorum. Oy ve yorumları unutmazsınız çok sevinirim.😊 Hepinize keyifli okumalar.

Pastanedeki ilk günüm Işıl'ın beni bir türlü mutfağa almaması, Taner'in hiçbir işe el uzatmama izin vermemesi ve ara sıra personel odasına gelen Alper ve Nilüfer'in garip bakışları arasında geçmişti. Akşama kadar bir sürü sipariş almalarına rağmen onlara hiçbir yardımım dokunmamıştı. 

Pastanemizin, özel günler için organizasyon hazırlama gibi bir hizmeti de vardı. Çok büyük çaplı olmasa da aldığımız organizasyon işleri kasaya epey para girmesine yarıyordu. Bugün de öyle bir gündü ve ekip durmaksızın çalışmıştı. 

Saat akşam dokuz olduğunda herkes yorulmuş ve pastaneyi bir saat erken kapatma kararı almışlardı. Taner sokağın köşesindeki ev yemeği yapan yerden yemek sipariş etmişti ve kısa süre sonra gelen siparişler ekip tarafından kapılmış, herkes aldığı yemekle inzivaya çekilmiş gibiydi.

Önümdeki mantıya bakarken hasta olmasam seni elimden kimse kurtaramazdı diye içimden söyleniyordum. Diğerleri yemeklerini afiyetle gömerken ben tabağımdakilerle oynamaktan başka bir şey yapmamıştım. Bir lokma bile yemek istemiyordu canım. 

Işıl kafasını gömdüğü tabaktan kısa bir an başını kaldırdığında benim yemediğimi görünce anne modunu aktif hale getirmişti.

" O tabak bitecek! Yoksa külahları değişiriz! " 

Taner kardeşinin sözlerine gülerken " Bu tehdit etme konusuna seninle biraz daha çalışsak güzel olacak sanki " demişti. Diğerleri de onun lafına gülümserken gözlerim Karan'a takılmıştı. O ise önündeki mantıdan başka etrafta hiçbir şey yokmuş gibi sadece mantısına odaklanmıştı.

" O zaman ben de sol kol kartını devreye sokarım. Değil mi Karan? "

Karan kendisine seslenildiğini duyunca başını kaldırıp Işıl'a bakmıştı.

" Bir şey mi dedin? "

Ah garibim benden yediği laftan sonra gözünün feri kaçmıştı tabi. Etrafta olan bitene ilgisi sıfırdı.

" Diyorum ki Asena yemeğini yemezse sol kol olmanın verdiği yetkiye dayanarak ona bir takım yaptırımlar uygularsın değil mi? "

Işıl'ın sözleriyle Karan'ın bakışları beni bulmuştu. Benim gözler zaten sürekli onun üstündeydi. Denk gelmemiz tesadüfe kalmıyordu.

" Kendisi bilir, ben yeterince iyi bir idareciyim " diyerek personel odasındaki tehdidini yineliyordu. Yani sıkıyorsa yeme, sana hastane yolu bana idare yolu diyordu.

Ona aldırış etmeden önümdeki yemeğe bakıp bir lokma aldım. Hasta olunca canım çorbadan başka bir şey istemezdi. Ben de yemek sipariş ettiklerinde yanlarında olmadığım için mecbur gelene razı olmuştum.

" Yemekten sonra sizinle bir toplantı yapalım " dedim. Işıl ve Taner başlarıyla onaylarken diğerlerinden ses çıkmamıştı. Yavaş yavaş olacaktı her şey. Bir anda kalplerinin bana karşı yumuşaması mümkün değildi elbette.

Onlara bir şey demeden mutfak kısmına girip bitiremediğim tabağımı streçleyip buzdolabına attım. Ardından bugün Taner'den istediğim a3 boyutundaki beyaz kartonu ve siyah tahta kalemini alıp personel odasına geçtim.

Bugün 2 Mart'tı ve benim söz verdiğim üç aylık süre dün itibariyle başlamıştı. Beyaz kartona 90 günün tamamını yazdım. Sonra da geçtiğimiz iki günün üzerine çarpı koydum. Bu intikam planının nihayeti için 88 günüm vardı. Bazen kocaman bazen de kısacık gelecek 88 gün.

GECENİN MASKELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin