3. Bölüm - Gemi

9 2 14
                                    


" GEMİ, bizim sığınağımız... "

Gözlerim ışığa alışır alışmaz etrafa merakla bakmaya başladım. Küçük bir bölüm vardı, oraya geçtiğinizde aşağıya doğru uzanan cam merdivenler sizi karşılıyordu. 

" Gemi mi? Bu ismi kim koydu? "

" Nil "

Bir kelime fazla etse ölecek gibi davranan Karan'a sertçe baktım. Karan'ın arkasından merdivenlerden inerken hiçbir detayı kaçırmak istemezcesine gözlerimi dört açtım.

Bembeyaz koridor ileride camekanlı bir odayla sonlanırken, koridorun her iki tarafında da odalar bulunuyordu. Yanlarından geçerken bu odaların kimlere ait olduğunu sormak istiyordum ancak Karan sanki ben buraya her gün geliyormuşum gibi hiçbir yeri tanıtmadan ilerliyordu. O sırada koridorun sonundaki geniş camekanlı yere geçtiğini görünce ben de hemen onun peşinden odaya girdim. 

Burası da aynı dışarısı gibi bembeyazdı. Geniş ferah bir havası olan odada 12 kişilik bir masa ve etrafında rahat olduğu buradan belli olan döner sandalyeler bulunuyordu. Masanın hemen karşısındaki duvarda bir projeksiyon perdesi asılıydı. Onun hemen yanında da beyaz bir tahta bulunuyordu. Gözlerim odadaki diğer eşyaları görmek isterken yönümü odanın diğer kısmına çevirdim. Gri renkli geniş üçlü koltuk ve hemen yanında aynı renk ikili koltuk vardı. Tam karşılarına gelecek şekilde de lacivert iki tane tekli koltuk konulmuştu. 

Koltukların hemen arka tarafında duvara montelenmiş bir kitaplık bulunuyordu. Kitaplığın şekli ise balo maskesi şeklindeydi. 

" Maske mi? "

Soruma cevap vermesini beklerken ikili koltuğa yayılmış oturan Karan'a baktım. Benimle ilgilenmediği çok belliydi. Onu umursamadan keşif turuma devam ettim. Kitaplıkta çeşit çeşit kitaplar vardı. Ancak kitaplardan çok en üstteki 5 tane kalın dosya ilgimi çekmişti. Tam elimi uzatıp bir tanesini almak üzereydim ki Karan'ın sesiyle elim havada asılı kaldı.

" Onlardan uzak dur! "

Ondan tarafa başımı çevirdiğimde bana bakmadığını fark ettim. Adam benim atacağım adımları bile ben atmadan önce hesap ediyordu.

" Neden? Ne var onların içinde? "

Sonunda ilgisini çekebilmiştim ancak belli ki fazla çekmişim yerinden kalkmış adeta yeri inleten adımlarla üzerime doğru geliyordu. Sert bakışları gözlerimi bulurken kendimi son anda duvara yaslayabildiğime şükrettim. Yoksa bu kızgın boğanın karşısında hiç şansım yoktu.

" Sana bir şey diyorsam sorgulamadan yapacaksın, anladın mı? "

Bağırmıyordu ancak bağırsa bu kadar etkili olurdu. Adımları tam benim önümde durmuşken benden bir onay bekliyordu. Bense kolay kolay pes etmemeyi daha kısa süre önce öğrenmiştim.

Onun gibi kararlı bakışlarla baktım gözlerine. 

" Ben de artık sizden biriyim ve yaptığınız işlerden, başınızdaki belalardan haberdar olmak zorundayım. Üstelik kendi canımı tehlikeye atıyorken buna hakkım olduğunu düşünüyorum "

 Bana küçümseyen bir ifadeyle baktığında gelecek darbeye kendimi hazırlamakla meşguldüm.

" İstersen ağzınla kuş tut, bizden biri asla olmayacaksın. İhtiyarın baskısı ve yardımlarıyla buradasın. O yüzden sınırını bil ve o sesin fazla çıkmasın " dedi.

" Yoksa? " 

Benim cesaret hapı almış gibi korkusuzca sorduğum soru üzerine daha bir yaklaşıp neredeyse burunlarımız birbirine değecek kadar yakınıma sokuldu. " Yoksa, bizi tanımadığın günleri mumla aratırım sana "

GECENİN MASKELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin