"Kaybedilmiş Bahis, İpi Kaçmış Geçmiş""I am the sea and nobody owns me."
(Ben bir denizim ve kimse bana sahip değil.)Hepimiz ekrana odaklanmıştık. Aklımda bir sürü şey dolaşıyordu, aramızda ise ölüm sessizliği vardı. Gözlerimi ekrandan ayırmıyordum. Bilgilerime erişmek için dokunmam gerektiğini söyleyen bir yazıyı defalarca okudum. Yumruk yaptığım ellerim ekrana yaklaşmıyordu bile. Tırnaklarım avuç içlerime batıyordu.
Safkanların yüzüklerini almaları gerektiğini söylemişti bardaki adam ve ben safkandım. Alkın safkanı. Anlamını tam olarak bilmediğim safkanlardan. Yutkundum. Beni bulmasını istemiyordum. Onu tanımıyordum, başıma bela almakta istemiyordum. Gözlerimi ekrandaki yazıdan çekip yüzüğüme baktım.
Telefon çalma sesi sesizliğimizi bozdu. Poyraz elindkei kahveyi yere bırakıp ayağa kalktı. Telefonu açıp kulağına götürdü.
"Efendim." Sesi tuhaftı, kafamı ona çevirmedim. "Anladım." Adım atıyordu, her attığı adım da yeri titretebiliyordu. Adımları çok ağırdı, adımlarının ağırlığı altında düşüncelerim eziliyor, onun ayaklarının altına yapışıyordu. "Ne kadar vaktim var?" Derin bir nefes aldı. Doruk ve Buse gözlerini Poyraz'a dikmişti. "Siktir, tamam. Geliyorum." Aldığı nefesi geri verdi. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Gözleri yüzümde dolaştı ve gözlerimde durdu, yutkundu. Doruk yerinden kalkıp Poyraz'ın yanına gitti. Gözlerini kapattı, kafasını eğdi ve hayır anlamında salladı. Bir kaç saniye sonra kafasını kaldırıp tekrar bana baktı. Gözlerimi kaçırdım. Öğrenmeye hazır olmadığımı düşünüyordum ve evren bana bir işaret göndermiş gibi hissediyordum. Önüme dönüp mavi-beyaz ışıklar arasında asılı duran yüzüme uzandım. Yüzüğü avuçlarımın içine aldığımda ışıklar söndü ve ekran kapandı.Doruk ve Poyraz biraz daha uzaklaşmış fısıldaşarak konuşuyorlardı. Ne söylediklerini anlayamıyordum. Derin bir nefes aldım ve Buse'ye döndüm. "Gidicekler sanırım." Buse konuşmak içim dudaklarını araladığı sırada konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Uyuyacağım." Avuç içlerimi yere bastırıp ayağa kalktım. Poyraz ve Doruk'a kısa bir bakış attıktan sonra mervidenlerden yukarı çıkmaya başladım.
Sadece uyumak istiyordum. Odama geldiğimde ışığı açmadan pijamalarımı giydim. Şarja takılı telefonuma baktım. Bildirim yoktu, her zaman ki gibi. Derin bir nefes aldım ve kendimi yatağın üstüne bıraktım. Gözlerimi tavana diktim.Benim yüzüğümü de isteyecekti. Belki yüzüğümü alıcak kişi Poyraz'dı ve ben ona şu ana kadar nedensizce güvenmiştim. Güvenmek, yanılmaltır. Güven her seferinde kaybedilir. Kafamda yazılı olan güven kelimesinin üstünü çizdim. Zihnimde oluşan karmaşada birisi daha kuyuya hapsedildi. Ona safkan olduğumu söyleyerek yeterince bilgi vermiştim. Daha fazlasını vermeye niyetim yoktu. Yüzüğümü almayacaksa bile, bilmesine gerek yoktu.
Battaniyeyi üstüme çektim ve duvara döndüm. O şey olmadan neler olduğunu öğrenmenin bir yolu olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGINDA ISLANMAK
Novela JuvenilAkdeniz açıklarında bulunan ve harita üzerinde yeri olmayan bir adada yaşayan Niran, küçük bir çocukken adanın bombalanarak yok edilmesi üzerine Ankara'ya getirir. Niran, element yüzüğüne sahip olan bir safkandır. Element yüzükleri, kişilere uygun o...