9. Yanılgılar Çerçevesi, Yangınlar Çevresi

78 4 5
                                    








"Yangınlar Çerçevesi, Yanılgılar Çevresi"



Perdenin Ardındakiler - Sevemiyorum
Chase Atlantic - Ozone
The nbhd - I Can't Even


Kelimeler.
Zehirli kelimeler.
Serbest bırakılsalar bile zihnimizin ebedi tutsakları değiller miydi?
Şafak nasıl tüm kötülükleri açığa çıkaramıyorsa, zihninizde kelimlerin her cinayetini ortaya çıkaramazdı. Onlar, zihin hapisanenizin daimi mahkumlarıydı. Hiçbir suçlu onlar kadar özgür olmadığı gibi hiçbir cinayette onların cinayeti kadar yankılanmazdı kimsenin zihninde.
O cinayetler öyle acıydıki, yeşerticek tek bir umut bırakmazlardı zihninizde.

Kelimeler katildi. Ruhu yaralardı ve durmazdı, kabuk bağlamasını beklemeden yeni yaralar açardı. Öyle yaralar açardı ki, kanatları koparılmış meleğin tek intikamı bu yönde olurdu. Çünkü soyut bir cinayet, arkasında kanıt bırakmazdı. Bir hayaletin parmak izleri olmadığı gibi daha fazla ölecek bir ruhuda yoktu. Açtığı yaraları düşünemezdi, yaraladıklarının çetelesini tutmazdı. Azla yetinmeyi bir kenara bırakalım, çok bile ona az gelirdi, doyumsuzdu. Kelime oklarını kime batırdıysa, onu, kanının son damlasına kadar zehirlerdi. Kurbanı öldürğünde vücudundaki zehirli kanı büyük kadehlere doldurup kurbanının mezarı karşısında içerdi. Bir katil ancak bu kadar acımasız olabilirdi. İşlediği büyük bir cinayet olsada hala serbestti, yaptıkları yeterli değildi.
Belkide yapacaklarına ihtiyaç vardı. Öldürüp zihninize gömdüğü her kişi için borçluyduk ona. Çünkü kimse kendisine iyi geleni öldürmezdi. Bir hayalet bile olsa sizi insanlardan koruyordu.
Bencildi. Sanki en büyük zehir onda değilmiş gibi kendisinden başka kimsenin sizi zehirlemesini istemezdi. O kişiyi öldürdüğü gibi ona bağladığınız tüm umut tohumlarınıda sökerdi. Hayalet, zihninizi işgal etmişti.

Kızıl gökyüzü yerini gri bulutlara bırakmıştı. Hava hergün giderek soğuduğundan, açtığım camdan gelen serin hava üşümeme neden olmuştu. Islak saçlarım omuzumdan belime kadar tişörtümü sırılsıklam yapmıştı. Bu, daha çok üşümeme sebep olmuştu ama benim için iyiydi. Hasta olursam daha uzun süre okula gitmezdim. Kimseyi görmek istemiyordum çünkü sadece ismimi bilen insanların benim hakkımda yaptıkları yorumları duymak istemiyordum. Yaptığım kaçmak değildi. Sadece anlam vermediğim şeyler arasında onlara zaman ayırmak bana göre saçmalık olurdu.

Dolaptan beyaz, ince, örme bir hırka alıp giydim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Sanki yeni doğan bir bebektim ve herkes beni bırakıp giderken ben daha nasıl nefes alınması gerektiğini bile doğru düzgün bilmiyordum. Her şeyde kolay bir çıkış arıyordum fakat bu yolda tek bir çıkış vardı ve ben yanlış yola girmiştim.
Kafamı pencereden aşağı sarkıttım ve gözlerimi kapattım. Islak saçlarım aşağı doğru dökülmüştü.

"Saçlarını kurutmalısın." Kaşlarım çatıldı, kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdim. Bahçe duvarımın üstünde, elindeki sigarasıyla, aramızda mesafeye rağmen gözlerime odaklanmış Poyraz'dı sesin sahibi. Onu burada görmeyi beklemediğimden kaşlarım çatıldı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, yarısına kadar içtiği sigarasından derin bir nefes aldı. Sigarayı duvarın üstünde, hemen oturduğu yerin yanında söndürüp bahçenin dışına fırlattı. Bahçenin içine atladı ve gözlerini benden çekip salonun camlı kapısına sert adımlarla ilerlemeye başladı. Neden geldiğine anlam verememle eş zamanlı olarak camı açık bıraktım ve koşar adımlarla odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Merdivenlerden inip salona girdiğimde cam kapının önünde öylece dikiliyordu. Kapı kilitliydi ve anahtar deliğin içindeydi. Koşar adımlarımı durdurmadan cam kapının önüne geldim. Anahtarı çevirip kapıyı bir miktar açtım. Dışarıdan içeriye giren soğuk hava, şortumun çıplak bıraktığı bacaklarımın üşümesine sebep olmuştu.
Gözlerim gözlerini bulduğunda gözlerini kıstı. Çatılan kaşlarından bir tanesi biraz daha yukarı kalktı. Bu anın tuhaflığı kalbimde büyük bir sarsıntıya neden olmuştu. "Sormayacak mısın?" dediğinde bakışları yumuşamıştı. Önünden çekilerek sola geçtim. "Neyi sormalıyım?" Mırıldanarak sorduğum soruyu umursamadan içeri girdi. Sırtı bana dönük bir şekilde salonun diğer ucundaki kapıya ilerdi. Bir süre daha onu izledikten sonra soğuktan uyuşmaya başlayan bacaklarıma vuran sert rüzgar kapıyı kapatmam gerektiğini hatırlattı. Cam kapıyı kapatıp ona döndüğümde kapı deliğinden bakıyordu.

YANGINDA ISLANMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin