𝐶ℎ𝑎𝑝𝑡𝑒𝑟 3

3.4K 258 39
                                    

Sevgi önemliydi elbette. Güçlüydü, sırf 'sevdiğin' için seni en çok korkutan şeye karşı gelebilirdin. Onunla savaşabilir, ve yenebilirdin. Sevgi de, korku gibi bir olağanüstü güçtü.

Peki her insan sevebilir miydi?

Athena, kendi gibi tamamen beynine dayalı hareket eden biri ve Tom gibi ben merkezci birinin bile sevebildiğini bildiğinden, onlar haricindeki insanların da illaki sevebileceğini düşünüyordu. Duygusuzluk kavramına pek inanmıyordu, onun için herhangi bir şey sevilebilirdi. İllaki bir insan olmak zorunda değildi, bir hayvanı severdin mesela. Ya da küçüklüğünden kalmış bir oyuncağını severdin. Hiç olmazsa kendini severdin, ki bu da bir çeşit sevgiydi işte!

"Peki istiyor muydum? Sevmek istiyor muydum?"
Athena kendisinin sürekli kafasından geçirdiği bu düşünceye 'hayır' diyerek cevap veriyordu her seferinde. "Eğer sevgi duygum elimden alınsaydı, çok daha objektif ve mantıklı karar verebilirdim"

Tom da buna benzer fikirlere sahipti. Ancak Tom, Athena kadar sevmiyordu herkesi. Onun için tüm insanlar aptaldı, bazıları ise daha az. Bütün insanlar gereksizdi, hepsi zafer yolunda kurban edilebilirdi. Sonuçta zirveye çıkan her yol mubahtı onun için. Tom, bu iğrenç dünyada sadece iki kişiyi seviyordu, kendisini ve Ravenclaw'un varisini. Onun kadar güzel ve zeki birini bulamazdı bir daha, ve kız onun tarafında olmayı her şekilde reddediyordu. Bu yüzden, Tom da sevgi duygusunu kaybetmek istiyordu. Böylece kız, onun için hiç bir şey olacaktı ve planları önünde durmaması için diğer herkese ne yapardıysa onu yapacaktı, öldürmek. Kökten, kesin ve net çözüm.

Ama olmuyordu, kız şu an Biçim Değiştirme dersinde yanına oturmuş, pür dikkat Dumbledore'u dinliyordu. Tom'un bir yanı onu öldürmek ve tek zaafından kurtulmak istiyordu. Diğer yanı ise, hayatta tek sevdiği ve onu da tek seven insanı kaybetmek istemediğini söylüyordu ona. Onu öldürürse pişman olacağını, bir daha kimseye aynı gözle bakmayacağını söylüyordu. Bu da Tom'un sürekli olarak onu öldürmeyi ertelemesini sağlıyordu. "Birbirize bağlıyız Tom. Sen istesen de, istemesen de. Elbette istemediğinin farkındayım, bu duygunun acizliğini hissetmek seni sinirlendiriyor olmalı. Ama bu acizliği yok etmek, sana yenilmezlik sağlamayacak. Aksine, insan bedenin salgıladığı 'sevgi' hormonundan ve onun efsanevi gücünden yoksun olacaksın. Yine de, tam karşında asasız duruyorum" demişti kız zindanlardayken. Tom'un, belki de kızı öldürmeye en çok yaklaştığı anlardan biriydi, ve sonunda vazgeçmişti. Kız, oğlanın onu öldürmeyeceğini biliyordu, bilgisi doğrulanmıştı da. Tom yavaşça asasını indirmiş ve arkasına bile bakmadan çekip gitmişti. Bir hafta kızın gözüne gözükmemiş, sonrasında ise yanına gittiğinde sanki hiç bir şey olmamış gibi hayatlarını sürdürmeye devam etmişlerdi. İşte, bu kadar anlıyorlardı birbirlerini. Aralarındaki bağ, ne onların ne de bir başkasının tahmin edebileceği cinstendi.

Athena farkındaydı, o gün Tom onu öldürmekten vazgeçtiyse bile, bu bir daha denemeye çalışmayacağı anlamına gelmezdi, gelemezdi. Aynı şey Athena için de geçerliydi elbet. Athena, Tom'u öldürmeyi kaldırabilir miydi bilemezken, onu ne şekilde öldürebileceğine dair planlar kurmaya çoktan başlamıştı. Ama hepsinin sonu uçurumdu, bu sebeple kendine kızıyordu. "Sevgi duygusu mantığın önüne geçemez." diyordu. Kalbine kızıyordu, onu söküp atmak istiyordu.

Öte yandan Tom'a aşık olmasaydı bile, yine de ona değer vereceğini biliyordu. Athena, Tom'un aksine tüm insanlara değer veriyordu. Ancak ek olarak, büyük çoğunluğuna acıyordu.

Hiç bir insan doğuştan kötü değildi, ancak yetiştirildikleri çevre onları her zaman etkilerdi. İyi veya kötü yönde. Ve insan yavrusu büyüdükçe, ailesi ve çevresinin ona öğrettikleri doğrultusunda seçimlerine karar verir ve büyüdükçe kişiliği de bu seçimler çerçevesinde şekillenirdi. Athena, kötü seçimler yapanlara acıyordu, büyük resmi göremeyecek kadar beyin yoksunu olduklarına inanmak istemiyordu.

Ancak Tom'a istese de acıyamaz, ya da beyin yoksunu olduğunu iddia edemezdi. Ama Tom her ne kadar reddetse de, anlık bir dürtüyle hareket ettiğini biliyordu. Tom'un kişiliğinin oluşmasında da kaldığı yetimhane etkili olmuştu. Ona zorbalık yapan çocuklara, Athena'nın dediği gibi anlık bir dürtüyle tepki vermiş ve bir seçim yapmıştı. Bu seçim kısasa kısastı, yanlış çözümdü. Ona zorbalık yapanlara zorbalık yapmış, bunun işe yaradığını görünce de başka çözüm arayışına girmemişti. Bu otoriter tavrı Hogwarts'a kadar gelmişti. Şimdi de, eğer insanlar onu dinlemezse otoritesini korumak için zorbalık yapmaktan çekinmiyordu. Olur da onun tabiriyle 'ısrarcı kişilikli bir aptal' ile yüzleşmesi gerekirse, acı yoluna başvuruyordu. Onların canını yakarak tehdit ediyordu, eğer bu da sonuç vermezse 'sevgi' duygusunda boğulan insanlara, bunu karşı güç olarak savuruyordu. Onları, sevdiklerinin canını yakmakla tehdit ettiğinde, herkes Slytherin varisinin dediklerini yapmak zorunda kalıyordu.

İşte bu yüzden, Athena Tom'a aptal diyemezdi. Ona acıyamaz, küçük göremezdi. Ya da beynini kullanmadığını iddia edemezdi. Çünkü şu an, kendisi dersi dinlerken bile, Tom'un ondan nasıl kurtulması gerektiğini düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Her ne kadar, şu an kendisinin de yaptığı tam olarak aynı şey olsa da, artık onun yanında kendini eskisi kadar güvende hissedememeye başlamıştı. Ama bunu Tom'a hissettiremezdi, ona 'ihanet' kılıfına sokabileceği herhangi bir tepkide bulunamazdı. Çünkü bunun sonucu, Tom Riddle'ın güvenini kaybetmek demekti.

Başka bir deyişle, ölmek...

𝑻𝒘𝒐 𝑯𝒆𝒊𝒓 ~ 𝑻𝒐𝒎 𝑴𝒂𝒓𝒗𝒐𝒍𝒐 𝑹𝒊𝒅𝒅𝒍𝒆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin