𝐶ℎ𝑎𝑝𝑡𝑒𝑟 7

1.9K 198 173
                                    

Athena, artık uyumaya çalışmasının anlamsız olduğunu anlamıştı. Dönüp durduğu yatağından yavaşça doğruldu, yatakhanesinden çıktı ve Ortak Salon'a indi. Kafasını tavana çevirdi ve kendi kendine gülümsedi. Ortak Salon'larını gerçekten çok seviyordu, salonun tavan kısmı uzayı andırırcasına süslenmişti ve büyülenmişti. Yıldızlar, Athena üzerinde pek iyi bir etki bırakmıyordu gerçi, ona sürekli Tom'u hatırlatıyordu. Bu gece uyuyamamasının sebebi de bu değil miydi zaten?

Athena derin bir iç çekti, Ortak Salon sıcacıktı ve bu Athena'da uyuşukluk hissi yaratıyordu, sanki beynini kullanma gerekliliği anlık da olsa sönüyordu. Belki de bunun onu rahatlatması gerekiyordu, sonuçta beyni bir makine gibi hiç duraksamadan çalışıyordu. Belki de bir kaç dişlinin yavaşlaması ve dinlenmesi o kadar da kötü değildi. Ancak sonra fark etti, makinelerdeki herhangi bir dişlinin aksaması, tüm üretimi sekteye uğratırdı. Bunu kendine yapamazdı, düşünemediği bir zamanı hayal edemiyordu.

Soğuğu her zaman sıcağa tercih ederdi, soğuk onu canlı tutardı çünkü. Ne zaman gevşemeye kalksa soğuk bedenine dolanır ve tekrar büzülmesini sağlardı. Athena'nın kafasından geçen düşünceler, hayatta ne kadar garip benzerlikler olabileceğini bir kere daha ona kanıtladı.

Sıcak hava Tom'du, soğuk hava ise Evren. Sıcak hava Athena'yı sardığında Athena rahatlıyordu ve dinlendiğini hissediyordu. Kendini ona bırakmak, sonsuza kadar bu mayışmışlık hissine kendini teslim etmek istiyordu. Bu tip durumlara bazen rastlıyordu zaten, evrenin nadiren tembellik ettiği zamanlardı bunlar. Ancak aradan uzun bir süre geçemeden evren tekrar iş başına dönüyordu, ve 'kader' dediği pervaneyle soğuk havayı gönderiyordu. Yayılmaya başlamış olan Athena'yı tekrar sıkılaştırıyor, büzüştürüyor ve kendini sıcak havaya tamamen teslim ettiği anda yanabileceği ihtimalini ona hatırlatıyordu, uyanmasını sağlıyordu. Daha sağlıklı düşünmesini, makinesindeki dişli çarkların hız kesmeden çalışması gerektiğini yüzüne çarpıyordu. Athena, bir kere daha Tom'u nasıl sevmemesi gerektiğini hatırladığında iç çekti ve kendini Ortak Salon'dan dışarı attı.

Şu anda, gecenin bir yarısı yanına gidebileceği tek bir kişi geliyordu aklına.

Yavaşça yürüyerek geçti uzun ve sessiz koridorları. En son vardığı kısa koridor ise sessiz değildi. Çünkü dinlendirici sesiyle hoş bir şarkı mırıldanıyordu Gri Leydi. Nazik ve hafif adım seslerini duyduğunda ise arkasına, Athena'nın dikildiği tarafa döndü.

"Merhaba Athena" dedi kibar bir ses tonuyla. "Her zamankindan daha bitkin görünüyorsun, beynin çalışmamaya mı başladı?"

"Ah, hayır elbette. Hala karşında dikiliyorsam bunu beynime borçluyum Helena." diye cevap verdi yorgun kız. Helena havada süzüldü ve Athena'nın yanındaki duvarın önünde durdu.

"Bir sorun var gibi, gözlerinden anlaşılıyor" dedi Helena. Athena şaşkın şaşkın başını kaldırdı. Helena gülerek devam etti; "Ne sanıyorsun, annemin kurduğu binanın varisi olmayabilirim ama bu aptal olduğum anlamına gelmez, değil mi?"

"Elbette gelmez, zaten bunu düşünmeyeceğimi biliyorsun" dedi Athena da gülerek. "Sadece, duyguları gizlemenin bu kadar zor olacağını tahmin etmiyordum."

Helena göz devirdi. "Eee? Anlatacak mısın, yoksa biraz daha 'Athena beceriksiz' konuşması mı yapacağız? Ayrıca üzülmek ne haddine, hayalet olan sen değilsin" dedi. Athena, hayalet oluşunun kendi seçimi olduğunu ona hatırlatmaması gerektiğini düşünerek başını aşağı ve yukarı salladığında konuşmayı sürdürdü Helena; "Hem, hayatında seni mutlu eden gizli biri var sanıyordum." dedi. Athena iç çekti, sanki nereye giderse gitsin Tom onu takip edecekti, her laf arasında, her baktığı yerde onunla olacaktı. "Hayatımda beni mutlu eden biri var, evet. Ama hayatımdaki rolü istediğim gibi değil. Ve önem sıralamasındaki yerini yüceltmeye cüret edemem." dedi Athena. Yıldızları izlerken, bu sabahki kahvaltı geldi aklına.

"Bugün, Ravenclaw masasında oturuyordum" dedi Athena tekrar yanındaki hayalete dönerek. Gri Leydi tüm dikkatini Ravenclaw Varisi'ne verdi. "Birinci sınıflardan bir oğlan çocuğu geldi yanıma, kendisi bir Gryffindor'du. Ancak gözleri, klasik bir Gryffindor'un sahip olduğundan daha fazla cesaret ve zeka ile parlıyordu. Ancak belli ki zekasının yetemediği bir konu vardı." Athena duraksadı, birazdan kuracağı cümleleri hep yaptığı gibi kafasında düzenledi.

"Muggle doğumlu bir büyücüydü bu oğlan, ve küçüklüğünden beri hep gelecekte bir 'zaman makinesi' icat edilmesine dair hikayeler dinlemiş. Bana sordu, 'Acaba bir zaman makinesi yapmak mümkün müdür? Sen yapabilir misin?' diye. Doğrusu ona 'yapamam çünkü yapmadım çünkü yapamayacağım' teoremini açıklamam uzun sürdü..." Athena, Helena'nın ona bakışından anladığı kadarıyla bunu ona da açıklaması gerekiyordu. Ancak Helena'nın anlama kapasitesinin oğlana göre yüksek olduğunu bildiğinden memnundu.

"Eğer gelecekte bir anda zaman yolculuğu cihazı yaratılırsa, biri bunu çoktan gelecekten bize geri getirmiş demektir, bunun sonucu olarak da cihaz bizim zamanımızda 'zaten var' -ve muhtemelen kopyalanmış ve tekrar kopyalanmış sayılacaktır. Şimdiki benliklerimiz hala daha zamanda yolculuğun olup olmadığını düşündüğünü için, bu teoriye göre asla bir zaman makinesi inşa edemeyeceğiz çünkü eğer hala daha varlığını merak ediyorsak, gelecekteki kimse zaman makinesi inşa edememiş ve bunu bize getirmemiş demektir ve eğer gelecekteki kimse zaman makinesi inşa edemediyse, biz de gelecekte zaman makinesi inşa edemeyeceğiz demektir, ve kimse zaman makinesi yapamaz çünkü gelecekteki kimse de zaman makinesi yapmadı. Elbette işin içine 'büyü' girerse bu teori çökebilir, yine de benden daha yaratıcı bir büyücü hayata gelmediği sürece bu teori doğrudur" Helena kafa salladı, Athena onun anladığından emin biçimde bakışlarını yere dikti: "Oğlanın ismi Daniel, ve babası o henüz 8 yaşındayken öldürülmüş. Geçmişe gidip babasını ziyaret etmek istediğini söyledi, hayallerini söndürdüğüm için kötü hissettim. Ama gerçek bu, ve bunu daha sonra öğrenmesi onun için çok yıkıcı olabilirdi."

"İşte bu yüzden Helena, benim mutlu olmamı sağlayan kişiyi benim için çok daha fazlası olarak düşünmeye cüret etmem anlamsız olur. Çünkü beni mutlu eden kişinin gelecekte anılacak hali, bu oğlan gibi bir sürü çocuğun yetişmesine sebep olacak, belki de beter. Ailesiz, umutsuz, mutsuz... Bu yüzden, sevdiğim adam benim için sadece 'sevdiğim adam' olarak kalabilir. İşte bu yüzden, bu kadar bitkinim."

𝑻𝒘𝒐 𝑯𝒆𝒊𝒓 ~ 𝑻𝒐𝒎 𝑴𝒂𝒓𝒗𝒐𝒍𝒐 𝑹𝒊𝒅𝒅𝒍𝒆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin