04 | Kendine Bile Bir Açıklama Yapamadığı İçin

74 7 1
                                    

Saat kaçtı?

Wanda etrafına baktı. En azından ona saati haber edecek bir cihazın olmasını diledi ama yoktu. Hiçbir ekran yoktu onu attıkları hücrede.

Baktığı yerde bir parmaklık ya da bir duvar bile yoktu. Bir hologram vardı yalnızca. Geçmeye çalıştığı vakit onu durdurabilecek bir hologramdı ama hologram; doğası gereği, aslında yoktu.

Geçmişte tıkıldığı hücreler arasında, onu en çok aşağılayan hücre olmuştu bu. Yumuşak bir yatağı ve battaniyesi vardı, masası vardı ve temiz bir tuvaleti de vardı ama onu dışarıya çıkmaktan alıkoyan bir duvarı ya da parmaklıkları yoktu.

Dalga geçer gibi... onu dışarıdan ayıran bir şey hiçbir şey yoktu. Yalnızca hologram, ışık oyunu, bir enerji.

Yatağının üzerine bağdaş kurmuştu kadın. Hala daha ne bir yiyecek ne bir içecek ne de bir kıyafet getirmişlerdi. Westend kasabasındayken giydiği bordo kapüşonlusu ve gri eşofmanı duruyordu üzerinde. Yatağa oturduğu için ayakkabılarını çıkarmıştı. Birbirine bitişik şekilde yatağın dibine koymuştu tozlu ve yıpranmış olan spor ayakkabılarını.

Meditasyona başlayacakmış gibi görünüyor olsa da yapamayacağını biliyordu. Bileklerini sıkan o kelepçeler ve boğazını sarmış o tasma olduğu sürece odaklanamazdı. Duyduğu fiziksel rahatsızlığı bir kenara bırakıp odaklanmayı başarsa bile, enerji kontrolü konusundaki hakimiyeti zedelenmişti. Kelepçeler, verdikleri fiziksel rahatsızlık bir yana ve güçlerini baskılaması bir yana zihinsel bir rahatsızlık da veriyordu.

Bozuk bir televizyondan gelen cızırtılardan kurtulamıyormuş gibi hissediyordu. Ekrana ulaşıp görüntüyü kapatamadığı için sesi dinlemeye mahkum edilmişti sanki. Ortada bir ses yoktu ama boğazını sıkmakta olan o tasma vardı.

Yatağa uzanabilirdi, yorgan altına girip, bir buzdolabının içindeymiş gibi hissetmesine neden olacak kadar parlak olan ışıklardan kaçabilirdi en azından.

Lakin o kadar yol boyunca taşınılıp bir hücreye tıkılmasının ardından kaçmak için uğraşmak istemiyordu, şimdilik. Yatağın üzerinde, olduğu yerde durmayı istiyordu, ışıkların onu dört bir yandan dürtse bile. Güçleri konusunda onu rahatsız eden tasmanın verdiği hissiyatı bu şekilde baltalayabileceğini umuyordu: Oturup hiçbir şey yapmayarak.

Bir fikri ya da tahmini yoktu. Yine umutlarıyla hareket etmeye başlamıştı.

Kardeşiyle beraber ailesiz kaldıkları zaman yaptığı gibi.

Hydra'ya denek olmayı kabul ettikleri zaman yaptığı gibi.

Ultron'a yancı olmayı kabul ettikleri zaman yaptığı gibi.

Avengers'a katılmayı kabul ettiği zaman yaptığı gibi.

Westend'de kendine bir yaşam kurmak istediği zaman yaptığı gibi.

Vision'un cesedini gördüğü zaman yapamadığı gibi.

Ortam o denli sessizdi ki göz yaşının gözden ayrılıp yanağın üzerinden süzülürken çıkardığı ses duyulabilirdi, Wanda duyuyordu. Çıkık elmacık kemiklerinin üzerinden geçen yaşın biçimli çenesine ulaşıp oradan eşofmanın üzerine damlamasının çıkardığı ses neredeyse rahatsız ediciydi.

Güçlü durması lazımdı. Bu noktada pes ederse Vision'ı hayal kırıklığına uğratmış olacaktı.

Hayal kırıklığına mı uğratacaktı gerçekten?

Vision bu yaptıkları konusunda ne düşünürdü ki?

Cevap belliydi aslında, söylemişti, daima onun yanında olduğunu söylemişti.

Medeniyetten Men Edilen || Wanda MaximoffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin